Patlamalar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Cuma
İstanbul’da iki sinagogun önünde içleri patlayıcı madde dolu iki kamyonet havaya uçuruldu. 20 küsur kişi öldü, yüzlerce insan yaralandı. Binalar yıkıldı, sokaklar savaş meydanına döndü. Hedef Musevilerdi, lakin Müslümanlar da öldü.
Peki, bu suikastların, bu patlamaların gayesi nedir?
Sanırım Türkiye’ye bir mesaj verilmek isteniyor. Son yıllarda İsrail’le, uluslararası siyonizmle, onları destekleyen, ABD ile çok yakın ilişkiler, ittifaklar, işbirliği içinde bulunuyorsunuz; İslâm dünyasına, Arap alemine, Filistin’e cephe almış bulunuyorsunuz… demek isteniyor.
Ortadoğu’da, Filistin’de âdil, gerçek, kalıcı, tarafları tatmin ve memnun edici bir barış meydana gelmediği taktirde terör hareketleri, fitne fesatlar, patlamalar, ölümler, felaketler arta arta, şiddetlene şiddetlene devam edecektir. Şu anda barışın önündeki en büyük engel İsrail’deki şahinlerdir. Bunu dünyadaki bütün akıllı, insaflı insanlar görüyor ve anlıyor.
Türkiye İslâm dünyasının bir parçasıdır. Ortadoğu ihtilafında onun yeri bugünkünden başka olmalıdır.
Geçenlerde bir Yahudi profesörünün, bir İngiliz gazetesinde yayınlanan makalesini okudum. Böyle giderse son Siyonist nesil bizim neslimiz olacaktır, diyordu.
Biz İsrail’i yakından tanımıyoruz, dünyada İsrail kadar çeşitlilik sergileyen başka bir ülke yoktur.
– Orada dindar Yahudilerle, dinden kopmuş, sekülerleşmiş, Musevî şeriatı ile amel etmeyen Yahudiler iki zıt kutup teşkil ederler. Dindarlar halkın % 15’i kadardır.
– İsrail’de iki ayrı mezhep vardır: Seferadlar ve Eşkenazlar. Birinciler, İspanya’dan, Portekiz’den, Mağrib ülkelerinden, Akdeniz havzasından, Arap ülkelerinden gelenlerdir; ikinciler Orta Avrupa’dan, Polonya’dan, Rusya’dan göç edenler.
– Seferadların sayısı çok olmakla birlikte servet, güç, idare hakimiyet Eşkenazların elindedir. Seferadlar ikinci sınıf Yahudi muamelesi görmektedir.
– İsrail’de belli başlı birkaç düzine lisan konuşulur. Mesela Türkiye’den oraya göç edenler, kendilerine mahsus mahalle ve bölgelerde otururlar, geleneklerini sürdürürler, Türkçe konuşurlar.
İsrail’in iç güvenliği her geçen gün sarsılmaktadır, zayıflamaktadır. Hattâ kütlevî olmasa bile geri dönüşler, kaçışlar başlamıştır.
İsrail’de büyük bir kokuşma vardır, çeteler dehşetli miktarda rant yemekte, para kazanmaktadır.
Türkiye’de zengin Yahudilerden, İsrail vergisi toplanmaktadır. Yabancı bir devlet Türk vatandaşlarından nasıl vergi toplayabilmektedir? Türkiye’de böyle olduğu gibi dünyanın çeşitli ülkelerinden de İsrail’e yardım ve destek paraları akmaktadır. Ünlü ve iri bir İsrailli politikacı, belki de ülkesinin en zengin adamı haline gelmiştir.
İsrail’de demokrasi hem vardır hem yoktur.
Bütün Yahudiler dindar Yahudi değildir. Bütün Yahudiler Siyonist değildir. Siyonizm’in en şiddetli ve amansız muhalifleri Naturei Karta tarikatına mensup Musevilerdir. Bunlar İsrail devletini meşru görmezler, ona vergi ödemezler, onun ordusunda askerlik hizmeti yapmazlar, kanunlarına itaat etmezler, batmasını isterler.
