Pazar

 

Büyük şeyh efendilerden birisi, Resûl-i Kibriya Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) için “Tanrılaştırmamak şartıyla O’nu ne kadar yüceltirseniz yüceltin” buyurmuş. Doğrudur. Allah’ın Elçisi, gelmiş ve gelecek insanların en büyüğüdür. Allah O’nu öğmüştür. Kur’ân O’nu medh etmektedir. Önceki kitaplarda ismi geçmekte, geleceği müjdelenmektedir.

Zamanımızda bazı zındıklar, sinsice Peygamber’e cephe almışlardır. Muhammed’siz (Salât ve selâm olsun O’na) bir İslâm çıkartmak istemektedirler. Bu zındıklar, açıkca söyleyemiyorlar ama, zımnen şöyle demek istiyorlar: Peygamber’i bırakınız, bizi dinleyiniz, bizim peşimize düşünüz.

Müslüman görünen zındıkların arkalarında kâfirler, ateistler, İslâm düşmanları vardır. Onlar Şeriatsız, fıkıhsız bir İslâm çıkartmak istiyor. İlâhî dinimizi beşerî bir ideoloji ve hümanizma haline getirmek istiyorlar.

Kesin olarak bilinsin ki, Şeriatsız, fıkıhsız, ahkâmsız İslâm olmaz. İslâm’ın ibadetlerle, muamelâtla, ukubatla, sultanî işlerle ilgili şer’î hükümleri vardır. Bunlar din dışı bırakılamaz.

Peygamber’i dinden dışlamak, kendi kafalarına göre Kur’ânî bir İslâm türetmek isteyen zındıklar, gördükleri desteklerle trilyonlar kazanmışlardır. Bu para onlar için ateş ve azab olacaktır.

Muhammed aleyhisselâtü vesselâm insanlığı selâmete çıkartacak en büyük rehberdir. Yirminci asırda yekun olarak milyonları bulan insanlar ihtida etmişler, O’nun dinine girmişlerdir. ABD’de, Avrupa ülkelerinde, diğer kıt’alarda nice aydın, okumuş, yüksek tahsil görmüş, büyük kültür sahibi insan Kelime-i Tevhid’i can-u dilden ikrar ve tasdik etmiş, beş vakit namaza başlamış, kadın ve kızlarını tesettüre sokmuşlardır. Hak medeniyet İslâm medeniyetidir.

Türkiye’de İslâm’ı dejenere etmek, ucuzlatmak, dinsizlerin işine gelen şekle sokmak, hedonizm ile Müslümanlığı bağdaştırmak isteyen zındıklar asla başarılı olamayacaktır. Onların kandırdığı kişiler de, gün gelecek gerçekleri anlayacak, Peygamber’in hatırasına, Sünnetine, sevgisine, itaatine sarılacaktır.

Zındıklar kaybedilmiş bir savaşın fuzulî avukatlığını yapıyor.

Gençlik ve Siyasi Kültür

Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde okuyan öğrenciler dahil, gençliğimize iyi bir siyaset kültürü verilebildiğini sanmıyorum. Türkiye’de siyaset hayli kirlenmiştir. Bir nazarî (teorik) siyaset vardır, bir de gerçek siyaset. Anayasa hukukunu ele alalım. “Hâkimiyet (egemenlik) kayıtsız şartsız milletindir” deniliyor. Gerçekte öyle midir? Her şeyin üzerinde derin devlet ve resmî ideoloji diye iki heyûlânın bulunduğunu herkes biliyor. Peki bu konular niçin anayasa ve âmme hukuku derslerinde öğrencilere anlatılmıyor, öğretilmiyor?

Düzen partileri gençliği kullanmak istiyor. Çünkü üniversite gençliği çok büyük bir güçtür. Siyaset bezirganları bu gücü kendi ikballeri, riyasetleri, nüfuzları, menfaatleri uğrunda âlet ve vasıta kılmak istiyor.

Sadece siyasalcılar, hukukçular için değil; siyaset kültürü bütün gençlik için lâzım ve zaruridir.

Etrafında fırtınalar kopartılan, tehditler savrulan lâiklik ilkesi nedir, ne değildir, gençler, aydınlar, okur yazarlar bunu bilmelidir.

Hangi anayasa, âmme hukuku kitabında lâikliğin evrensel bir değer olup olmadığı yazılıdır?

Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve temel hak ve hürriyetlerle ilgili başka metinlerde bir vazife ve bir hak olarak lâiklik var mıdır?

Lâiklik evrensel bir değer değil, bir hak değil, bir vazife değil, peki nedir?

Bizdeki lâikçiler bu ilkeyi devletin, milletin, vatanın, hukukun, temel insan hak ve hürriyetlerinin, velhasıl her şeyin üzerinde tutuyor. Lâikliğin bu üstünlüğü, bu aşkınlığı meşru ve mâkul bir temele dayanmakta mıdır?

“Lâiklik olmazsa cumhuriyet de olmaz, demokrasi de olmaz, uygarlık ve çağdaşlık da olmaz”diyorlar. Gerçekten dedikleri gibi midir?

Demokrasinin ve hukuk sisteminin beşiği olan ve bugün insan hakları ve haysiyetleri uygulamasında dünya birincisi olan İngiltere’de hükümdar aynı zamanda resmî Anglikan Kilisesi’nin başıdır. Orada liselerde ve kolejlerde sabah dersleri başlamadan önce, okulun kilisesinde âyin yapılmakta, buna bütün öğrenciler katılmaktadır. Böyle bir şey demokrasiye, hukuka, insan haklarına nasıl ve niçin uygun düşmektedir?

Amerika Birleşik Devletleri’nde paraların ve pulların üzerinde “Biz Allah’a güveniyoruz” yazılıdır.

Fransa dışında hiçbir ileri, medenî, güçlü devletin anayasasında lâiklik ilkesi yazılı değildir.

Lâiklik dışında da öğrencilere, aydınlara anlatılması, öğretilmesi gereken konular bulunmaktadır. Meselâ resmî ideoloji ne demektir? Büyük, güçlü, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına değer veren hangi ülkede resmî ideoloji vardır? (Artık, birkaç muz ve ananas cumhuriyeti dışında resmî ideolojili devlet kalmamıştır.)

Anayasa ve âmme hukuku kitaplarında çeteler, egemen putlu ve mutlu azınlıklar, derin devlet perdesi altında yapılan uluslararası trafikler de anlatılmalıdır.

Bugünkü eğitim sistemimiz ve üniversitelerimizi baskı altında tutan YÖK, hür düşünceye, gerçek demokrasiye, hukukun üstünlüğü sistemine, millî kimlik, kültür ve kişiliğe karşıdır.

Gerçek siyasî kültür üniversitelerde verilemiyorsa bu iş özel yayınlar vasıtasıyla yapılmalıdır. Üniversitelerde dile getirilmeyen, tabu olan maddeler birer birer ortaya konmalı, açıklanmalıdır.

Düzen partileri gençleri kendilerine çekmek, onları kullanmak, onları emellerine âlet etmek istiyor. Buna da fırsat verilmemelidir. 03 Mayıs 1999