Papacılar, Diyalogçular…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Salı
Lisanımızda hikmetli atasözleri ve deyimler vardır. Onlardan biri de şudur:
Papanın ülkemize yaptığı ziyaretle ilgili olarak birtakım ateistler, Sabataistler, İslâm dini ve Şeriatı ile kesinlikle uyuşmayan ictihadlar yaptılar, fetvalar verdiler, bidatler çıkardılar. Papa cenapları,
Kıyam demek bir Müslümanın, namazın şartlarına ve rükunlarına riayet ederek ayakta durması demektir. Papa’nın kıyama durması için İslâmî bakımdan ne imanı vardır ne de tahareti. Onunki, ayakta durmaktan ibarettir.
Birtakım sekülerleşmişlerin
İslâm’da yeri yoktur. Müslümanlar, kendi ölülerine Fatiha okurlar, bunun sevabını onlara bağışlarlar. Dinin aslına, esasına, zaruriyatına uygun olmayan her yenilik bidattir. Peygamber Efendimiz bu bidatler için
(sapıklıktır) buyurmuştur. Böyle dalâletler çıkartanların cehennemlik olacağı da haber verilmiştir.
Bir İslâm hocasının camide Papa ile birlikte kıyama durmasına
(bütüncü)
hoşgörüyle bakamam. Papa cenapları tek başına kıbleye yönelip kıyam yapabilirdi, o onun bileceği birşeydi. Hocaların 1400 küsur seneden beri İslâm dininde denenmemiş, yeri olmayan hareketler yapmaları, ileride dinimize ve ümmetimize zarar getirecek bir çığır açmaktır.
Papanın ziyareti münasebetiyle Sultanahmet Camii’ne üç vakit Müslümanlar sokulmadı, cemaatin mâbede girmesine izin verilmedi. Bu da çok yanlış olmuştur.
(yabancıların)
Bundan birkaç sene önce bir yaz ayında
gitmiştim. Caminin içi saçları, kolları, göğüsleri açık kadınlarla doluydu. Mukaddes bir ibadet yeri maalesef kadınlar hamamına benziyordu, son derece üzülmüştüm. Başta Bursa Müftüsü, Diyanet’e bağlı olan ve olmayan bütün hocalar ve dindar Müslümanlar böyle bir laubaliliğe izin vermemelidir.
Birtakım diyalogçuların etekleri zil çalıyor. Neredeyse sevinçlerinden oynayacaklar. Neymiş, Papa Sultanahmet Camii’nde kıyama durmuş,
demiş.
Çok bilmiş diyalogçulara soruyorum: Papanın Türkleri sevmesi candan ve yürekten midir, yoksa bir takiyye midir? Papaya sorsak:
Severim dese bir türlü, sevmem dese bir türlü… Severim derse, bu sevginin yanına iman eklendiği takdirde Katoliklikten çıkacak, Papalık tacı ve tahtı elden gidecek. Sevmiyorum dese, takiyyeye uymayan bir söz etmiş olacak.
Papa ülkemize gelebilir, birtakım ziyaretler yapabilir, tarihte ender görülmüş bir vak’a olarak bir camiyi ziyaret edebilir… Bütün bunları normal görebiliriz. Ancak birtakım diyalogcuların
gibisinden hezeyanî edebiyatlarını kabul edemeyiz.
Papa kültür bakımından hayli yüklü bir kimsedir. En az yarım düzine lisan bilmektedir, tarih bilmektedir, genel kültür sahibidir. Hazret-i Muhammed’in risaleti, peygamberliği, dini, dâveti, tebliği kendisine ulaşmıştır.
gibisinden hiçbir özrü ve bahanesi olamaz.
