1. Peygamber

(Salat ve selam olsun O’na)

İslâm’ın hayata uygulanmasında yahut yaşanmasında en büyük ve güzel örnektir. Allah’ın Resûlü olduğu için bu konuda yüzde yüz başarılı olmuştur.

2. Kur’an O’nun için

“Allah’ın Resûlü en güzel örnektir” (Ahzab, 21)

buyurmuştur.

3. Bütün insanlık O’nun ümmetidir. İman edenler “ümmet-i icâbet”, henüz iman etmemiş olanlar “ümmet-i dâvettir”.

4. Peygamber’e itaat etmek, emir ve yasaklarını tutmak, sünnetine uymak Müslümanlar için, O’nun ölümünden sonra da vâcibtir.

5. Peygamber, Allah’ın emri, vahyi, ilhamı ile insanlık için en uygun, beşerî boyutlara muvafık ilahî bir medeniyet kurmuştur.

6. Peygamber ne getirdiyse, ne söylediyse, ne yaptıysa, neyi emrettiyse, neyi yasakladıysa hep insanların, Müslümanların iyiliği, selâmeti, saâdeti için yapmıştır.

7. Peygamber, Allah’ın elçisi ve habercisi (Resûl ve nebi) olduğu, insanlara en güzel örnek ve model olma misyonu ile vazifelendirildiği için Allah tarafından günahlardan ve ayıplardan korunmuştur; ismet sıfatı ile sıfatlıdır.

8. İlk insandan, Kıyamet’ten önce doğacak son insana kadar gelip, geçmiş gelecek bütün insanlar içinde en akıllı, en firasetli, en hikmetli, en üstün insan Peygamber’dir.

9. Peygamber hikmetin (bilgeliğin) canlı sembolüdür.

10. Peygamber yeryüzüne, insanlığa güvenlik getirmiştir. Can, mal, ırz güvenliği.

11. Peygamberin getirdiği Kitab ve din, yeryüzüne ve insanlığa adaletin hâkim olması için gönderilmiştir.

12.

Peygamber kadınlara en büyük hürmeti göstermiş,

“Cennet annelerin ayakları altındadır” demiştir.

13. Peygamberin dininde ve sünnetinde para ticareti, riba kesin olarak yasaktır. Üretim, helâl ticaret tevşik edilmiştir. O, “Rızkın onda dokuzu (helâl) ticarettedir” buyurmuşlardır. Başka bir hadîsinde “Allah (çalışıp çabalayıp helâl) kazananları sever” demiştir.

14. Peygamber İslâm’ı, Kur’ân’ı, insanlığı ebedî saâdete kavuşturacak Şeriat’ı tebliğ ederken insanlardan ücret istememiş, fâkirâne yaşamıştır.

15. Peygamber israfı (savurganlığı), aşırı tüketimi, lüksü, konforu yasaklamıştır. Kur’an, Allah’ın israfçıları sevmediğini buyuruyor. Peygamber müsrifler

(israf edenler)

için

“Onlar şeytanın çocuklarıdır”

buyurmuştur.

16. Peygamber parası, serveti, maddî imkânları olanların bunlarla kibirlenip gururlanmalarını, taşkınlık ve azgınlık yapmalarını, fakirlerle alay edercesine çılgın ve sorumsuz bir hayat sürmelerini yasak etmiş; onları muhtaçlara yardıma, ortahalli bir hayat sürmeye çağırmıştır.

17. Peygamber yalanı ve insanları aldatmayı yasak etmiştir.

“Müslümanları aldatan bizden değildir”

buyurmuştur. İslâm’da, savaş hali dışında hile ve hüd’a yapılamaz.

18. Peygamber, Allah’tan getirdiği vahiyle ve yine ilahî ilham üzerine kurulu sünnetiyle emanetlere riayet edilmesini, onlara asla hıyanet edilmemesini emretmiştir. Bütün siyasetler, makamlar, mevkiler, memuriyetler birer emanettir. Bunları ehil olanlara değil de, ehil olmayanlara verenler dünyayı fesada vermiş, Hazret-i Muhammed’in getirdiği ilahî nizamın temel bir prensibine hiyanet etmiş olurlar.

19. Peygamber, insanların, kendisine tâbi olanların bedenî ve ruhî sağlıkları için

“Tıbb-ı Nebevî”

denilen prensipleri ortaya koymuştur. Bunlara uyan kimseler hastalıklardan korunur, hasta oldukları takdirde şifa bulurlar. Peygamber “Ölümden başka her derdin ilacı ve tedavisi vardır” buyurmuştur.

Tıbb-ı Nebevî’nin birinci maddesi az yemek, sofradan doymadan kalkmaktır.

20. Peygamber en büyük nefs terbiyecisidir. Ona tâbi olanlar, O’nun sünnetine uyanlar nefs-i emmarelerini kontrol altına alır ve gerçek insan ve adam olurlar.

