18. Medeniyetler üzerine. On daktilo sayfası kadar ciddî ve tutarlı bir metin olarak, dünyada şimdiye kadar kaç medeniyet zuhur etmiştir, bunların hangileri batmıştır, hangileri yaşamaktadır; Harvard profesörü Samuel Huntington “Medeniyetler Çatışması”nda özet olarak neler demektedir?.. Öğrencilere konular anlatılacak, okumaları gereken kitapların isimleri verilecektir. İbn Haldun’dan, Arnold Jr. Toynbee’den bahsedilecektir. Dünyada bir tek medeniyet olmadığı, birçok medeniyet bulunduğu gerçeği üzerinde durulacaktır. Bir medeniyet olarak İslâm’ın dünü, bugünü, geleceği üzerinde ne gibi fikirler ve görüşler beyan ediliyor, bunlar da kısaca anlatılacaktır. Beş veya on ders sürebilecek bu konu ile öğrencilerin ufukları genişletilecek, şimdiye kadar ilgilenmedikleri önemli hususları merak etmeleri sağlanacaktır.

19. Merak, dikkat, hafıza, idrak (algılama) gibi çok önemli, çok hayatî psikolojik kavramlar konusunda temel bilgiler verilecektir. Medeniyetin ve kültürün gelişmesi, yükselmesi için meraklı, dikkatli, hâfızası güçlü, idrak edebilen insanlara ihtiyaç bulunduğu üzerinde durulacaktır.

20. Yabancı dil. Bir kültür ve medeniyet âleti ve vasıtası olarak yazılı-edebî Türkçe’nin yetersizliği dolayısıyla, başta İngilizce olmak üzere birkaç yabancı dile olan ihtiyaç anlatılacaktır. Bu devirde, büyük bir lisanı bilmeden kültürlü olmanın, çağ seviyesinde olmanın, ilim ve irfanca güçlü olmanın imkânsızlığı belirtilecektir.

21. Din kültürü. Kültürlü, âlim, ârif, aydın bir Müslüman olmak için sadece Zeyd ile ‘Amr’ın kavgası ile ilgili ilimleri bilmenin yeterli olmadığı kafalara iyice sokulacaktır. Âlet ilimleri ile ‘alî ilimler hangileridir? Az da olsa usûl-i fıkıh, usûl-i hadîs, usûl-i tefsir öğretilecektir. Tabakat-ı fukaha listesi verilecektir. Hiçbir Müslümanın kendi kafasına, hevesine, hevasına göre Kitap’tan, Sünnet’ten hüküm çıkartamayacağı prensibi tâlim edilecektir.Şeriat dışında hak bir tarikat ve tasavvuf olamayacağının sebepleri beyan edilecektir. Din hükümlerinin kaynaklarının bir (sadece Kur’ân) değil, Sünnet, icmâ-i ümmet ve kıyas-ı fukaha olmak üzere dört olduğu güzelce anlatılıp öğretilecektir. Zındıklık, ilhad, bid’at, yalancı peygamberler, sahte mehdiler… gibi konular üzerinde durulacaktır.İslâm’ın iki temel prensibi olan ihlâs ve istikamet konusunda bilgi verilecektir. Namaz ve cemaat anlatılacaktır. Hanefî mezhebinde cemaate katılmamaya izin veren yirmi küsur şer’î mâzeret listesi ezberlettirilecek, bunun dışındaki mâzeretlerin şer’î olmadığı söylenecektir. Dine hizmet etmekle, dini kendi şahsî veya zümrevî çıkarları için âlet ve istihdam etmek arasındaki farklar anlatılacaktır. Bu hususlarda tafsilata kaçılmayacak, kısa fakat metîn metinlerle ders verilecektir.

Bu alternatif ve paralel eğitim işi için yukarıda saydığım konularda müstakil ders kitapçıkları hazırlanıp yayınlanmalıdır. Böyle metinler olmaz ve tedris (öğretme) ve terbiye (eğitme) işi sadece öğretmenlere verilirse iyi netice alınmaz, her kafadan bir ses çıkar, bu eğitim işi fiyasko ile sonuçlanır.

Bugünkü Müslüman toplumda bu alternatif-paralel eğitim işi konusunda niyet, irade, kabiliyet, imkân, teşebbüs var mıdır? Bence yoktur.

