Pazartesi

Yıl 1950…

14 Mayıs’ta yapılacak genel seçimlere az bir vakit kalmış.

İktidarda CHP var,

Çankaya’da

Millî Şef İsmet İnönü

oturuyor. Halk yığınları kötü idareden kurtulmayı bekliyor. CHP, son bir gayretle İstanbul Taksim’de büyük bir miting tertipliyor… Bendeniz o günlerde

Galatasaray’da yatılı okuyordum.

Şimdi gününü hatırlamıyorum, Beyoğlu İstiklâl Caddesi’nden Taksim’e doğru mitinge halk taşıyan vasıtaların seller gibi aktığını çok iyi hatırlıyorum. O tarihte, bugün olduğu gibi ülkede fazla motorlu taşıt yok. Külüstür otobüsler, çeşit çeşit vasıtalar insanla dolu olarak Taksim’e akıyor.

Ertesi gün gazetelerin manşetlerinde bu mitingle ilgili haber ve fotoğraflar yayınlanmıştı… Meydan bir derya gibi insanla dolmuştu… Cumhurbaşkanı İnönü kürsüye çıkıp konuşmuştu. İstanbul’un tayinli vali ve belediye başkanı

Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay

da mitingte bulunmuş ve İsmet İnönü’ye o muazzam kalabalığı göstererek

“Paşam, işte İstanbul!..”

demişti.

Bu mitingten sonra CHP’lilerin, oligarşi taraftarlarının,

“Beyaz Türklerin”

moralleri düzelmiş, biraz rahat nefes almaya başlamışlardı. Sonra seçimler yapıldı ve CHP tepetaklak oldu, muhalefetteki Demokrat Parti ezici bir çoğunlukla iktidara geçti.

Doğru mu yanlış mı bilmem, elimde belgesi, kaynağı yok,

İsmet Paşa, 1938’den beri oturduğu Çankaya köşkünden ayrılırken
“Nankör millet”
diye söylenmiş.

İşte, birtakım kuru kalabalıklar, coşkulu mitingler, meydanları, sokakları dolduran o muazzam kalabalıklar genellikle böyledir.

“Paşam, işte istanbul!..”

Kimse böyle aldatıcı cümlelere kanmasın.

Siyasetin nabzı bu gibi feryatlı, tehditli, nümayişli, bayraklı, mitinglerde atmaz.

Genel seçimler yapılır. Seçmenler sandıklara gider, oylarını atar, bunlar sayılır ve neticeye bakılır. Mesele bu kadar basittir.

“Bazıları ve birileri”

ülkemizde kardeş kavgası çıkartmak, halkı birbirine düşürmek istiyor.

Binaenaleyh bugünkü ortamda, bayraklı mitinglere katılmayan büyük kitlenin ayrı mitingler yapmasını hiç tavsiye etmem. Bu karşı mitinglere, iyi organize edildikleri takdirde beş milyon kişinin katılması mümkündür.

Mitingleri kimlerin, hangi şahıs ve kuruluşların organize ettiğini biliyoruz.

Bütün bu gürültü ve patırtılar cumhuriyet, demokrasi, lâiklik, dürüstlük, çağdaşlık için değildir.

Zâhire bakıp aldanmayalım.

Ülkenin DERİN SAHİPLERİ yüz milyarlarca dolarlık rantlarını kaybetmek istemiyor.

Bendeniz mevcut iktidarın partizanı değilim. Temiz bir Türkiye istiyorum… Gerçek demokrasi istiyorum…

Lâikçilik baskılarından

(Lâiklik kelimesini kullanmadım. Lâikçilik başka şeydir, lâiklik başka şey…)

kurtulmak istiyorum… Vesayetli bir rejim istemiyorum, erdem temeli üzerine kurulmuş gerçek cumhuriyet istiyorum…

Devletin, Meclis’in, halk iradesinin, hükümetin, hukukun, ülke ve halkın sosyo-kültürel yapısının üzerinde

DERİN bir ideoloji olmasını istemiyorum…

Uzun yıllar çalışarak halkı bozmak istediler ama onu büyük çoğunluğuyla bozamadılar. Çok tahribat yaptılar ama

millî kimliği ve kültürü büsbütün yıkamadılar.

Kafaları çok karıştırdılar ama henüz istedikleri kadar karıştırıp milleti zombi haline getiremediler. Onun için millî iradeden, seçimlerden, Meclis’ten korkuyorlar.

“Paşam işte İstanbul…”

mitinglerini bıraksınlar ve en kısa zamanda seçimlere gitsinler. Sakın ola ki, seçimleri ertelemeye, savsaklamaya kalkışmasınlar.

Yapılacak seçimlerden İŞTE İSTANBUL çıkarsa biz razıyız.
Çıkmazsa onlar neticeye râzı olacaklar, halkın çoğunluğu böyle istedi diyebilecekler mi? İşte asıl mesele bu sorunun cevabında yatıyor…

www.hurfikirler.com

http://www.hurfikirler.com/ sitesinde liberal-demokrat aydınların ve akademisyenlerin makaleleri yayınlanıyor. Onların fikirleri, görüşleri, re’yleri yüzde 100 İslâm’la uzlaşmayabilir, bağdaşmayabilir ama zaman zaman bu siteyi takip etmenizi tavsiye ederim. Onların yolu, biz Türkiye Müslümanlarına gerçek din hürriyetini, lâikçilik (laisizm) yerine; dine baskı yapmayan, dindarları düşman görmeyen lâikliği getirecektir. Binaenaleyh kendileriyle ilgilenmemiz, yüzde doksanı isabetli olan (onlar da insandır, insan yanılır…) düşünce ve kanaatlerini yaymamız, onların Türkiye’de sesleri duyulan, güçleri olan bir zümre haline gelmeleri için çalışmamız gerekir.

Geçenlerde, yüz kızartıcı bir medya linçine maruz kalan Prof. Dr. Atilla Yayla bu gruba mensuptur.
Son olarak Hür Fikirler

(hurfikirler)

sitesinde Cumhurbaşkanlığı krizi ile ilgili iki değerli yazı okudum.

(

1) Mustafa Erdoğan, ASKER CUMHURBAŞKANI SEÇİMİNE KARIŞABİLİR Mİ? (2) Mustafa Acar, MUHTIRALARIN ve DARBELERİN ÇARE OLMADIĞINI HÂLÂ ÖĞRENEMEDİK Mİ?..

Bunları muhterem okuyucularıma tavsiye ederim.

Tebrik

Balıkesir Milletvekili Turan Çömez’i tebrik ediyorum. Sebebi: Meclis 22 Temmuz’da erken seçim yapılmasına dair karar almıştır. Seçimlerden bir hafta önce milletvekillerine üç aylık peşin maaş ödenecektir.

Yani bir haftalık bir mesai için üç aylık para…

Çömez, Meclis Başkanlığı’na bir dilekçe ile müracaat ederek, kendisine sadece bir haftalık maaş ödenmesini, geri kalan paranın tahakkuk ettirilmemesini istemiş, böyle bir parayı kabul etmeyeceğini bildirmiş. Aynı milletvekili, Dışişleri Bakanı ile birlikte yaptığı Brezilya seyahatinde kendisine ödenen harcırahı da geri vermiş.

Turan Çömez beyi tebrik ediyorum. 08 Mayıs 2007