Dinden uzaklaşmış Yahudiler içinde de, Siyonizm karşıtları vardır.
Yahudi devleti çok vahim, çok hayati tehlikelerle karşı karşıyadır. Böyle giderse varlığı bile tehlikeye girebilir.
ABD’nin Irak’a saldırması, İsrail’in geleceğini ve güvenliğini garanti altına almak içindi, ancak evdeki hesaplar çarşıya uymadı. Irak, ABD için ikinci bir Vietnam olacağa benziyor. Geçen hafta bir Amerikan helikopterine füze atıldı, kontrolden çıkan helikopter yakınındaki diğer bir helikoptere çarptı, ikisi de düştü, hayli Amerikan askeri öldü.
İsrail’in güvenliği ve geleceği için:
Suriye de bir bahane ile işgal edilebilir.
İran ile Türkiye savaştırılabilir.
İnsanların, hükümetlerin, devletlerin iradelerini, hesap kitaplarını, strateji planlarını aşan bir irade vardır. En son O’nun hesabı ve planı galip gelmektedir.
Fransa’da bir Yahudi lisesi yakıldı. Bu yangın bir kaza mıydı, yoksa planlı bir kundaklama ile mi meydana gelmişti, bilmiyorum? Bildiğim bir şey varsa Avrupa’da Yahudi aleyhtarlığının her geçen gün biraz daha fazlalaştığıdır.
Siyonistler Yahudilere, İsrail’e yöneltilen her türlü tehditi anti-semitizm olarak görüyor, yanlıştır. Her millet, her ülke, her devlet, her hükümet tenkit edilebilir, yaptıkları kötü görülebilir. Tenkit bir haktır, bir hürriyettir. Araplar, Türkler, Hintliler, İngilizler, Amerikalılar nasıl tenkit edilebiliyorsa Yahudiler de, İsrail devleti de tenkit edilebilir.Bir kısım Yahudiler kendilerini seçilmiş millet olarak görüyor, tenkitleri düşmanlık şeklinde algılıyor.
2005, 2006, 2007 yıllarında Ortadoğu’da ve dünyada çok önemli hadiseler olacağına dair içimde bir sezgi var. Âdil, gerçek, kalıcı bir barış için mutlaka tâvizler (ödünler) verilmesi gerekir. Şahin zihniyeti ve siyaseti ile barış yapılamaz. Ya hep ya hiç diyenler, hep’i ümit ederken hiç olabilirler.
Türkiye aşırı derecede borçlanmış, IMF ipotek ve tuzağına düşmüş, devletinin bütçesi borç faizlerini ödemekte zorlanır hale gelmiş, yirmi milyon işsiz vatandaşı bulunan dehşetli ve korkunç krizler içinde bocalayan, içten ve dıştan düşmanlığa ve hıyanete uğramış bir ülkedir. Böyle bir ülkenin milyarlarca dolarını İsrail’e transfer etmek vatanseverlikle bağdaşmaz.
Ortadoğu’nun geleceği pek parlak değildir. Filistin milleti büyük bir zulme uğramıştır, her gün yeni bir darbe yemektedir. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) “Mazlumun (zulme uğramış) duası ile Allah’ın arasında bir engel yoktur” buyurmaktadır. Dünya büyükleri, ABD süper devleti, Avrupa düvel-i muazzaması Filistinlilerin feryatlarını duymasalar bile Allah duyuyor. Allah zulme razı olmaz; kadınlara, çocuklara, ihtiyarlara, gayr-i muharip sivil halka zulmedenleri cezalandırır.
(Not: Bu yazıyı İstanbul’daki ikinci patlamalardan önce yazmıştım.) 22 Kasım 2003