Çarşamba

 

1. Çalmayacaksın. Devletin, milletin malını, hakkını zimmetine geçirmeyeceksin. Vatanı, ülkeyi talan etmeyeceksin, soymayacaksın.

2. Rüşvet almayacaksın, rüşvet vermeyeceksin. Alanın da verenin de ateşte olduğunu bileceksin.

3. Bu ülkenin vatandaşlarına, Türkiyelilere dinî, etnik, siyasî, ideolojik sebep ve bahanelerle zulm etmeyeceksin, onları öldürmeyeceksin.

4. Devlet bütçesini ve mahallî idarelerin (belediyelerin) bütçelerini hortumlamayacaksın, hortumlatmayacaksın.

5. Farklı dinlere, inançlara, görüşlere, tercihlere, meşreblere mensup vatandaşların haklarına saygı gösterecek, onların hürriyetlerini çiğnemeyecek ve çiğnetmeyeceksin.

6. Şahsî, siyasî, dinî hayatta kesinlikle yalan söylemeyecek, kimseyi aldatmayacaksın.

7. Emanetlere hiyanet etmeyeceksin. Emanetlerin, onlara ehil ve layık olan kimselere verilmesi için çalışacaksın.

8. Kendi maddî menfaatlerini dinin, ülkenin, devletin, toplumun menfaatlerinin üstünde görmeyeceksin.

9. Zulme uğrayan, haksızlığa mâruz kalan herkesin yardımına koşacak, onları destekleyecek, zulmün ve haksızlığın ortadan kalkması için çalışacaksın.

10. Halktan ve iş sahiplerinden kanunsuz haraçlar almayacaksın.

11. Çetecilik, mafyacılık, klikçilik yapmayacaksın.

12. Şahsının, yakınlarının, cemaatinin aleyhinde de olsa doğru şahitlik yapmaktan, doğruları söylemekten çekinmeyeceksin.

13. Şahısları putlaştırmayacaksın. Dalkavukluk, yağcılık, pohpohçuluk yapmayacaksın.

14. Hatâlarını, noksanlarını, yanlışlarını bilecek, öğrenecek ve onları düzeltmek için çalışacaksın. Bunları sana söyleyen kimselere düşmanlık etmek bir tarafa, onlara teşekkür edeceksin. “Kişi noksanını bilmek gibi irfan olamaz” sözünü temel bir prensip olarak kabul edeceksin.

15. Kibir, gurur, kendini beğenmek gibi helâk edici kötü huylardan kurtulmaya çalışacaksın.

16. Para, madde, menfaat fâhişesi olmayacaksın.

17. Şöhretin âfet olduğunu bilecek, halkın alkış, övgü ve itibarına tâlip olmayacaksın.

18. Dostlarına mürüvvetli, düşmanlarına karşı idareci olacaksın.

19. İfrat ve tefritten uzak duracak, itidalden ayrılmayacaksın.

20. Hiç olmaya çalışacak, benliğini yok etmek, “Ölmeden önce ölmek” için çabalayacaksın.

21. İhlas ve istikameti iki temel hayat düsturu olarak kabul edeceksin.

22. Kötülükleri iyilikle def etmeye çalışacaksın.

23. Kendi keyfince savcılık, hakimlik, infaz memurluğu ve cellatlık taslamayacak, yargısız infaz yapmayacaksın.

24. Adaletten ayrılmayacaksın.

25. İsraftan, gösterişe yönelik aşırı tüketimden kaçınacak; iktisat, kanaat ile yaşayacaksın. Allah’ın sana verdiği nimetleri, nafakayı, zenginlikleri ihtiyaç sahipleri ile paylaşacaksın.

26. Mal ve cah hırsına kapılmayacaksın.

27. Merhametli olacaksın. Merhamet etmeyene merhamet edilmeyeceğini hatırından çıkartmayacaksın.

28. Bir karıncayı bile incitmeyecek, bir otu bile zaruret olmadıkça koparmayacaksın. Zevk için avcılık ve balıkçılık yapmayacak, cana kıymayacaksın.

29. İnsanların övgüleriyle sövgüleri indinde bir olacak, hattâ övgüleri sövgülerden daha zararlı ve tehlikeli bulacaksın.

30. Şu fanî dünya hayatını birtakım vehimlere, kuruntulara, gafletlere kurban etmeyeceksin.

