Perşembe

 

1. Türkiye, Ortadoğu’nun Japonya’sı olabilirdi. Onların yüzünden olamadı.

2. Türkiye, son 50 yıl içinde Güney Kore kadar kalkınabilirdi, Güney Kore kadar güçlü bir sanayi kurabilirdi, büyük çapta ihracat yapabilirdi, bazı üretim konularında dünya birincisi olabilirdi. Olamadı.

3. Türkiye yine son 50 yıl içinde Tayvan gibi kalkınabilir, üretebilir, zenginleşebilirdi. Olamadı.

4. Türkiye, Singapur kadar düzenli, ileri, başarılı, zengin olabilirdi. Olamadı.

5. Türkiye, son 70-80 yıl içinde birkaç Nobel ve benzeri uluslararası ödül kazanabilirdi, kazanamadı.

6. Türkiye’de güçlü, vasıflı, üstün bir eğitim sistemi kurulabilir, yine güçlü, vasıflı, üstün üniversiteler açılabilir; bunlar ülkeyi, halkı, devleti yüceltebilirdi, bu da olmadı.

7. Türk dili yazılı-edebî sahada zenginleşebilir, dünyanın sayılı medeniyet dillerinden biri olabilirdi. Tam aksi oldu, lisanımız kuşdiline çevrildi, yozlaştırıldı, fakirleştirildi, arılaştırılma bahanesiyle sade suya tirit haline dönüştürüldü; tek kelimeyle Türkiyeliler dilsiz bırakıldı.

8. Çok büyük bir tarihimiz var, bu tarihe sahip çıkmalıydık. Lakin tarih konusunda bir kopukluk, bir arıza, bir kaza oldu. Ortaya iki türlü tarih çıktı: Horlanan, unutturulmak istenen gerçek tarih ile düzmece, yapay, balığın tırmandığı kavak mavallarıyla, mitlerle, masallarla dolu bir tarih. Tarih, bir ülkenin, bir halkın, bir devletin hafızasıdır. Hafıza gidince…

9. Selimiyeleri, Süleymaniyeleri, Sultanahmetleri yapan bir milletin torunları mimarlık, şehircilik, sanat, estetik sahasında ne kadar gerilediler, aliene oldular, şahsiyetlerini yitirdiler. Beş milyon nüfuslu Finlandiya uluslararası çapta bir mimar Aalto yetiştirebildi de, Türkiye öyle bir tek mimar yetiştiremedi. Mimarlık, şehircilik, estetik dejenere olunca Türkiye, Edirne’denKars’a, Sinop’tan İskenderun’a kadar çirkinleşti.

10. Tarihi eserler; camiler, mescidler, medreseler, taş mektep binaları, kervansaraylar, tekkeler, zaviyeler, eski kabristanlar, çeşmeler, köprüler, eski asırlardan kalma tarihî meskenler ülkenin tapu senetleridir. Yakın tarihimizde Selçuklular, Beylikler, Osmanlılar devrinden kalma 10 binden fazla tarihî eser tahrib edilmiştir. Tarihî İslâm mezarlıkları düzlendi; yerlerine park, çocuk bahçesi, mahalle yapıldı. Bir tek kabristanın bir taşına bile dokunulmadı, Üsküdar Bülbülderesi’ndeki Dönmeler mezarlığı…

11. Türkiyelilerin millî kimliğinin temel ve birinci unsuru olan İslâm dinine cephe alındı. Halk yığınlarını İslâm’dan uzaklaştırmak için açık veya sinsi siyasetler takip edildi.

12. Dünyanın demokrat, dengeli, sağlıklı, hukukun üstünlüğü ilkesini kabul etmiş, evrensel insan haklarına saygılı ve bağlı devletleri ülkelerindeki ana dinle ve diğer dinlerle barışıktırlar. Kavga etmezler, işbirliği yaparlar. Bizde ise kasıtlı, planlı, programlı olarak bitmez, tükenmez, müzmin bir din-devlet çatışması sürdürülmektedir. Böyle bir şeyin devlet, halk ve ülke olarak Türkiye’ye hiçbir faydası yoktur, bir yığın zararı vardır.

13. Türkiye’nin ezici çoğunluğunu teşkil eden Müslüman halk kasıtlı, planlı, programlı, sistemli bir şekilde cahil bırakılmıştır. Medenî şehir kültür ve zihniyeti dışlanmış, onun yerine kırsal kesim, gecekondu, varoş, taşra, bedevî kültür ve zihniyeti yaygınlaştırılmıştır.

14. Yakın tarihimizde Türkiye korkunç bir yağmaya, soyguna, talana maruz kalmıştır. Yekûn olarak bu halkın, bu ülkenin, bu devletin trilyonlarca doları mutlu ve putlu çetelerin, lobilerin, eşkıyanın eline geçmiştir. Türkiye’yi bir Tekelistana, babalarından veya atalarından miras kalmış bir çiftliğe, bir mandıraya çevirmişlerdir.

15. Bir ömür boyu hiç ticaret yapmamış, meşru yollardan hiçbir büyük kazanç elde etmemiş bir takım adamlar, emekli olunca bir milyon dolarlık villalarda sefa sürmeye başlamışlardır.

16. Türk toplumunun temelini, ana birimini teşkil eden aile kurumunu ve düzenini yıkmışlardır. Aile, sarsılıp yıkılınca Türk toplumu da çözülüp dağılmaya mahkûmdur.

17. Tekin Alp takma adıyla kitaplar yazanMoiz Kohen’in sahte milliyetçiliği ve Türkçülüğü ile; Müslümanlık ile milliyetçilik arasında bir kopukluk meydana getirmişler, iki zümreyi çatıştırmaya muvaffak olmuşlardır.

18. Millî kimliği, millî kültürü, millî kişiliği baltalamışlar, Türkiye halkını tepkisiz, hafızasız, kültürsüz, günübirlik yaşayan yığınlar haline getirmişlerdir.

19. Bir ülkenin ve bir devletin ayakta durabilmesi için emanetlerin yani makamların, mevkilerin, memuriyetlerin, idareciliklerin, vazifelerin ehil olanlara verilmesi gerekir. Onlar bunun tam tersini yapmışlar, köşe başlarına “kendilerinden” ehliyetsiz kişileri getirmişlerdir.

20. Türkiye’yi o hale getirmişlerdir ki, dünyada mutlaka birinci olmamız gereken Türkoloji çalışma ve tetkiklerinde bile şu anda nal toplamaktayız.

21. Türkiye’yi borç tuzağına düşürmüşlerdir. Türkiye’yi tefecilerin kontrolüne sokmuşlardır. Türkiye’yi ödenemeyecek, korkunç bir iç ve dış borç yükü altına koymuşlardır.

22. Planlı, kasıtlı, programlı, haince bir enflasyon ile birkaç bin şahıs veya aile Türk halkının, Türk devletinin yüz milyonlarca dolarını zimmetine geçirmiştir.

23. Türkiye’yi daha fazla soyabilmek için çeşitlilikleri, alt-kimlikleri düşmanlık haline getirmişler; Türk Kürt, Sünnî Alevî, sağcı solcu, dinci laik, ilerici gerici, şucu bucu kamplaşmaları, kutuplaşmaları, cepheleşmeleri meydana getirmişler; bunlar birbirleriyle çekişip tepişirken onlar ülkeyi, halkı, devleti iliklerine kadar soymuşlardır. 13 Ağustos 2004