Papa ve Müslümanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Şubat 2019
Pazartesi
Polonyalı Roma Papası yaşlı ve hasta. Yine de büyük yolculuklara çıkıyor, misyonunu sürdürüyor, istifa etmeye niyeti olmadığını da açıkça beyan ediyor. En son, vatanı olan Polonya’ya uçtu, orada onu iki, üç milyon insandan meydana gelen çok büyük topluluklar karşıladı.
Papalık, bin nüfusa sahip mini bir devlettir. Papa’nın gücü maddî değil, mânevîdir. Müslümanların Papalığa, Papaya dikkat buyurmaları ve bazı ibret dersleri almaları gerekmektedir:
(1) Dünyada bir milyar Müslüman var denildiği vakit bazılarımız reaksiyon göstererek “Hayır, bir değil, bir buçuk milyar Müslüman var” diyor. Rakam, kelle sayısı, kemmiyet üzerinde çok fazla duruyor, keyfiyete önem vermiyoruz. Dünyada onbeş milyon Yahudi var ama insanlığı parmaklarında oynatıyorlar. Niçin bir buçuk milyarlık İslâm dünyası Yahudilere söz geçiremiyor, Filistinlilerin haklarını koruyamıyor? Nüfus çokluğu elbette önemli bir faktördür ama ondan daha önemli olan husus keyfiyet, vasıf, güç, üstünlüktür. Onlar yoksa, kuru kalabalık, rakam fazlalığı fazla bir mânâ ifade etmez.
(2) Katolik dünyasının bir ruhanî başı, bir merkezî sistemi, bir üniter hiyerarşisi vardır ama İslâm dünyası 1924’ten beri başsızdır. Dünyada bütün dinlerin, bütün mezhep ve tarikatların, bütün Masonlukların, bütün cemaat ve derneklerin başı, idarecileri, teşkilatı bulunuyor; tek istisna İslâm dünyasıdır, Müslümanlardır. Müslümanların da, Papa gibi bir Emîrülmü’mininleri, bir İmam-ı Kebirleri, bir Halifeleri olsaydı bugünkü esarete, zillete, yenilgiye mâruz kalmazlardı. Bu satırları okuyan bazı Sabataycılar ve onlara benzemişler (Dönmeleşmişler) “Yahu bu adam ne diyor? Hilâfeti hortlatmak mı istiyor? Bunu susturmak, cezalandırmak gerekir…” diyeceklerdir. Bu yasakçı, tabucu, korkutucu adamlar ve zihniyet hürriyeti sadece kendileri için mi sanıyorlar? Onların İstanbul’da gizli sinagogları var, Sabataycı cemaatin bir başkanı (Hahambaşısı) var, onlar için en geniş ve engin bir din ve inanç hürriyeti var da Müslümanlar için niçin olmayacakmış?
(3) Vatican devletinin, Papalığın, Papanın gücü orduya, silaha, maddeye dayanmıyor. Papalık sprituel-ruhanî bir güçtür; silahları kültür, düşünce, inanç ve propagandadır. Papa şu anda dünya üzerinde Amerikan hegemonyasına, maddeci ve dinsiz ideale karşı çıkan en tesirli şahsiyettir. Dünya globalleşiyor. Globalleşme ne demektir? Dev ticaret, sanayi, finans kuruluşları vasıtasıyla dünyanın bir Amerikan sömürgesi haline getirilmesidir. Papa işte buna karşı çıkıyor. Amerikalılar paralarının ve pullarının üzerine Tanrı’nın adını yazmışlardır ama yeryüzünde Tanrı’nın rahmetini, ilahi prensiplerini, kutsal emir ve yasaklarını uygulayan bir dünya sistemi istemiyorlar. Vaktiyle Hitler Almanya’sının sloganı “Almanya her şeyin üzerindedir” idi. Amerika şimdi “Her şey Amerika içindir” diyor. Müslümanların bir İmam-ı Kebir’i, bir üniter teşiklatı olsaydı, onlar da Amerika’ya kafa tutabileceklerdi. Yazık ki Müsülmanlar 1924’ten beri paramparça olmuşlardır.