Diyalogçuların iddia ettiği gibi Katoliklerle Âmentüde ittifak halinde değiliz. Böyle bir iddia gerçeklere tamamen zıttır. Aklı başında bir Müslüman böyle bir iddiada bulunamaz. Katoliklikle İslâm, Allah inancı konusunda ittifak halinde değildir. Müslümanlar muvahhiddir, Tevhid inancına bağlıdır; Allah’a eş, ortak, benzer, oğul, kız koşmazlar. Katoliklerde ise Teslis inancı esastır. Hazret-i İsa’nın tanrının oğlu, üçlemenin üç uknumundan biri olduğunu iddia ederler.
Katoliklikle İslâm arasında peygamberlere inanç konusunda uyum yoktur. Müslümanlar bütün peygamberleri kabul ederler ve onlara iman ederler. Katolikler, Son Peygamber Muhammed Aleyhisselâmı inkâr ve tekzib ederler. Bundan başka, İslâm’da peygamberlerin ismet sıfatı vardır. Yani onlar günahlardan, çirkin hallerden korunmuş, temiz şahsiyetlerdir.
Hazret-i Süleyman’ın da âhir ömründe putlara taptığı iddia ediliyor. Binaenaleyh onlarla bizim aramızda bu konuda da bir ittifak, uyum ve birlik yoktur.
Onlar Kur’ân-ı Kerîm’i ilâhî vahiy, hak kitap olarak kabul etmezler.
Diyalogçular kalkmışlar, Katoliklerle Müslümanlar ilâhî kitaplar konusunda aynı inanca sahiptirler diyorlar. Bu adamlar herkesi kör, âlemi sersem mi sanıyorlar?
Hangi hak ve selâhiyetle?
Agresif İslâm düşmanları, ateistler, Sabataycılar ve saire.
Birtakım Müslüman diyalogçular ve hoşgörücüler.
Haydi birinci taifenin sevgi ve hayranlığını anladık. Peki, ikincilere ne oluyor? Papa hayranı birtakım din kardeşlerimizi insafa ve itidale dâvet ediyoruz. Kendilerini uyarıyoruz. İçi ateş dolu bir uçurumun çok kaygan kenarında dolaşıyorlar. İmanlarını ve ebedî saadetlerini tehlikeye atıyorlar.
Bu bidat Kur’ân-ı Kerîm’in muhkem (kesin) âyetlerine, Resul-i Kibriya Efendimizin Sünnetine ve sahih hadîslerine, Selef-i Salihîn Efendilerimizin itikad ve zihniyetine, asırlardan beri gelip geçmiş ulemânın, fukahanın, evliyaullahın ictihadlarına, görüşlerine, anlayışlarına tamamen aykırıdır.
İslâm’la hiçbir ilgisi yoktur. İslâm dini Allah katında geçerli olan tek hak dindir. İslâm bu konuda hiçbir müşâreket (ortaklık) kabul etmez. Teslise inananlar da ehli necat ve ehli cennettir demek zımnen (dolaylı olarak) İslâm’ı inkâr mânâsına gelir.
Dinden çıkmak için, dinin bütününü inkâr etmek gerekmez. Zaruriyat-ı diniyyeden (İslâm’ın temel inanç ve hükümlerinden) bir tekini inkâr eden dinden çıkmış olur. Birtakım misyonerler bazı zavallı, sefalete düşmüş, câhil kalmış Müslümanları para vererek, iş bularak, zengin ülkelere göç etmelerine imkân tanıyarak, yahut çocuklarını okutarak kandırıyorlarmış. Papalığın İslâm dünyasında büyük harcamalar yaptığına dair rivayetler var.
Hiçbir Müslüman şahıs veya kuruluş ehl-i salibden, teslis ehlinden para alarak dine hizmet ettiğini sanmasın. Uyarılar doğru da olsa bazılarına ağır gelir; biz kardeşlik vazifemizi yapıyoruz, ikaz ediyoruz.
Birtakım şeytanî vesvese ve kuruntulara kapılıp da âhiretlerini berbat etmesinler. Kur’ân, İbrahim Halilullah Aleyhisselâm Efendimiz hakkında
buyuruyor. Bugün
“Üç İbrahimî din…” diyenler büyük yanılgı içindedir. 06 Aralık 2006