Osmanlıların Meziyetleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Şubat 2019
Cuma
Atalarımız Osmanlıların bir takım meziyetleri, faziletleri, yüksek vasıfları, üstün tarafları vardır. Aklımın erdiği, kültürümün yettiği kadar bunların bazısını aşağıda maddeler halinde sıralamak istiyorum.
1. Osmanlılara, iki küçük beldede yaşayan, kışın Söğüt’te yazın Domaniç’te oturan bir aşiretten büyük bir cihan devleti kurmak nasip olmuştur.
2. Çağımızın büyük tarihçisi ve tarih felsefecisi Arnold Toynbee, Osmanlı Devleti için “Eflatun’un ideal cumhuriyetine realitede en fazla yaklaşabilen sistem Osmanlı devleti olmuştur” (Tarih üzerine bir etüt, Ispartalılar bölümü) hükmünü vermiştir.
3. Ondokuzuncu asırda yaşamış büyük İslâm alimi ve tarihçisi Mekke Şafiî reisü’l-ulemâsı Ahmed Zeynî Dahlan Hazretleri, Fütuhat-ı İslâmiyye adlı kitabının Osmanlıları anlattığı bölümünde “Hulefa-i Raşidin devrinden sonra Kitabullah’a ve Sünnet-i Resulullah’a en fazla uyan devlet Osmanlı devletidir” cümlesini kullanmıştır.
4. Osmanlılar Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da, enkazından kırka yakın devletin çıktığı büyük bir imparatorluk, bir pax, bir milletler birliği kurmuşlardır.
5. Onlar bize Bursa’da Ulucami, Edirne’de Selimiye Camii, İstanbul’da Süleymaniye ve Sultanahmet camileri gibi binlerce mimarlık şaheserini miras bırakmışlardır.
6. Onlar idareleri altındaki Hıristiyanlara ve Yahudilere din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetini sağlamışlar, kimliklerini korumalarına izin vermişler, güven içinde yaşamalarına imkân ve fırsat tanımışlardır.
7. 1492’de Yahudiler İspanya’dan kovulunca, onları Osmanlı ülkesine kabul etmek suretiyle büyük bir medeniyet ve insanlık göstermişlerdir.
8. Osmanlılar anadilleri Oğuz Türkçesi’ni, Arapça ve Farsça’dan alıntılar yaparak çok zengin, ifade kabiliyeti çok yüksek, büyük bir medeniyet ve kültür lisanı haline getirmişlerdir.
9. Osmanlıların yüksek tabakası ve edipleri aruzla şiir yazmışlar, tarih düşürmüşlerdir.
10. Osmanlılar yükseliş devirlerinde yüzbin kişiden fazla orduları, beraberinde atlar, develer, mandalar, öküzler, koyun sürüleri, toplar, arabalar olduğu halde binlerce kilometrelik yol boyunca bir bahçeye, bir bostana ekili bir tarlaya zerre kadar zarar vermeden götürecek adalete ve teşkilatçılığa sahip olmuşlar; Kanunî’nin Orta Avrupa’ya yaptığı bir seferde atını mezru (ekili) arazide otlatan bir sipahiyi idam ettirmesinin gösterdiği kadar titiz ve hassas olmuşlardır.
11. Onlar İ’la-yı Kelimetullah yapmışlar, İslâm’ı, bizim bugün hayallerimizin bile ulaşamadığı ülkelere ve iklimlere götürmüşlerdir.
12. Osmanlılar gemilerin yelkenlerle veya küreklerle yol aldığı devirlerde Akdeniz’i bir Türk gölü haline getirmişler, büyük bir deniz hakimiyeti sağlamışlardır. Portekizlilerin saldırısına uğrayan Endonezya Müslümanlarına donanma göndermişler, oraya top dökecek ustalar yollamışlardır.
13. Tarih boyunca İstanbul’da iki büyük kanun külliyatı yapılmıştır. Birincisi Jüstinyanus’un kanunları, ikincisi İslâm hukuku esasları üzerine müesses Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye. Ahmed Cevdet Paşa bu ikinci kanunun birincisinden üstün olduğunu yazmıştır.