(3) Polonya’nın nüfusu 39 milyondur. Orada Papa’yı iki üç milyon kişilik büyük topluluklar karşılıyor. Türkiye’nin nüfusu altmış beş milyon, bizde Müslümanlar böyle büyük topluluklar meydana getiremiyor. Çünkü başsızdırlar, teşkilatsızdırlar, güdümlüdürler; zillet ve esaret altındadırlar. Geçmiş yıllarda Bosna-Hersek’te Müslüman kıyımını protesto etmek için mitingler yapılmıştı ve toplanan kalabalıklar on bin kişiyi geçmiyordu. Yunanistan’da, nüfus hüviyet kartlarından din maddesi kaldırılmak istendiğinde Kilise’nin teşebsüsüyle bir miting ve yürüyüş yapılmış ve buna bir milyon Yunanlı katılmıştı. Kosova meydan savaşının 600’üncü yıldönümünde bir milyon Sırplı Kosova sahrasında toplanarak asırlar önceki yenilgilerine ağladılar. Müslümanlar böyle mitingler ve yürüyüşler yapamaz. Çünkü ruhanî bir başları yoktur, bağımsız bir din teşkilatları yoktur; sindirilmişler, uyutulmuşlar, afyonlanmışlardır.
(3) Katoliklik, başta Polonya olmak üzere birkaç ülke ve bölge dışında gerileyen bir dindir. Onu ayakta tutan güç, dinî heyecan ve kütlelerin dindarlığı değil ilim, kültür, araştırma, kilise teşkilatı ve hiyerarşisidir. Vatican Kütüphanesi dünyanın en zengin ve değerli büyük kütüphanelerinden biridir. Kilisenin ruhban sınıfı içinde dünyadaki bütün sosyal, kültürel, tarihi, ilmî konularda en yüksek seviyelere ve derecelere erişmiş uzmanlar bulunmaktadır. Katolik Kilisesi bir şehir, bir medeniyet teşkilatıdır. Müslümanlar ise çeşitli baskılar, ârızalar, kazalar sonunda kırsal kesim, taşra, varoş, gecekondu kültürüne itilmişler, bedevileştirilmişlerdir. Eton Koleji ayarında liseleri, Harvard ayarında üniversiteleri yoktur. Katar’daki el-Cezire televizyonu gibi istisnalar dışında dünya standartları çapında medyaları yoktur. İslâm dünyası, bilgi aksiyon ve estetik boyutlarında Batı insanından üstün “İslâm insanları” yetiştirecek eğitim sistemine sahip değildir. Müslümanların, İslâm dünyasının bu geriliği başkansızlıktan, merkezî ve üniter bir din sistemine ve teşkilatına sahip bulunmamaktan kaynaklanmaktadır. Her Müslüman, yüreğinde bu eksikliğin acısını hissetmeli ve fırsat zuhur ettiği zaman bunların telâfisi emelini beslemelidir.
(4) Dünya işlerine ait emanetlerin (riyaset, memuriyet, makam, mevki, vazife) ehliyetli kimselere verilmesi konusunda İslâm dünyasında çok büyük, çok vahim aksaklıklar, hıyanetler görülmektedir. Birinci Haçlı Seferi sırasında olduğu gibi İslâm dünyası bir sürü devlete, devletçiğe parçalanmıştır. Emperyalistler İslâm dolunayını kırkıp kırpıp bir sürü yıldız çıkartmışlardır. İslâm dünyası nifak şikak, fitne fesat, ilhad, günah, isyan fırtınaları ve selleri içinde çırpınıyor. Afganistan’da, aşırı da olsa İslâmî bir sistem kurulmuştu. Başta Amerika olmak üzere emperyalist ve sömürgeci güçler o sistemi yaşatmadılar ve çökerttiler. İslâm dünyasındaki korkunç kaosu bitirip yerine nizam, güven, İslâmî bir hayat tarzı getirme işini, dini imanı para ve zenginlik olan, nefslerine put gibi tapan ve şahsî emel ve nüfuzları için İslâm düşmanları ile işbirliği yapan baronlar ve prensler yapamaz. Bunun için Selahaddin Eyyubî’lere ihtiyaç vardır. Papa’ya bakınız: Malı, mülkü, bankalarda parası, yüz milyonlarca milyarlarca dolarlık kara parası var mı? İslâm dünyasında ve Türkiye’de milyarlarca dolarlık gizli servetlere sahip adamların önderliğinde kurtuluşa, hürleşmeye, izzete değil büsbütün batmaya, zillete, esarete yol alacağımızı aklımıza iyice sokmalıyız. 20 Ağustos 2002