Papa Papalığını Yapsın Müslümanlar da Müslümanlıklarını
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Perşembe
Papa’nın maskesi düşmüş, dişlerini göstermiş, Peygamberimize çatmış… Bazıları buna şaşmışlar ve verip veriştirmişler. Bu şaşanlar gerçekten şaşılmaya layık kimselerdir.
Papa maske taksın, Diyalog ve Hoşgörü serenadları okusun, Müslümanları uyutsun mu istiyorlar? Papa papalığını bilmiş ve gereğini yerine getirmiştir.
Papa, Vatican sarayı penceresinden pazar âyininde Kelime-i Şahâdet getirecek değil a… Papa papalığını yapsın, Peygambere çatsın, sen de Müslümanlığını yap, üzerine farz ve vâcib olan vazifelerini yerine getir.
Papa’nın dünyaca meşhur ve son derece zengin ve kıymetli bir kütüphanesi var, senin var mı? Papa’nın birkaç dilde ayrı nüshaları çıkan günlük bir gazetesi var, senin var mı? Papa’nın eski, köklü, güçlü bir üniversitesi var, senin var mı?
Papa yazılı kültüre sahip, o şifahî kültürlü değil, sen öyle misin? Papa Katolik Hıristiyanların ruhânî ve cismanî reisi, senin böyle bir emîrin veya imamın var mı? Papa bir seyahate çıktı mı, bütün dünya medyası haber veriyor, ilgileniyor… Papa bir demeç verdi mi, yine keza… Papa’nın minik bir devleti var, bu devletin yekûn nüfusu bin kişiden az, lakin onun dünya çapında bir otoritesi, tesiri var…
Papa’nın dünyanın her yerinde Teslis’e hizmet eden, çoğu birkaç dil bilen, kimisi dört, kimisi altı yıl yüksek tahsil görmüş, bir sürü bilgi dalında ihtisas yapmış bir papazlar ordusu var… Papalar çok etkili kimseler. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasında bundan önceki Papa’nın büyük tesiri olmuştu.
Papa bağımsız, güçlü, tuttuğunu kopartan, beşerî planda üstü olmayan bağımsız bir ruhanî-cismanî liderdir. İslâm dünyasında onun gibi bir Halife var mı? Ey Müslümanlar!.. Ucuz, kolay, sathî (yüzeysel), gelip geçici tepkileri bırakın da vasıflı, güçlü, akıllı, üstün, başarılı, etkili, hür olmak için ne yapmak, nasıl çalışmak gerekiyorsa onları yapın.
Ah Kudüs vah Kudüs diye zaman zaman feryad ü figan kopartmayı bırakalım da İslâm dünyasında bir Selahaddin arayalım. Kudüs Selahaddin’siz istirdat edilemez (geriye alınamaz). Kudüs’ün yolu camilerden geçer. Her gün beş kez Ezan-ı Muhammedî okunurken biz neler yapıyoruz? Abdestimizi alıp camiye mi seğirtiyoruz yoksa gaflet içinde yan gelip yatıyor muyuz?
İslâm’ın büyük üstünlüklerinden biri de onda cihad olmasıdır.Biz gerçekten, muhlisen lillah mücahid miyiz?.. Birtakım mücahid geçinenler aslında mütecâhid değil midir? İslâm’a saldıranlar alçakmış, hainmiş, şöyleymiş böyleymiş… Peki biz zamane Müslümanları yüksek Müslüman mıyız? Sakın bizler de, nâdir istisnalar dışında Müslümanların alçaklarından, vasıfsızlarından olmayalım?
Sayımız çok ama ağırlığımız yok. Şecaatli, ihlaslı, güçlü, vasıflı, mücahid olmak şartıyla az sayıda Müslümanın çok sayıda kâfire galip geleceği hususunda bize haber verilmiştir. Kur’ân’da “Nice küçük topluluklar, Allah’ın izniyle büyük topluluklara galip gelmiştir” meâlinde âyet bulunmaktadır.
Allah Kitab’ında bize zafer vaadi vermiş ama ona nail olamıyoruz. Olmak için birtakım sebeplere tevessül etmek, birtakım şartları yerine getirmek gerek.
