Papalık, Atatürk, Hilafet, Müslümanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Papalık yeni kurulan önce IŞİD, daha sonra
ismini alan, başındaki zata halife unvanını veren kuruluş aleyhinde bildiri yayınlamış… Bildiride
edebiyatı da yapılmış…
denmiş…
Doğrusu Papalığın Hilafet aleyhtarlığını çok yadırgadım. Katoliklerin Papası oluyor da Müslümanların niçin bir halifesi olmayacakmış?
Tabir hafif kaçacak ama duman olur.
dini
‘i
hak peygamber, İslam’ı hak din, Kur’anı Kelamullah kabul etmez. Etmez ama haysiyetli bir Katolik, Müslümanların kendi papasına paralel bir halifesi olmasını tabii görür.
1956’da başlayıp 1962’de sona eren
esnasında
Bunlardan biri
, diğeri
idi. Hattâ o tarihlerde milliyetçi bir Fransız
demişti.
1924’te hilafetin kaldırılması din ve inanç hürriyetine, evrensel insan haklarına, adil hukuka, Türkiye’nin âli menfaatlerine, akl-ı selime aykırı zalimane bir iştir. Böyle bir konu referandum yapılarak halka sorulmalıydı. Hattâ böyle bir referandum bile yersiz bir şey olurdu.
düşünülebilir mi?
Sürgünde de olsa
‘sı var.
Yeni kurulan İslam Devleti’nin başındaki zat gerçek halife midir? Bunu tartışabiliriz ama
adına Halife denilsin, Emirü’l-Müminîn denilsin, İmamü’l-Müslimîn denilsin, mutlaka
kavramı vardır.
Din imamlarımız, büyük fakihlerimiz bu konuda değerli eserler yazmışlardır. Bunlardan biri
‘sidir.
ve bu derin devlet Müslümanların parçalanmasını,
Hilafetten bahsedilmesinden bile hoşlanmamaktadır. Müslüman halk yığınları maalesef derin Türkiye devletinin bu tuzağına düşmüşlerdir.
Çocukluğumdaki ve gençliğimdeki yaşlı ve orta yaşlı Müslümanlar halife görmüşlerdi, halife kavramını biliyorlardı, bugünkü Müslümanlar bunlara sahip değiller.
Müslümanların halifesi olacak zat ne başkanlığa talip olabilir, ne de halka
propagandası yapabilir.
Halife râşid, âdil, âbid, muhlis=ihlaslı, muslih=ıslah edici, müdebbir, muktedir, kiyaset ve feraset sahibi, duhâttan bir zat olacaktır… Hiç böyle yüksek bir kimse “Ne olur beni halife yapın, ne olur beni seçin!” der mi?
Kadrolara sızan ve Ehl-i Sünnet’i yıkmaya azmeden
hilafetten nefret ederler. Taraftarı kalmamışken Türkiye’de hortlatılan
mezhebi kriptoları hilafetten nefret ederler.
işine hiç gelmez halife ve hilafet.
İslam’a muhlisen lillah hizmet eden gerçek hizmetkârları tenzih ederek söylüyorum;
Halife ve hilafet olmadan birlik olmaz… Müminlerin kardeşliği gerçekleşmez… Fitne fesat yangınları söndürülmez… Tesanüt ve vifak olmaz… Müslümanlar aziz, hür ve muktedir olmaz…
Belki Avrupadaki ve Amerikadaki kadar konforlu bir hayat sürmediler ama
vardı, Müslüman bir Filistin halkı vardı.
Gazze’ye sıkışmış Müslüman halkın tepesine şimdi ateş yağıyor.
Hilafet gidince ateş yağar, taş yağar, bomba yağar… Birtakım Müslümanların
başka büyük dertleri ve işleri var:
Sabahın köründe camiye beş on kişiden fazla kişinin gelmeyeceğini bildikleri halde
Kandillerde, bayramlarda cami kapısında
Sıcaklarda ibadet mekânlarını klimalarla ve vantilatörlerle serinletmek; kışın yerden ısıtmalı kaloriferlerle akıllarınca hizmet ve hayır yapmak… Cami kapılarında ayakkabı poşetleri…
Fırsat bulursa her yıl lüks, muhteşem, israflı, gösterişli, reklamlı turistik umre seyahati yapmak…
Halife, hilafet… O da neymiş…
Afrikada ilacı, tedavisi bilinmeyen korkunç bir hastalık çıktı. Almanya, bu hastalığın çıktığı ülkelerde yaşayan, iş yapan vatandaşlarının dönmesini istedi.
THY ile Nijeryadan İstanbul’a gelen bir kadının bu hastalığa yakalandığından şüphe edildi. Çok şükür değilmiş.
Devlet bu hastalıkla ilgili olarak alınması gereken bütün tedbirleri alır mı, kesin bir şey söyleyemem. İnşaallah alır… İnşallah bir zarar olmaz.
Benim sözüm okuyucularımadır. Böyle felaket ve afetlere karşı manevî tedbirler alınmalıdır.
Allah rızası için ihlasla sadaka vermek… Hayır hasenat yapmak… Duâ etmek…
Felaket ve afetlere karşı okunacak tesirli dualar vardır. Bunlar öğrenilmeli ve okunmalıdır.
Azan toplumların üzerine afetler, azaplar iner.
Müslüman bir toplum azınca zelzeleler olur… Su baskınları olur… Eskiden olmayan fırtınalar hortumlar olur…
Yeni Asya gazetesi sahibi böyle bir yazı yayınladığı için mahkûm edilip hapse atılmıştı.
Türkiyede günah, azgınlık, isyan, tuğyan, fısk fücur, fuhşiyyat yok, sen de çok abartıyorsun diyenler varsa, onları muhatap bile kabul etmem.
Cenab-ı Hak bizleri tevbe edenlerden, günahlarına pişman olanlardan, sadaka verenlerden, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapanlardan eylesin, felaketlerden ve afetlerden korusun. 20.08.2014