Perşembe

 

SORU: Bir Müslüman evinin en kıymetli eşyası, gerçek ziyneti nedir?

CEVAP: O evdeki değerli, faydalı, kalıcı kitaplardan oluşan özel kütüphanedir.

SORU: Tahsili, maddî imkanı olup da kendisine özel kütüphane kurmayan ve her gün yeterli miktarda vaktini faydalı kitap mütalaasına ayırmayan bir Müslüman nasıl bir Müslümandır?

CEVAP: Büyük bir noksanı olan vasıfsız bir Müslümandır.

SORU: Kitaba; cep telefonuna verdiği önem kadar önem vermeyen vatandaş nasıl bir vatandaştır?

CEVAP: Bedevî ve medeniyetsiz bir vatandaştır.

SORU: Kütüphane evin neresinde bulunmalıdır?

CEVAP: Salonunda bulunmalıdır.

SORU: Bir ev kadını kocasına “Ben salonumda kitap mitap istemem, böyle şeyler toz yapıyor…” derse o kadın nasıl bir kadındır?

CEVAP: (Affedersiniz) Beyinsiz bir kadındır.

SORU: Dünyada en fazla televizyon seyreden halk hangisidir?

CEVAP: Türkiye halkıdır. Bunun neticesinde toplum sersemlemiş, afyonlanmış, sağını solunu şaşırmış, şartlı refleksli hale gelmiş, uyurgezer gibi hareket eder olmuştur.

SORU: Günlük gazete, kitabın yerini tutar mı?

CEVAP: Tutmaz. Kültürün kaynağı kitaptır. Gazetenin de ciddisi olabilir ama genellikle gazete kültürü, kültür değil anti-kültürdür.

SORU: “Ben okumayı sevmiyorum…”

CEVAP: Vah vah!..

SORU: Sadece kitap okumakla iş biter mi?

CEVAP: Bitmez. Okuduğun faydalı olacak… Okuduğunu anlayacaksın… Hatırında tutacaksın… O faydalı ve kıymetli bilgileri hayata uygulayacaksın.

SORU: Filanca zat kitap meraklısıdır, hep kitap alır, fakat hiç okumaz.

CEVAP: O kişi, iki tarafındaki küfeler kıymetli kitaplarla dolu olan bir merkebe benzer.

SORU: Alınan bir kitabın tamamının okunması mı gerekir?

CEVAP: Her kitabın okunması gerekmez. Bazı kitaplar müracaat kitabıdır, gerektiğinde bakılır, istenilen bilgi öğrenilir. Lügatler, ansiklopediler, bibliyografyalar gibi. Bazı kitaplar zaman zaman, kısım kısım okunur, bazı kitaplar, mesela romanlar baştan sona kadar okunur.

SORU: Hali vakti yerinde olduğu halde, aylık bütçesinde “Kitap, kültür, sanat” harcamaları için bir fon bulunmayan bir kimse nasıl bir kimsedir?

CEVAP: Moloz bir kimsedir.

SORU: Her din kitabı okunur mu?

CEVAP: Okunmaz. Okunacak kitapların başlıca özellikleri şunlardır: (1) Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebine aykırı olmayacak. (2) Sırf para kazanmak maksadıyla çıkartılmış şişirme, derme çatma, paldır küldür hazırlanmış olmayacak. (3) İçinde bid’at, reform, yenilik, değişim fikirleri ve görüşleri yer almayacak. (4) Yazarı güvenilir ve muteber bir âlim, fadıl, bilge olacak.

SORU: “Kur’an’da on dokuz rakamının esrarı”, “Kur’an’ın şifresi” gibi meraklı kitapları okumak caiz midir?

CEVAP: Kur’an’da on dokuz rakamını ortaya atan, Reşat Halife adında dinden çıkmış, kendini Peygamber ilan eden bir sapıktır. Böyle adamların kitaplarını bir Müslüman kesinlikle alıp okuyamaz. Ancak alimler reddetmek maksadıyla okuyabilirler. Kur’an Şifresi gibi kitaplar avammın merak ettiği, lakin ilmî ve dinî kıymeti olmayan kitaplardır. Bu gibi tuzaklara düşülmemelidir. Okuyanların kafası karışır, itikadı bozulur.