Bir Müslüman toplum tashih-i itikad meselesine önem vermezse bozulur. Beş vakit namazı terk ederse gücünü yitirir. Cemaati terk ederse şeytanların maskarası olur. Parayı bir değer haline getirir ve putlaştırırsa rezil olur. Haram yemenin yaygınlaştığı bir İslâm toplumu iflâh olmaz.
Gerçek bir İslâm toplumunda evlerin ve dükkanların kapılarını kapamaya lüzum yoktur. İslâm ile hırsızlık bir yerde olmaz. Gerçek bir İslâm toplumunda kadınlar anne, bacı, teyze, kızkardeş, kız çocuğudur. Benim karımın namusu vardır, yan bakanın gözünü çıkartırım, başkasının karısı kızı cariye, hiçbir fırsatı kaçırma… Bu zihniyet İslâm zihniyeti değil, iblis zihniyetidir.
Bir İslâm toplumunun hali, ondaki zengin, seçkin, üst tabakanın Ramazan ayındaki tutumlarına bakılarak anlaşılır. Ramazan onlar için oruç ve açlık ayı mıdır, yoksa ziyafetten ziyafete koşma, tıkınma, semirme, çatlayıncaya patlayıncaya kadar yiyip içme ayı mıdır?
Şu sefillere bakınız, hem İslâm diyorlar hem malı götürüyorlar. Bunlar ne biçim İslâmcıdır, ne biçim Müslümandır?
Bazı çokbilmişler “Tesettür teferruattır, önemli değildir, dinimizin tesettür diye temel bir hükmü ve kurumu yoktur…” meâlinde lâflar ediyorlar. Onlar bu lâfların altından kalkamazlar.
Tesettür farz-ı ayndır. Buna inanmak akaid ile ilgilidir. Tesettür füruatla ilgilidir ama teferruat değildir. İslâm’ın şartları sadece bilinen beşten ibaret değildir. Başka farzlar ve şartlar da vardır. Bunlardan birini inkâr kişiyi küfre götürür. İnkâr etmese, lakin hafife alsa yine büyük günah işlemiş olur ve ayağının kaymasından korkulur. Din işlerinin şakası yoktur.
Başta Diyanet İşleri Başkanlığı ilmî kurulu olmak üzere Müslüman sorumlular “İslâm’ın asıl ve temel hüküm ve şartları” gibi bir başlık taşıyan küçük bir broşür hazırlayıp yayınlayarak dinimizin 100 kadar emrini, yasağını, asla ve esasa ait hüküm ve kuralını halka duyurmalıdır.
(1) İslâm’da kadınların tesettürü, başlarını örtmeleri, vücutlarını kapamaları farzı vardır.
(2) İslâm’da riba yasaktır. Bu yasak Kitab, Sünnet, icma ile sabittir. Münkiri kâfir olur.
(3) İslâm’da ihlâs farzların farzıdır.
(4) İslâm istikameti, doğruluğu, dürüstlüğü emr etmektedir. Bu da çok kuvvetli bir farzdır.
(5) İslâm’da helâl kazanmak, helâl yemek; haramdan kaçınmak, haram yememek farzı da vardır.
(6) İslâm lüksü, israfı, saçıp savurmayı, gösterişi, aşırı tüketimi, gerekenden fazla yemeyi ve harcamayı yasak kılmıştır.
(7) İslâm’da kâfirlere benzemek, onların medeniyetlerini, örf ve âdetlerini, dünya görüşlerini, yaşayış şekillerini kabul etmek yasaktır.
(8) İslâm’ın temel emir ve şartlarından biri de “Allah’a, Resulüne ve sizden olan emîr sahiplerine itaat etmektir.”
(9) Dinimiz birliği, ittihadı, vifakı emr ediyor; tefrikayı, parçalanıp ayrılmayı, çekişip tepişmeyi yasaklıyor. Bu da farzdır.
(10) Müslümanlıkta emr-i mâruf ve nehy-i münker farzı vardır. Her Müslüman, Ümmet içindeki yerine ve mevkiine göre bu farzı ya doğrudan doğruya, yahut dolaylı şekilde yerine getirmekle mükelleftir.
Ey Müslümanlar! Takmayın akıllarınızı Papa’ya… Bırakın o Papalığını yapsın, siz kendinize bakın ve Müslümanlık yapın… 22 Eylül 2006