CumaMillî Gazete’de yazmaya 1991’de başladım, o günden bu güne binlerce fıkram (köşeyazısı) yayınlandı. Eğitim, lisan, kültür, vasıflı insan yetiştirmek konusundaki yazılarım toplansa bir kitap olur. Aşağıda eğitim ile ilgili bazı düşünce, görüş, çözüm, çare ve tekliflerimi tekrar kısaca arz ediyorum:

(1) Okur yazarlık tek başına bir kıymet ifade etmez. Okuma yazma bilmeyen cahil bir topluma sadece okuma yazma öğretirseniz onu okuma yazma bilen cahil bir toplum haline getirmiş olursunuz. Hattâ okuma yazma bilmeyen cahil, basit cahil olduğu halde, okuma yazma bilen cahil mürekkep (karmaşık cahil, cahil olduğunu bilmeyen) biri olur.

(2) Genel kültür, bilgi ve ahlak terbiyesi üniversitelerde değil liselerde verilir. Üniversiteler genel kültür müesseseleri değil, uzmanlık müesseseleridir.

(3) Dünyanın medenî, ileri, sağlıklı, kalkınmış, demokrat, hukuklu ülkelerinde vasıflı, güçlü, üstün, örnek liseler vardır. Bunların bence en meşhuru İngiltere’deki Eton Koleji’dir. Eton 1440’ta kurulmuştur ve o tarihten bu yana aralıksız eğitimini sürdürmekte ve ülkesine politika, kültür, medya, iş ve iktisat, sanat sahasında büyük ve güçlü adamlar yetiştirmektedir. Bizim Etonumuz Galatasaray mektebiydi, fakat 1950’den sonra popülist politikacılar ve hainler tarafından bozulmuş ve yozlaştırılmıştır.

(4) Misyonerler ve emperyalistler Osmanlı devletini çökertmek ve İslâm Hilafetini yıkmak için, kapitülasyonlardan ve devletin zaafından istifade ederek Türkiye’yi misyoner okullarıyla donatmışlar ve buralarda Hıristiyan çocuklarına istiklal ve ayrılma şuuru aşılamışlar, Müslüman çocuklarını da kendi kimliklerinden kopartıp yabancılaştırmışlardır.

(5) Eskiden liselerimizde bitirme imtihanları ve bakalorya (olgunluk) imtihanları vardı. Bunlar kaldırıldı, seviye çok düşürüldü.

(6) Eskiden bu memlekette, genç nesillere eğitim veren çeşitli müesseseler vardı. Bunların birincisi medreselerdi. İkincisi, olgun insan ve olgun Müslüman yetiştiren dergâhlar, tekkeler, zaviyelerdi. Üçüncüsü lonca ve ahîlik teşkilatı, fütüvvet ahlakı idi. Dördüncüsü aile ocakları evler idi. Beşincisi hanegî sistemi vardı, yâni birtakım istidatlı gençler büyük zatların evlerine, konaklarına devam eder ve oralarda yetişirlerdi. Altıncısı asker ocağıydı. Asker ocağında dindarlık, ahlak, vatan ve devlet sevgisi aşılanırdı.

(7) Eğitimde önemli olan sayı çokluğu değil, kalite ve keyfiyettir. Madde âleminde yarımlar birleşip bütün olur ama insanlar için böyle bir şey düşünülemez. Bin adet yarım kiloluk pirinç paketlerini bir araya getirirseniz beş yüz kilo pirincimiz olur. Bin adet yarım adamı bir araya getirirseniz onlar bir tek adam etmezler.

(8) Bir eğitim sistemi genç nesillere yazılı-edebî anadillerini, millî tarihlerini, millî kimliklerini, millî sanatlarını öğretemiyorsa o eğitim fayda değil, zarar vermektedir; boş bir eğitimdir.

(9) Milletlerin, ülkelerin yücelmesi, güçlenmesi, ayakta durması iyi ve vasıflı eğitimle olur. Sadece politika ile, iktisadî kalkınma ile, maddî zenginlikle olmaz.

(10) Türkiye’nin bugünkü sıkıntıları, dertleri, meseleleri, krizleri hep birer neticedir. Bu neticelerin sebebi ise kalitesiz, yanlış, bozuk, yetersiz eğitimdir.