14. Osmanlılar kuruluş ve yükseliş devirlerinde insanların kabiliyet, istidat, cevher ve ehliyetlerine göre imparatorluğun en yüksek rütbesi olan Sadr-ı azamlığa yükselmesine imkân tanıyan bir sistem meydana getirmişlerdir. Öyle ki, bir köle bile ehliyeti ve kabiliyeti varsa bu mevkiye yükselebilmiştir.
15. Osmanlılar bugün bizdeki ve yabancı müzelerde teşhir edilen yüzlerce çeşit, son derece sanatlı, estetik, kıymetli çiniler, kumaşlar, madeni eşya, ahşap işlemeler, nakışlar ve başka sanat eserleri vermişlerdir.
16. Onlar Arap yazısını o kadar güzel, sanatlı, göze hoş görünen, bakması insana haz ve zevk veren hale getirmişler, bu sahada erişilmesi mümkün olmayan şahikalara çıkmışlardır.
17. Osmanlı seçkinleri zarafette, kibarlıkta, mürüvvette, fütüvvette, âlicenaplıkta, edepte, görgüde hiçbir toplumun erişemediği bir kemale sahip olmuşlardır.
18. Osmanlılar kendilerine has bir tıp sistemi geliştirmişler, çağlarının mükemmel hastanelerini kurmuşlar, bazı hastaları müzikle, su sesiyle tedavi etmişlerdir.
19. Osmanlılar İstanbul’da Boğaziçi’nde, bugün yerlerinde maalesef yeller esen harikûlade bir şehircilik örneği meydana getirmişlerdir.
20. Osmanlılar, İstanbul boğazından daha geniş olan Tuna Nehri üzerinde, bir gecede gemiler üzerinde bir köprü kurmuşlar ve büyük bir orduyu üzerinden geçirmişlerdir.
21. Peygamber ve dört büyük halife devrinden sonra, yeryüzünde çeşitli zamanlarda, çeşitli İslâm devletleri kurulmuştur ve bunlar içinde uygulama bakımından İslâm’a, Kur’ân’a, Şeriata, adalete en fazla yaklaşabilmiş olanı Osmanlı sistemi olmuştur.
22. Osmanlılar zülcenaheyn idiler, yani Şeriat ve Tarikat kanatlarının gücüyle yükselmişlerdir. Osmanlı sisteminde Şeriat esastı, ondan sonra Şeriata uygun olmak şartıyla Tarikat vardı.
23. Osmanlı sistemi bir ilim, irfan, kitap, yazı, sanat medeniyeti idi.
24. Osmanlılarda merhamet duygusu hakimdi. Öyle ki, kanadı kırıldığı veya hastalandığı için kışın sıcak ülkelere göç edemeyen kuşlara bakmak için bile vakıflar kurmuşlardır. Osmanlı kanunnamelerinde hayvanlara eziyet edilmemesi, üzerlerine haddinden fazla yük vurulmaması konusunda maddeler bulunmaktadır. Osmanlı zihniyetinin ve ruhunun darbe yediği 1908’den sonraki İkinci Meşrutiyet devrinde, İstanbul’daki on binlerce sokak köpeği zalimler ve merhametsizler tarafından toplatılmış, mavnalarla hayırsız adaya gönderilmiş ve bu zavallılar orada feci şekilde, bağıra bağıra, bazısı bazısını parçalaya parçalaya can vermişler, bu uğrusuz hadiseden sonra memleketin, halkın, devletin başına bir sürü felaket, musibet, bela gelmiştir.
25. Osmanlılar hüzün ve matem mekanları olan kabristanlara bile bir estetik kazandırmasını bilmişlerdir. Eski Eyüp Sultan, yahut Karaca Ahmet mezarlıklarını düşünün, bir de bugünkü, merhum üstad Necip Fazıl’ın tabiriyle maşatlığa döndürülmüş asrî mezarlıkları… 10 Ocak 2004