Dini Başkanlık

BİR kimsenin din adına ortaya çıkarak, Müslümanların kendisine itaat etmelerini istemesi, onlardan İslâm adına para toplaması için birtakım şartların mevcut olması gerekir.

Birincisi: Bu zatın başkanlığa ehil ve layık olması gerekir. Dinimiz istisnâî haller dışında başkanlığa tâlip olmayı haram kılmıştır. Kişi tâlip olmasa, matlup (istenen) olsa, eğer ehil ve layık değilse başkanlığı kabul etmesi yine de haram olur.

İkincisi: Bu zatın Kur’an-ı Kerim’in kesin hükümlerine uyması, emir ve yasakları yerine getirmesi gerekir. Şeriat’ın muhkem hükümleri vardır, bunları çiğneyen, bunlara aldırış etmeyen adamdan din başkanı olmaz.

Üçüncüsü: Müslümanlara başkan olacak zatın Resûlullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) sünnetine uyması, onun yolundan gitmesi, onun metodlarını uygulaması gerekir.

Dördüncüsü: Müslümanlara başkan olacak zatın âbid (ibadet eden), zâhid, ahlâklı, faziletli, nefsanî ihtiras ve şehvetlerden arınmış, olgun, müdebbir, akıllı, ferasetli bir kişi olması gerekir.

Beşincisi: Bu zatın başkanlığını, dinî hizmet ve faaliyetleri ne kendisinin, ne çoluk çocuğunun, ne de yakınlarının maddî menfaatlerine âlet etmemesi, din bezirgânlığı yapmaması gerekir.

Altıncısı: Böyle bir zatın yalan söylememesi, emanete hiyanet etmemesi, vaadinden dönmemesi icab eder. İşleri, emanetleri, makamları, mevkileri ehil ve layık olanlara değil de akrabalarına, etrafına, dalkavuklarına, bendelerine dağıtan başkan ne kötü başkandır.

Yedincisi: Böyle bir zatın faziletlerini, iyi taraflarını, üstünlüklerini sadece Müslümanlar değil, insaf sahibi gayr-i müslimler bile itiraf ve kabul etmeli, ona güvenmelidir.

Zamanımızda birtakım zatlar ortaya çıkmışlar ve kendilerinin başkan, rehber, kılavuz, kutub, gavs, mehdi olduklarını taraftarları vasıtasıyla ilan ettirmekte, Müslümanlardan büyük paralar toplamakta, gönüllerde tahtlar kurmaktadırlar. Ancak bu gibi zatların sözlerine, hallerine, yaptıklarına baktığımızda onlarda Kur’ana, Sünnete, Şeriat ahkamına (hükümlerine), İslâm ahlâk ve faziletine, bilgeliğe aykırı vahim eksiklikler görülmektedir. Bu cümleden olarak:

– Bazı din baronları büyük bir israf, lüks, debdebe, tantana, gösteriş, aşırı tüketim içinde yaşamaktadır. İkâmet ettikleri meskenler saray gibidir. Çok pahalı, çok lüks binitlerle gezmektedirler. Giyime, kuşama, yemeye içmeye büyük servetler harcamaktadırlar. Kur’an “Allah müsrifleri (savurganları) sevmez” diyor. Dinimize göre israf edenler şeytanın çocuklarıdır. İslâmiyet kanaati emreder.

– Birtakım din baronları, din konusunda kendilerini aşan birtakım fetvalar ve ruhsatlar vermeye cür’et ediyor. Dinimiz “Mevrid-i nasta ictihada mesağ yoktur” diyor ama onlar kendi heva ve heveslerine uyarak Şeriat’ın kesin emir ve yasaklarına aykırı ictihadlar yapmaya yelteniyor. Öyle din baronları var ki, ehl-i sünnet mensuplarının yüzüne bakmazken, dinimizi yıkmak isteyen zındıklara aferinler, ödüller dağıtıyor.

– Kur’anımız, Peygamberimizin sünneti, Şeriat, ahlâk; kibri, gururu, benliği, enâniyeti, gösterişi yasak ediyor ama birtakım din baronlarında bunlar var. Böyle kişilerden Müslümanlara başkan olursa, Ehl-i imanın hali dumandır. 07 Ocak 1999