Saydığım konulardaki metinleri hazırlayabilmek için çağımızın Ahmed Cevdet Paşa’sı seviyesinde engin kültürlü, geniş ufuklu, keskin zekâlı bir zata ihtiyaç vardır.

Din ile akıl birlikte yürür. Aklı olmayanın dini yoktur. Aklı yeterli olmayanın dini bilgisi ve anlayışı yetersiz ve güdük olur. Aklın gelişmesi de, ilimle, irfanla, kültürle, eğitimle sağlanır.

Büyük Müslümanlar büyük hocalarla yetiştirilir. Büyük hocalara sahip olmayan bir Müslüman toplum gerilemeye, bocalamaya, batmaya mahkûmdur.

Müslümanların başarısızlıkları parasız olmalarından, yeterli hürriyet ve serbestliğe sahip bulunmamalarından, düşmanlarının çok güçlü olmasından kaynaklanmıyor. Müslümanların, islâmî hareketin belini büken iki ana sebep şunlardır:

A. Beyinlerin, akılların yetersizliği. Maalesef bu devir Müslümanları genelde hem İslâm’ın, hem de çağın gerisinde kalmışlardır.

B. Ahlâkın yetersizliği. Müslümanlar mensubu bulundukları İslâm ahlâkının temel ilkelerine uymuyorlar. Nice sahte İslâmcı mukaddes din dâvâsını, Ümmet-i Muhammed’i satmıştır. Peygamber; bir ahlâk, fazilet, hikmet âbidesiydi. O, Muhammedü’l-Emîn idi (Sallallahu aleyhi ve sellem). İnsanların en üstünü olduğu halde bu üstünlüğü dolayısıyla fahr etmemiş, asla büyüklük taslamamıştır. O alçak gönüllülerin, mütevâzıların sultanı idi. Dünya nimetlerine, dünya zenginliklerine dönük değildi. Vefatından sonra Âişe-i Sıddıka vâlidemiz her et ve ekmek yediğinde ağlardı, sebebini soranlara “Resulullah’ın bütün hayatı boyunca bu ikisinden bir gün doyduğunu görmedim de onun için ağlıyorum” cevabını verirdi. (Tirmizî’nin Şemail kitabında zikr ediliyor). Peygamber; faziletin, ahlâkî erdemlerin mücessem heykeliydi. İslâm dâvâsı; islâmî hizmetler, islâmî faaliyetler bu Peygamberin izinden giden, onun Sünnetine uyan faziletli vârisler, vekiller, halifeler tarafından başarı ile yürütülebilir. Din rantı yiyen küçük adamlar hizmet edemez, sadece hezimete sebep olur.

Müslümanların kurtulmalarını istiyorsak en zeki, en kabiliyetli, en istidatlı, en vasıflı, en asîl çocuklarımızı dünyanın en yüksek mektep ve üniversitelerinde okutmalıyız. Onların kaybolmalarını önlemek için gerekli tedbirleri aldıktan sonra, oralara yollamakta tereddüt etmemeliyiz. Hazret-i Musa aleyhisselâmın Firavun’un sarayında yetişmiş olması kıssasından ibret dersleri almalıyız.

Büyük işler küçük adamlarla yürümez. İlk asırlardaki Müslümanlar, antik çağların unutulmaya yüz tutmuş bilgilerini, hikmetini elde ederek büyük hamleler yapmışlardı.

Türkiye Müslümanlarına ilim, irfan, kültür, sanat lazımdır. Şarlatanlık, soytarılık, demagoji, aldatmaca ile hiç bir yere varılmaz.

Şer güçleri Müslümaları ehlîleştirmek, robot ve zombi haline getirmek, solucanlaştırmak, beyinsizleştirmek, afyonlamak, sersemletmek, canlı cenaze haline getirmek istiyorlar. Bu konuda hayli de başarılı olmuşlardır. İçinde bulunduğumuz fâsid daireden (kısır döngüden) çıkmak için vasıflı, güçlü, üstün Müslümanlara ihtiyaç vardır. Vasıflı, güçlü, üstün… Hangi boyutlarda? Bilgi, aksiyon (ahlâk), estetik-sanat boyutlarında… 01 Mart 2002