Allahtan ümit kesilmez. Lâkin toplumun, halkın, gidişatın; İslâm dünyasının, insanlığın durumu

ümit verici değildir.

Bu hükme nasıl vardın?.. İslâmî kriterlerle ölçüp biçerek…

Müslümanlar farkında değiller ama

dini kendi elleriyle yıkıyorlar.

İmkân, fırsat, hürriyet, para olduğu halde mutlaka yapılması gereken, yapılabilir hizmetler yapılmıyor.

Bugünkü parçalanmışlığı ve bölünmüşlüğü giderecek, Ümmet birliğini kuracak en ufak bir teşebbüs ve kıpırdanma göremiyorum. Müslümanlar

birleşmemek

konusunda birlik içindeler.

Hepsi için söylemem ama nice dinî faaliyet ve hizmet

futbol holiganlığı

zihniyetiyle yapılıyor. Tekelcilik, meşreb taassubu son haddinde.

Mü’minlerin birbirlerini ötekileştirmeleri yaygın hale gelmiş. Ortaklaşa yapılması gereken hizmetler yüzüstü bırakılmış.

Gerçek ulemanın, fukahanın, şeyhlerin, ziyalı Müslümanların ellerinden öperim ama beride

haddinden fazla yaman ve yavuz din baronu var.

Onlar Ümmet birliği, ittihad-ı İslâm, iman kardeşliği, tesanüd, ortaklaşa hizmet ve faaliyet istemez.

Önemli olan kendi saltanatlarıdır.

Osmanlı devletini, bilhassa kuruluş ve yükseliş devirlerinde

İslâm medreseleri ve tasavvuf tekkeleri

ayakta tutuyordu.

O iki temel kurum yok artık.

Âhir zaman fitneleri, fesatları, krizleri toplumu temellerinden sarsıyor. Lâkin İslâmın

emr-ı mâruf nehy-i münker

farzı esas alınarak yapılmış topyekûn bir ıslah projesi yok.

Dinin direği olan namaz terk edilmiş. Şeriat çoktan elden gitmiş, din ve iman elden gidiyor.

Siyasal İslâm yükselirken din geriliyor.

Onların dinleri para, kıbleleri karıdır

şeklinde tarif edilen bir güruh-i lâ yüflihûn dehşet saçıyor. Gaflet ve dalalet sisleri o kadar koyu ki, göz gözü görmüyor.

Karşısında bir

Ebubekir

olmayan irtidat yangınları her yeri sarmış.

Kelime-i Şehadet’in ne olduğunu bilmeyen Müslümanlar.

Son Ramazan’da sere serpe açıkta açıkça oruç yendi.

Cuma ezanı okununca işyerleri, dükkânlar, ticaret mekânları açık; caddeler meydanlar insan kaynıyor, toplu taşıma vasıtaları lebalep dolu…

Zekât farizası bir âlem.

Ya hiç verilmiyor, ya dosdoğru ve tastamam verilmiyor, yahut birtakım

zekât eşkıyasının

eline geçiyor.

Bir kısım (yüzde kaçı) Müslüman kadın ve kızların kılık kıyafeti bir fâcia.

Anasıyla zina etmek kadar iğrenç ve çirkin bir günah olan riba

yaygın mı yaygın. İslâm ahlâkı, İslâmî faziletler yerlere serilmiş.

Azgınlık=fuhşiyyat ayyuka çıkmış. Kur’ânın, Sünnetin, Şeriatın, İslâm hikmetinin yap dedikleri terk edilmiş, yapma dedikleri yapılır olmuş.

Şimdi biri kalkıp itiraz etse:

Yahu bu kadar karamsar olma be!.. Yüz bin minareden avaz avaz 100 desibel ezan okunuyor ya… Şadırvanlardan şar şar sular akıyor ya…

15 Temmuzda bütün gece salâ okundu ya… Lüks, israflı, açık büfeli, ihtişamlı umreler yapılıyor ya… Kehkeşan Hoca bir milyonluk lüks arabayla geziyor ya… Binlerce İmam lisesi açıldı ya… Şu fettan manken, şu zampara sporcu umreye gitti ya… Bunları dinin ilerlemesi sanan geri zekalının beynine limon sıkmak lazım.

Din öyle ilerlemez, geriler.

Din, gerçek dindarlıkla, ilimle, irfanla, hikmetle, firasetle, marifetle, bildiğini hayata uygulamakla yükselir.

Uçan Hazretler edebiyatıyla din yıkılır.

Ümmet birliği olmazsa, âkibet Endülüs ve Suriye Müslümanlarınınkilere benzer.

İslâm dini ile İslâmcılıklar bid’atini ayırt edemeyenler ilerlemeden ve gerilemeden bahs etmesinler.

Peygamber (Salat ve selam olsun ona)

“Namaz dinin direğidir. O direği ayakta tutan dinini ayakta tutmuş olur, o direği yıkan dinini yıkmış olur”

buyuruyor.

Namazı ve cemaati terk ve ihmal eden Müslüman bir toplum yıkılmaya mahkûmdur.

Suriye Müslümanları birleşik olsaydılar,

tek bir Ümmet yapısına sahip bulunsaydılar,

râşid bir İmam’a biat ve itaat etmiş olsaydılar,

bugünkü yürekler acısı duruma düşerler miydi?

Dinin kıstasları (Kriterleri, ölçütleri) vardır. Müslüman bir toplumun iyi veya kötü oluşu bunlarla anlaşılır.

Namaz kılanların oranı yüzde ona veya yirmiye düşmüşse,

camilerin kubbeleri altınla kaplansa, minarelerden avaz avaz 110 desibel ezan okunsa bile o toplum yıkılır.

Binlerce İmam-Hatip okulu açıldı.

Bu okullardaki bütün öğrencilerin beş vakit namazı cemaatle kılmaları gerekir.

Bu konu üzerinde niçin durulmuyor?

Fırka-i Nâciye Ehl-i Sünnet ve Cemaat İslâmlığını

bütün halka öğretmek için niçin

ortak

(tekrar ediyorum ortak)

bir çalışma yapılmıyor?

Yazıklar olsun, bin kere milyon kere yazıklar olsun ki,

temel ve ana din hizmetlerine cami helâları, hoparlörler, kaloriferler, klimalar kadar önem vermiyoruz.

05.09.2017