SORU: Her Müslümanın başucunda bulunması gereken ilk kitap hangisi olmalıdır?

CEVAP: Gerçek ve icazetli bir din âlimi tarafından tertip ve tasnif edilmiş, muteber ve güvenilir bir ilmihal kitabı olmalıdır. Her Müslümana öncelikle farz olan ilim ilmihaldir.

SORU: İlmihal ne demektir?

CEVAP: Her Müslümana kendi seviyesine ve rütbesine göre dini vazifelerini, ibadetlerini, akaid hükümlerini, ahlâk kurallarını bildiren ilimdir.

SORU: Her Müslümanın öncelikle Kur’an tercüme, meal ve tefsirlerini okuması gerekmez mi?

CEVAP: Din ilimlerini tahsil etmemiş bir Müslüman, Kur’an meal, tercüme ve tefsirlerinden hüküm çıkartıp da dinini öğrenemez.

SORU: Bir Müslümanın Kur’an’a karşı vazifeleri nelerdir?

CEVAP: Ehliyeti ve liyakati yoksa kendi kafasına, hevasına, rey’ine göre onu yorumlamayacak… Ehil olmayanların yaptıkları meal, tercüme ve tefsirleri okumayacak… Kur’an’ı kendisine “düstur” olarak kabul edecek… Büyük müctehidlerin, imamların, müfessirlerin, fakihlerin Kur’an’dan çıkardıkları hükümleri öğrenecek, hayata tatbik edecek… Kur’ân ahlâkını öğrenecek ve uygulayacak… Kur’an’ın rehberliği olmaksızın, insan aklının yeterli olmadığını bilecek… Kur’an’a sımsıkı yapışacak… Kur’an’ı parayla okumayacak… Bid’atçilerin, reformcuların, oryantalistlerin, bozuk ilahiyatçıların (bozuk olmayan Sünnî ilahiyatçıları tenzih ediyorum) yaptıkları tercüme ve tefsirlere itibar etmeyecek… Kur’an’ı evrensel hikmetin kaynağı olarak kabul edecek…

SORU: Tahsilli ve malî imkânları müsait bir Müslümanın evindeki özel kitaplığında, muteber ve güvenilir din kitaplarından sonra başka ne gibi kitaplar bulunmalıdır?

CEVAP: Mufassal bir Türkçe sözlük… İçindeki bilgiler doğru olan bir genel ansiklopedi… Millî tarih ve genel tarih kitapları… Edebiyat kitapları… Selîm düşünce kitapları… Büyük bir atlas… Sanat kitapları… ve saire ve saire…

SORU: Özel kütüphaneden sonra bir Müslümanın evinin öteki ziynetleri nelerdir?

CEVAP: Üzerlerinde güzel yazıyla âyetler, hadisler, kelam-ı kibarlar, mısralar, beyitler, hikmetli sözler bulunan hüsn-i hat levhalarıdır. Bunların etrafları tezhibli veya ebru süslemeli olmalıdır. Ayrıca tarihî gravürler, çiçekli ebrular… Porselen, seramik, toprak, madenî, tahtadan yontulmuş kaplar… Yerlerde el dokuması, kökboyalı halılar ve kilimler… Osmanlı işlemeleri, yastıklar…

SORU: Bunlara para vermeyen, bunları edinmeyen; bunların yerine elektrikli ve elektronik cihazlar alan, evini granitle döşeten, en pahalı ve lüks (fakat sanatsız) parkeler yaptıran, salon ve yatak odası takımlarına çuvalla paralar veren kimseler için ne dersiniz?

CEVAP: Onlara vasıflı Müslüman, vasıflı Türkiyeli diyemeyeceğim, beni mâzur görsünler.

SORU: Bu tenkitlerinizle insanları öfkelendirebilirsiniz, üzebilirsiniz, düşman kazanabilirsiniz.

CEVAP: Vazifemi yapıyorum… 09 Eylül 2005