(11) Son yıllarda ülkemizde pıtırak gibi üniversite açıldı. Mevcut yetmiş yedi üniversiteyi bir araya getirirseniz, bir Amerikan, Japon, İngiliz veya Fransız üniversitesi etmez. Harvard Üniversitesi’nin on beş milyon kitaplık büyük bir kütüphanesi vardır. Sadece bu üniversite ülkesine otuzdan fazla Nobel ödülü kazandırmıştır. Türkiye ise yüz yıldan beri bir tek Nobel kazanamadı.

(12) 1944’ten beri İngiliz kolejlerinde, sabah derslere başlamadan önce okulun kilisesinde bütün öğrencilerin topluca ibadet ve dua etme mecburiyeti vardır. Bundan muaf tutulabilmek için öğrencinin velisinin yazılı müracaatı gereklidir.

(13) İngiltere’de yaşayan milyonlarca Müslümanın kız çocukları, eğer aileleri isterse, ilkokula bile başörtülü gidebilmektedir. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinde, her ana-babanın çocuklarına istediği gibi dinî eğitim verme hakkını temel bir hak ve hürriyet olarak resmen ilan etmiştir.

(14) Türk eğitimi altın çağını Sultan Abdülhamid devrinde yaşamıştır. 1960’lara, 70’lere kadar yaşayan ve ülkeyi idare eden kadrolar, büyük veya önemli adamlar hep devr-i Hamidî eğitimiyle yetişmiştir.

(15) Türkiye’nin millî eğitimini kimler dejenere edip yozlaştırmıştır? Bu soruya kısaca şu cevabı verebiliriz: (a) Türkiye’de bir Tekelistan kurmak, gizli bir hakimiyet ve saltanat tesis etmek isteyen iki kimlikli bir azınlık. (b) Türk halkının kimliğini, kan gurubunu, parmak izini, bio-jenetik yapısını değiştirmek için akıl almaz manipülasyonlara başvuran ütopistler. (c) Dış düşmanlarımızın içerideki işbirlikçileri. (ç) Militan, fanatik, saldırgan din ve dindar düşmanları. (d) Yetersiz, popülist, şartlanmış, demagog, bâtıl ideolojilerin zebunu ve meftunu kısır kafalı, dar ufuklu adamlar.

(16) Türkiye bir çeşitlilikler ülkesidir. Çeşit çeşit alt kimlikler bulunmaktadır. Sağcılar solcular, muhafazakârlar, terakkiperverler, dinciler, laikçiler, şucular, bucular… Bu grup ve kesimlerin yüksek tabakalarının, temsilcilerinin hepsinin kaliteli insan, kaliteli Türkiyeli olması gerekir. Bir kesimin kaliteli olmasıyla iş bitmez, bir yere varılmaz. Aralarında görüş ayrılığı olsa da hepsi vasıflı, kültürlü, ahlaklı olacak ki, ülke, halk, devlet yücelsin, ilerlesin, kurtulsun.

(17) Halkın bir kısmının cahil olmasının büyük bir zararı yoktur. Asıl korkulacak şey okumuşların, yüksek tabakanın cahil olması, cahil kalmasıdır. Kişi lise ve üniversite diploması sahibi olmakla cahillikten kurtulmaz. Gerçek aydın olabilmek için bilgi nurlarıyla aydınlanmış, yüksek ahlak ve karakter sahibi olmak gerekir. Organize kokuşma şebekelerine mensup hırsız, soyguncu, hortumlayıcı, yiyici, talancı, namussuz, şerefsiz adamlar parlak diplomalara sahip olsalar da beş para etmezler. Türkiye’yi cahil halk tabakaları değil; cahil politikacılar, cahil aydınlar, cahil büyük bürokratlar, cahil kodamanlar, cahil medyacılar, cahil kof şöhretler, cahil sahte kahramanlar bugünkü hale getirmiştir.

(18) Bugünkü yetersiz, çağdışı, bozuk, yozlaşmış, gayr-i millî eğitim sistemi (veya sistemsizliği) ile Türkiye bir felakete gitmektedir. Bu vatanı, bu milleti, bu devleti seven her kesime mensup vatanseverlerin vasıflı, güçlü, üstün Türkiyeliler yetiştirmek için çalışması gerekir. Bu işi tabiî herkes kendi kafasına göre yapamaz. Hakikî aydınlar hakikî vatanseverler, ehliyetli uzmanlar bu konuda harekete geçmelidir.

– Son-

(Eğitimle ilgili yazım burada son buldu. Küçük bir broşür halinde basıldığı zaman bu sütunlarda haber vereceğim.) 02 Mart 2002