Parçalamak İstiyorlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cumartesi
Cumhurbaşkanlığı yapmış bir zat, dostlarından birine
demiş. Maalesef yıllardan beri içteki gafil ve hainler, dıştaki düşmanlar ülkemizi parçalamak için çalışmaktadır. Bu hususta hergün biraz daha mesafe almaktadırlar.
Parçalanmayı Kürtler mi istiyor? Hayır, ülkenin parçalanmasında onlara bir yarar yoktur, aksine zarar çoktur. Kürt nüfusu ülke geneline dağılmıştır, ayrı bir Kürdistan kurulması onların menfaatlerine uygun olmaz. Böyle bir şeyi az sayıda ultra beyinsiz isteyebilir ancak.
Ermenistan ve dünya Ermeniliği bunu istemektedir. Bunda hiç şüphe yoktur. Bunu bizzat kendileri yapamayacakları için bir takım adamları ve grupları taşeron olarak kullanmaktadırlar. Ermeni hayallerine son derece karşı görünen nice kimse ve zümre farkında olmadan onların emellerine hizmet etmektedir.
Ermenilerin planları, Türkiye’yi parçalatmak, sonra o parçalara Ermeni nüfusu göndermektir.
Megali idea ve Panelenizm siyaseti takip eden Yunanistan da ülkemizin parçalanması için çalışıyor. Onlar İstanbul, İyonya, Pontus üzerindeki arzularından asla vazgeçmezler. Şu anda en fazla Pontus üzerinde duruyor ve çalışıyorlar. Samsun’dan Gürcistan hududuna kadar bir bölgedeki halkın bir kısmının Rum asıllı olduğunu, orada halen Rumca konuşanlar bulunduğunu iddia ediyorlar.
Yunanistan, Türkiye üzerindeki emellerine doğrudan doğruya yapılacak bir savaşla değil, Türkiye’yi zayıf düşürerek, içinden parçalatarak erişmeyi umuyor.
Ülkemizin parçalanması konusunda en sinsi planlar ve emeller İsrail cânibindedir. Onların elli seneyi aşan bir Kürt dosyası vardır. Ayrılıkçı Kürt hareketi içinde “Kürt Yahudileri” bulunmaktadır. Yahudi devleti, Nil’den Fırat’a kadar uzanan “Büyük İsrail”i kurabilmek için sabırla, hissettirmeden yol alıyor.
Türkiye’deki bugünkü bozuk, bitmiş, batmış, kokmuş, miadını doldurmuş düzen bu şekilde devam ederse ülke, başka güçlerin devreye girmesine lüzum ve ihtiyaç kalmadan zaten büyük yıkımlara ve felaketlere uğrayacaktır.
İşsiz kaldıkları, yahut köyleri düzlendiği, baskıdan kaçtıkları için sadece Adana’ya bir milyondan fazla Kürt göçmen yerleşmiştir. Onların ayrı mahalleleri vardır. Son genel nüfus sayımında, taş atan göçmen çocukları sayım memurlarını mahallelerine sokmamışlardır. Adana’da, Mersin’de yerli ahali ile kaçıp gelen Kürt nüfusu arasında tehlikeli bir kutuplaşma vardır. İç ve dış düşmanlarımızın istediği de budur.
Sevr’i hortlatan iç ve dış düşmanlarımız Türkiye’yi parçalama işini birtakım Türkçülere, milliyetçilere yaptırtmak istiyor. Gerçek, imanlı, dindar Türkçü ve milliyetçilere bu işi yaptıramayacaklarını bildiklerinden bu hıyaneti Tekin Alp nâm-ı diğer Moiz Kohen türkçülerine ve milliyetçilerine havale etmeyi planlıyorlar.
Başta ABD olmak üzere bütün ileri Batı ülkelerinde, Rusya’da, İsrail’de çok güçlü Türkiye araştırmaları, Türkiyat enstitüleri ve merkezleri yıllardan beri faaliyet gösteriyor. Türkiye, Ermeniler, Kürtler, ülkemizdeki tarikatlar konusunda her yıl yüzlerce ilmî araştırma kitabı yayınlanıyor. Bu çalışmaları yapanlar hem akademik sahada, hem de siyaset ve istihbarat sahasında çalışıyor.
Türkiye’de, Türkler tarafından hazırlanmış, Türk diliyle basılmış Nakşibendilik konusunda tek ciddî ve mufassal eser yoktur. Batı dünyasında ise bu konuda İngilizce, Fransızca ve başka dillerde onlarca ciddî, büyük vasıflı araştırma kitabı çıkartılmıştır.
Batı dünyası İsrail, Rusya, Balkan komşularımız güçlü ve büyük bir Türkiye’yi asla istemezler. Kanunî zamanındaki Türk korkusu onların damarlarındaki kana, bio-jenetik sistemlerine işlemiştir. Bunu tabiî görmemiz, ona göre tedbir almamız gerekir.
Bu memleketin siyasî iktidarları, büyük bürokratları maalesef tehlikenin farkında değildirler. Tehlikeyi gören, bilen, idrak eden az sayıda aydın ve bürokrat ve siyasî vardır ama onlar birer istisnadır ve istisnalar kaideyi bozmaz.
Onbeş yirmi yıl kadar önce doğudaki bir köyümüzün halkına silâh zoruyla insan pisliği yedirilmişti. Kendi halkına b.. yediren bir zihniyet bu ülkenin birliğini, selametini, dirlik ve düzenini, huzurunu koruyabilir mi?
İç ve dış düşmanlarımız ülkemizi içinden yıkmak için hayli hıyanetler ettiler, epey yol aldılar. Türk-Kürt, Sünnî-Alevî, Sağcı-Solcu, Müslüman-Laik zıtlaşmaları ve kutuplaşmaları hep kışkırtma, yangına benzin dökme metoduyla bugünkü hale getirilmiştir. Memleketimizde şu anda köpek sürüsü kadar ajan, casus, provokatör cirit atmaktadır.
Türkiye’deki tabloda en fazla militan Sabataycıların boyası bulunmaktadır.
Bu ülkenin parçalanmasını önleyecek en büyük güç, İslâm dinidir. Bir takım güçler dinimizle, dindar Müslümanlarla, din hürriyeti ile zıtlaşıp duruyor. Onlar da bilerek veya bilmeyerek Türkiye’nin parçalanmasına çalışmış oluyor.
Batılılar “Sizi Avrupa Birliği’ne alacağız ama bazı şartlarımız vardır” diyorlar. Bizi Birliğe alsalar da almasalar da ülkemizin parçalanmasını istediklerinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Yazık ki, şu anda ülkemizde Sultan Abdülhamid gibi büyük bir siyasetçi yoktur. Bizdeki politikacılar Jön Türk ve İttihad Terakki zihniyet ve kafasına sahiptir.
İktidarın çok önemli bir adamı ağır hastadır. İşlerini, perde arkasından, militan ve fanatik bir Sabataycı olan eşi görmektedir. Vah zavallı Türkiye’m!..
Ankara’daki birtakım Lucas Notaras’lar, “Türkiye’de Müslüman bir iktidar ve rejim görmektense, bu ülkenin batmasını, parçalanmasını tercih ederiz” dercesine ahmakça, gafilce, hâince işler ediyorlar.
En büyük tehlike irticaymış… En büyük hain, Mason bakanı protesto eden onbeş yaşındaki başörtülü kızmış… Ya öyle mi? 03 Aralık 2000