21. Peygamberi dışlamak isteyen, sünnetine uymayı dinin temel bir gereği kabul etmeyen Müslümanlar ya İslâm’ı anlamamış cahil, akılsız, firasetsiz kimselerdir, yahut da kötü niyetli, kalplerinde nifak olan kişilerdir.

22. Hazret-i Peygamber, İslâm’ı kabul etmeyen Ehl-i Kitab’ın (Hıristiyan ve Musevîlerin) dinî hürriyetlerini, kendi kimliklerini koruyarak güven içinde yaşamalarına izin ve imkân vermiştir.

23. Kelime-i şehâdet getirerek Müslüman olmuş her insan Kelime-i şehâdetin birinci cümlesiyle Allah ile ahd ü misak yapmış, ikinci cümlesiyle Peygamber’e biat etmiş olur.

24. Hazret-i Peygamber’in medeniyeti ve nizamı bir mâlik olma medeniyet ve nizamı değil, bir olmak medeniyeti ve nizamıdır.

25. Peygamberin getirdiği hukukta cezalandırmak esas değil, suç işlenmesini önlemek esastır.

26. Hakikî ve icazetli din âlimleri, hakikî ve kâmil şeyhler ve mürşidler Peygamberin vârisleri, vekilleri, halifeleri durumundadır. Onlara kulak veren, onların öğütlerini tutan selamet bulur.

27. Bütün mü’minler ve Müslümanlar Peygamber’in âlidir, geniş âilesinin bir ferdidir. Onun dualarından, ruhaniyetinden, bereketinden yararlanırlar.

28. Peygambere itaat etmiş olan Allah’a itaat etmiş olur; Peygamberi seven Allah’ı sevmiş olur; Peygamber’in sünnetini hayata uygulayan Allah’ın rızasını ve ebedî saâdeti kazanır.

29. Peygamber, din konusunda hevası ile kendinden konuşmaz. Kur’an böyle buyuruyor.

30. Peygamber bir keresinde ordusuyla beraber Mekke ile Medine arasındaki bir yerden geçerken yavrulu bir köpek görmüş, onun başına hemen bir nöbetçi ve koruyucu koymuş,

“Biz buradan geçinceye kadar bunlara bak ki, insanlar ve hayvanlar onlara bir zarar vermesinler, incitmesinler”

buyurmuştur. İşte Peygamber’in merhameti, acıması, koruması, güvenlik sağlaması…

31. Peygamber eşitlik prensibini uygulamıştır. Kureyş kabilesinden soylu bir kadın hırsızlık yapmış, bazı kimseler onun affını rica etmişlerdi. Peygamber onlara “Benim öz kızım Fatıma böyle bir suç işlemiş olsaydı, onun da elini keserdim” cevabını vermiştir.

32. Peygambere uymak, itaat etmek sadece lâfla, edebiyatla, lisanla salavat getirmekle olmaz. O’nun getirdiği Kitabullah’ı, Sünnet’ini yaşamak gerek; O’nun vârisleri ve vekilleri olan ‘âmil ulemanın, kâmil şeyhlerin öğütlerini tutmak gerek. Peygamberin ümmeti olmanın alametleri kaal ile değil hal ile anlaşılır.

33. Peygamber Müslümanlara hitaben “Siz birbirinizi sevmedikçe gerçek Müslüman olamazsınız” buyuruyor. Birbirleriyle çekişen, birbirlerine düşmanlık eden, birbirlerinin kuyusunu kazan Müslümanlar bu yaptıklarıyla Peygamber’e isyan etmiş oluyorlar.

34. Peygamber’in getirdiği din, bu dünyada dirlik ve düzeni sağlayacak, yeryüzüne güven getirecek olan “Emr-i mâruf ve nehy-i münker” yapılmasını emretmektedir. Peygamber, bu farzı terkeden bir İslâm toplumunun ilahî azaba çarpılacağını söylemiştir.

35. Dünyada birçok kılavuzluklar (hedy) vardır. Lenin’in, Stalin’in, Mao’nun, Hitler’in, Mussolini’nin, Kim İl Sung’un, Pol Pot’un, Deccal’ların, Kezzab’ların… Hazret-i Muhammed’in hedyini bunlarınkiyle mukayese ediniz, aradaki farkı göreceksiniz. İslâm her konuda en doğru, en sağlıklı, en geçerli, en yararlı, en selametli ilkeler ve hükümler koymuştur.

36. Ne kadar doğru fikir, hüküm, inanç varsa; yine ne kadar iyi amel (eylem, aksiyon) ve ahlâk kuralları varsa; üçüncü olarak da ne kadar güzel şey varsa bunlar İslâm’dadır. Bunların zıddı olan yanlışlıklar, sapıklıklar, kötülükler, çirkinlikler İslâm’da yoktur. Bütün bunları Müslümanlığa ve insanlara Muhammed aleyhissalatü vesselam getirmiştir.