Parçalanma Sırası Hangi Ülkede?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Çarşamba
Planlı-programlı, kasıtlı, yoğun bir şekilde halk yığınlarını okur-yazarları seçkinleri oyalamak, meşgul etmek, dikkatlerini dağıtmak için çalışıyorlar, sahte gündemler yapıyorlar, faydasız konuları işliyorlar. Bugün gündemin birinci maddesi ülke bütünlüğünün tehlikeye girmiş olmasıdır.
1912 Balkan harbinden önce de Osmanlıları uyutmuşlardı. Devletimizin Rumeli kısmını paylaşmak için Rusya’nın gölgesinde Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan gizli toplantılar yapmışlar, bizimkilerin bundan haberi olmamıştı.
Düşmanlarımız ülkemizi parçalamak, halkımızı perişan etmek, devletimizi yıkmak için planlar yaparken; Mason, Dönme, Jön Türk komitacılar birbirleriyle çekişiyor, faydasız ve boş hürriyet, adalet, müsavat, uhuvvet şarkıları söylüyor ve bu arada vuranlar vuruyor, götürenler götürüyordu.
Ansızın Balkan harbi patlak verdi. Batıdaki ordumuz Sırplara yenik düştü. Doğu’daki ordumuzu Bulgarlar darmadağın ettiler, Güneyde Selanik’teki ordumuzu Tahsin Paşa denilen adam bir tek kurşun atmadan silah, cephane ve askerleriyle birlikte Yunanlılara teslim etti.Bulgar ordusu Çatalca’ya kadar dayandı. Edirne kuşatıldı, nur içinde yatsın, Şükrü Paşa bir müddet dayandı, şehirde yiyecek kalmadı, halk ve asker ağaç kabuklarını yemeye başladı ve sonunda orası da düştü.
Bereket versin, Balkan devletleri işgal ettikleri toprakları paylaşma konusunda ihtilafa düştüler, birbirlerine girdiler, biz bundan yararlanarak Edirne’yi geri alabildik. Bugünün Jön Türk’leri olan Mâlumlar ve Mâhudlar gaflet içindeler. Memleket elden gidiyor, umurlarında bile değil. Onların gazetelerini açınız, işledikleri konulara bakınız. Şarkıcılar, türkücüler, mankenler, futbolcular… Romancı Pamuk’lar… İrtica tehdit ve tehlikesi, heyecanlı futbol maçları… Yazın sıcakları, kışın soğukları…
Amerika, Irak’ı parçaladı. Güneyimizde bağımsız bir Kürt devleti kuruldu. Irak Jüdeo-Kürtlere teslim edildi… İsrail ve ABD İran’ı da parçalamak istiyor. Ondan sonra sıra bizdedir.
Ülke parçalanacakmış, parçalanıyormuş, parçalanma başlamış bile… Bazıları bu kara günlerde bile hırsızlığa, haram rantlar devşirmeye, bütçeleri hortumlamaya, ihalelere fesat karıştırmaya, işlerden komisyon almaya devam ediyor. Cihan yıkılsa onlar haram yemekten vazgeçmezler.
İsrail ve Amerika Endonezya’dan Fas’a kadar İslâm dünyasına yeni bir şekil vermek istiyor. Haçlıların ve Siyonistlerin ehlî (evcil) halife adayları bile hazır beklemektedir. Vaktiyle herifin biri meşhur olmak için Zemzem kuyusuna işemiş. Bizim evcil halife adayı da, ben baş olayım da varsın Haçlıların ve Siyonistlerin güdümünde olayım zihniyetindedir. Geçenlerde CIA Başkanı ülkemizi ziyaret etti ve Ankara’da kapalı kapılar ardında gizli konuşmalar, müzakereler, pazarlıklar yaptı. Konuşmaların gündemini bilmiyoruz; ne alındı, ne satıldı haberimiz yok.
Ülke parçalanma tehdit ve tehlikesi altında, Büyük Millet Meclisi’nden pek ses seda çıkmıyor. Lider sultası var, parti disiplini var. Balkan harbinden önce, İstanbul’da halkımız “Girit bizim canımız, feda olsun kanımız…” diye bağırıyordu. Sonra ne Girit kaldı, ne Selânik, ne Yanya, ne İşkodra, ne Kavala, ne Üsküp, ne Drama.
