Çarşamba

 

Türkiye her geçen gün, Ortadoğu’da kurulmakta olan Pax Judaica’nın en güçlü kalesi haline gelmektedir. Böyle bir şey nasıl gerçekleşiyor? Bunun çeşitli sebepleri vardır:

(1) Yahudiler bilgi, kültür, uzmanlık konusunda Araplardan, Türklerden, diğer Müslüman kavimlerden daha güçlü, daha vasıflı, daha üstündür.

(2) Türkiye’de, Yahudi cemaati ileri gelenlerinden Harry Ojalvo’nun beyanına göre “Bir buçuk milyon Yahudi kökenli Türk, yâni Sabataycı bulunmaktadır.” Bunlar, zâhiren Türk ve Müslüman görünmekle birlikte gerçek kimlik olarak Yahudi kimliği taşımaktadır. Kendi hahambaşıları, sinagogları, din adamları vardır. Bunlardan başka ülkemizde 26 bin kadar da Musevî vatandaş bulunmaktadır. Belki sayıları az görünür ama keyfiyet itibariyle ağırlıkları fazladır. Bu Sabataycılar ve Museviler, ülkemizin İsrail nüfuz sahasına girmesini istemekte ve bu yolda çalışmaktadır.

(3) Büyük Türk medyasının yüzde kırkı Sabataycıların kontrolu altındadır. Medyanın, günümüzün en büyük siyasî, sosyal, kültürel gücü olduğu düşünülecek olursa, ülkemizdeki Yahudi ve İsrail ağırlığı daha iyi anlaşılmış olacaktır.

(4) Türkiye’deki Sabataist ve Yahudi lobileri o kadar güçlenmiştir ki, önümüzdeki seçimlerde ülkenin başına, zâhiren Türk görünen, aslında Yahudi olan bir zatı geçirmek için planlar yapmaya başlamışlardır. Kendilerini bu kadar emin ve kuvvetli görmektedirler.

(5) Sabataycıların ve Yahudilerin bu kadar vasıflı, güçlü ve üstün olmalarına karşılık, bu ülke halkının ezici çoğunluğunu teşkil den Müslüman kütle bilgi, aksiyon ve estetik boyutları itibarıyla vasıfsız, güçsüz, geri bir durumdadır. Müslümanlar köylü, kırsal kesim, gecekondu, taşra, varoş kültür ve zihniyetine saplanmış kalmışlardır. Kendi ülkelerinde sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, zenci muamelesi görmekte; oligarşik güçler tarafından ezilmekte, tahkir edilmektedirler.

Bugün Türkiye’ye hâkim güçlerin takip ettikleri Yahudi siyaseti doğru mudur? Ülkenin, milletin, devletin menfaatlerine uygun mudur? Bu sorulara maalesef müsbet cevap vermek mümkün değildir. Türkiye bir İslâm ülkesidir. İslâm dünyasının bir üyesidir. Yeri Müslüman ülkeler arasında olmalıdır. Ben böyle söylemekle antisemitizm, Yahudi düşmanlığı yapılsın demek istemiyorum. Türkiye’nin İsrail’in dümen suyundan gitmesini tenkit etmek antisemitizm olmaz. Antisemit değilim ama kesinlikle antisiyonistim. Yakın tarihte ve bugün birçok Yahudi aydını ve düşünürü bile siyonizme karşıdır. Benim antisiyonist olmamda ne sakınca vardır?

Türkiye’nin İsrail’in yanında yer alarak İslâm dünyasına sırt çevirmesi kendi aleyhinedir. Devlete bu siyaseti empoze edenler kendi bindikleri dalı kesmiş oluyorlar.

Osmanlılar devrinde olduğu gibi ülkemizde yaşayan Museviler ve Sabataycılar hürriyet, refah ve güvenlik içinde yaşasınlar. Kimliklerini, kültürlerini muhafaza etsinler. Ben buna taraftarım. Ancak, onların da her şeyden önce Türkiyeli olduklarının bilincinde bulunmalarını ve bunun gereklerini yerine getirmelerini istemek hakkımızdır. Yahudiler ve Sabataycılar, 27 yıllık CHP oligarşisi ve tek parti rejiminde birtakım haksızlıklara uğradılar. Varlık vergisi zulmünde Yahudilere ve “D” (Dönme) listesinde yer alan Sabataycılara haksızlık yapıldı. Müslüman bir Türk olarak bunu protesto ediyorum. Ancak Türkiyeli hiçbir Musevi’nin ve Sabataycının, Türkiye’nin âli menfaatlerine aykırı olarak İsrail taraftarlığı ve militanlığı yapmasını hoş görmem. 70’li yıllarda Avusturya başbakanı Kreisky bir Yahudi idi. O sıralarda Sovyetler Birliği’nden İsrail’e, Avusturya üzerinden gizli bir Yahudi göçü oluyordu. Kreisky bunu önleyince, Yahudiler tarafından tenkit edildi. Bu zatın, hakkındaki ithamlara verdiği cevap çok ibretli ve düşündürücüdür: “Ben Yahudiyim ama her şeyden önce Avusturya başbakanıyım. Öncelikle Avusturya’nın menfaatlerini gözetirim.”

Ülkemizde yaşayan Yahudilerin ve Sabataycıların da Kreisky zihniyetinde olmaları gerekir. Önce Türkiye ve onun menfaatleri…

Musevî vatandaşlarımıza bir şey dediğim yoktur. Lakin Sabataycı vatandaşlarımızın artık iki kimlikli olmayı bırakarak, hakikî hüviyetleriyle ortaya çıkmaları gerekmektedir.

İsrail makamları ve Türkiye başhahamlığı onların Yahudi olduklarını kabul etmelidir. Ülkelerine gelen ateist, komünist, dinsiz Yahudileri kabul ettikleri, zenci ırkına mensup Falaşaları Yahudi saydıkları halde, ırk ve din itibariyle halis Yahudi olan Sabataycıları niçin dışlıyorlar? Türkiye’de, kendi siyasetlerine hizmet edecek bir beşinci kol olarak mı kalmalarını istiyorlar? Lütfen samimî olsunlar.

Gökteki Esrarlı Cisim

Çarşamba sabahı, saat altı buçuk ile yedi arasında salonumun penceresinden karşı ufka baktığımda gökte çok parlak, yıldıza benzer bir cisim gördüm. Yıldıza benziyordu ama hayli büyüktü ve yakındı. Acaba bir uçak mı bu dedim. Parlak ışıklı cisim semada sâbit duruyordu. Uçak olmasına imkân yoktu. Masanın üzerinde duran dürbünü aldım, yıldıza çevirdim, ayarladım. Cisim büyüyünce, gemilerdeki lomboz delikleri gibi birçok ışıklı pencereden meydana geldiğini gördüm. Birkaç dakika inceledim, sonra içeride başka işlerle meşgul oldum. O sabah gökteki bu cismi başka görenler de olmuştur sanırım.

Acaba bu cisim neydi? Bu bir uçan daire miydi? Esrarlı bir hava gemisi miydi? 28 Ekim 1999