Gemi su alıyor, şiddetli dalgaların darbeleriyle parçalanabilir. Gemidekilerin pek telaşlandıkları yok. Geminin büyük dans salonunda orkestra çalıyor, pistte çiftler dans ediyor. Geminin büyük bir camisi var, sofular orada namaz kılıyor. Geminin tiyatrosunda oyun oynanıyor. Geminin butiklerinde alış-veriş ediliyor. Geminin restoranları, kafeleri hıncahınç dolu. Geminin kumarhanesindeki oyuncular kendilerini oyuna iyice vermişler.
Bu esnada gemi su almaya devam ediyor. Aldıran yok, umursayan yok. Türkiye parçalanır mı parçalanmaz mı? Böyle bir şey mümkün ve muhtemeldir. Zaten biz parçalana parçalana bugünkü duruma gelmişiz. Elimizdeki vatana sahip çıkmazsak yeni kayıplar verebiliriz. Türkiye’yi babalarının çiftliği, atalarının mandırası, dedelerinin mezraası gibi görenler ülkeyi, halkı, devleti rahatça soyabilmek için; Türk ile Kürdü, Sünnî ile Alevî’yi, dinci ile dinsizi, sağcı ile solcuyu, şucu ile bucuyu birbirine düşürüp çarpıştırıyor. Onlar çekişip tepişirken berikiler malı götürüyor, rantları yiyor.
Doğumuzda küçük bir Ermenistan var. Yüzölçümü, nüfus ve devlet olarak küçük ama emelleri çok büyük.Türkiye’nin parçalanmasını bekliyor. Planlı-programlı kasıtlı bir şekilde ülkemizin doğusu ve güneydoğusu boşaltılıyor. İleride bu bölgelere nereden nüfus getirilecektir?
Yunanistan’ın Türkiye üzerinde geniş emelleri vardır. Şoven Elenler Türkiye demezler, Küçük Asya derler. Onlar da ülkemizin parçalanmasını istiyor. 10 milyonluk Yunanistan 70 küsur milyonluk Türkiye ile başa çıkamaz, bölünsün ki onunla boy ölçüşmek kolay olsun.
Amerika ve İsrail’in yeni Ortadoğu projesinde bugünkü büyük Türkiye’nin yeri yoktur, bölünmesi gerekmektedir.
Türklere ve Müslümanlara “ACI SOĞAN” diyen iki kimlikliler kendi sulta ve kontrollerinden çıkmış bir Türkiye görmektense onun parçalandığını görmeyi tercih ederler. Bizans’ın son başbakanı Lucas Notaras ne diyordu: “Ayasofya’da Katolik kardinallerinin şapkalarını görmektense, Türklerin sarıklarını görmeyi tercih ederim…” şimdi bizim Lucas Notaras zihniyetli malum kişilerimiz Müslümanların ve Türklerin kontrolünde bir Türkiye görmektense onun parçalanmasını yeğleriz diyorlar.
Bugünkü buhranlar, dehşetli fırtınalar, korkunç kasırgalar, bölünme ve parçalanma tehdit ve tehlikeleri karşısında Türkiye Müslümanları ne yapıyor. Manzaraya bir göz atalım:
• Ümmet bin parçaya ayrılmış. Üniter yapı ve hiyerarşi kalmamış. Birbirleriyle irtibatı olmayan fırkaların, hiziplerin, cemaatlerin, grupların, zümrelerin, kliklerin haddi hesabı yok.
• Hizipler ve fırkalar arası rekabetler, çekememezlikler, mücadeleler sürüp gidiyor.
• Din elden gitmiş, ehl-i keyf zengin ve orta halli Müslümanlar sık sık umre yapıyorlar.
• Birtakım cemaat büyükleri, bağlıları tarafından, vaktiyle Yahudilerin ve Musevilerin ruhbanlarını tanrılaştırıp putlaştırmaları gibi erbab haline getirilmiş.
• Plansız-programsız işler yapmak için büyük paralar toplanıyor. Bunların bir kısmıyla, Müslümanların kontrolunda, ülkenin yüksek tirajlı, tesirli ve güçlü medyası kurulamıyor.
• İslâmî hizmet ve faaliyetler, varoş kafasıyla gecekondu zihniyetiyle, köylü kültürüyle yürütülüyor.
Bu durumdaki Müslümanlar kendilerini bile kurtaramazlar, nerede kaldı ki ülkeyi kurtarsınlar. 2005