Peygamber ve Sünneti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Cuma
İslâm dini ilahî ve gerçek bir din olduğu için onda hiçbir yanlışlık, tashihi gereken husus, noksanlık yoktur. Allahü Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de hak dinin İslâm olduğunu belirtmiş ve Peyamberimizin vefatından önce de “Bugün size, dininizi tamamladım.” buyurmuştur.
Peygamber, “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında bu fırkalar cehennemliktir” buyurmuş, ashabın “Kurtulacak olan fırka hangisidir?” sorusuna da “Benim ve ashabımın yolundan gidenler” cevabını vermiştir.
İmdi kutsal ve ilahî İslâm dininde bâtıl itikad, hurafe, bid’at yoktur. Kur’an’a, Sünnete, icmâ-i ümmete ve kıyas-ı fukahaya dayalı bütün temel hükümler doğrudur, haktır. İmanın esasları haktır, Allah’ın sıfatlarıyla, Peygamberlerle, âhiretle, hayır ve şer ile ilgili bütün hükümler haktır. Temizliklerle, namazla, oruçla, zekatla, hac ile ilgili hüküm ve bilgiler de haktır. Emirlere ve yasaklara, helallere ve haramlara, muamelâta, ahlâkî faziletlere ait Kur’an’da, Sünnette ne var ise hepsi haktır, doğrudur.
Peki birtakım cahil Müslümanlar arasında bâtıl inançlar, hurafeler yok mudur? Vardır. Ancak ehl-i sünnet uleması bunlarla mücadele etmişlerdir, etmektedirler.
Cahil ve gafil kişilerin bazı bâtıl inançlara sahip olmaları, hurafelere inanmaları, bid’atlere sapmış olmaları yüzünden birtakım zındık, reformcu, sapık adamların sanki İslâm dininde bâtıl itikad ve hurafe varmış gibi propaganda yapmaları tâğutîdir, şeytanîdir, hayra yönelik değildir.
Onlar, ehl-i sünnet imamlarının Sünnetten ve hadîslerden çıkardıkları bazı din hükümlerine bâtıl itikad, hurafe, bid’at demek suretiyle küfre ve inkâra düşmüşlerdir.
Asıl bid’atçiler zındık reformculardır. Çünkü onlar Peygamberi, Sünnetini, hadîsleri inkâr etmek suretiyle Kur’an’a ve Allah’a karşı gelmiş oluyorlar.
Onlar, “Peygamber bir postacı idi, ölmüş ve işi bitmiştir. İslâm dininin tek kaynağı Kur’an’dır. Sünnet kaynak değildir” şeklinde hezeyanlar savuruyor. Kur’an ise ne diyor?
1. “And olsun ki, sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Allah’ın Resûlü en güzel örnektir.” (Ahzab, 21)
2. Ey iman edenler! Allah’a, Resûlüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.” (Nisa, 59)
3. “Siz de onun (Peygamberin) izinden yürüyünüz ki, doğru yolda bulunasınız.” (A’raf, 158)
4. “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Resûle de itaat edin. Amellerinizi boşa çıkartmayın.” (Muhammed sûresi, 33)
Peygamberimiz de şöyle buyurmaktadır:
– “Bana itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Bana isyan eden de Allah’a isyan etmiş demektir.” (Buharî, cihad)
– “Sünnetimden yüz çeviren bizden (Müslümanlardan) değildir.” (Buharî, nikâh)
Kur’ân Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselamı “Hiç şüphe yok ki, sen büyük bir ahlâka sahipsin” diyerek övmektedir. Müslümanlar bu yüce zatı bırakıp da birkaç reformcu zındığa mı tâbi olarak kurtulacaklardır?
Büyük ehl-i sünnet âlimlerinden Tûsî, Tibyan adlı eserinde (III, 235-6) “Peygambere itaat hayatında da, öldükten sonra da vâciptir” buyurmuştur. Hiçbir gerçek din âlimi, ehl-i sünnet imamı, “Peygamberin işi öldükten sonra bitmiştir, vefatından sonra ona itaat edilmez” gibi saçma bir laf sarfetmemiştir.
Âl-i İmran sûresinin 132’nci âyetinde “Merhamet olunmanız için Allah’a ve Peygambere itaat ediniz” buyurulmaktadır. Nisa suresinin 14’üncü ayetinde “Allah, kendisine ve Peygamberine isyan eden ve çizdiği sınırları ihlâl eden kimseyi ebediyen içinde kalacağı ateşe atar” buyuruluyor.
Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Hiçbirinizi, benim bir emrim ve yasağım kendisine ulaşır da, koltuğuna yaslanıp “Bilemiyorum, biz sadece Allah’ın Kitab’ında bulduğumuza uyarız” diyor olarak bulmayayım.” (İbn Hibban, Sahih; Beyhakî, Delâil; Bağdadî, Kifâye; Şâfiî, risâle İbn Mâce, mukaddime ve diğerleri)
Kaadi İyaz, İlma’ adlı eserinde Peygamberimizin şu hadîsini yazıyor: “Ey insanlar! Size iki şey bırakıyorum: Allah’ın Kitab’ı ve benim sünnetim.”
Peygamber namaz hususunda “Ben nasıl namaz kılıyorsam, siz de öyle namaz kılınız” buyurmuştur (Buharî, Ezan)
Velhasıl her Müslüman, Peygamberin sünnetini dinin ikinci temel kaynağı olarak kabul etmelidir. Sünnet olmadan Kur’an hakkıyla yorumlanamaz. Din konusunda, ahkam-ı şer’iye konusunda, ibadet konusunda Peygamber ne söyledi, ne yaptıysa haktır, doğrudur, onlara uyulması gereklidir. Ahlâkî konularda da ona uymakla mükellefiz. O bizim kurtarıcımız, velinimetimiz, seyyidimiz, önderimizdir.
Peygamberi, Sünnetini, hadîslerini dışlamak, önemsiz göstermek isteyenlerin iyi niyetli olduklarını söylemek mümkün değildir.
Müslümanlar şeytanî bir oyun karşısındadır. Bid’atlerden, hurafelerden, bâtıl itikadlardan, zındıkça görüşlerden, şeytana ve tâğuta hizmet eden reformcuların hile ve hüd’alarından, vicdanlarını satmış veya kiralamış hainlerin tuzaklarından kurtulmak, selamet dairesi içinde kalmak istiyorsak Peygambere, Sünnetine, hadîslerine sımsıkı sarılmamız gerekir.
“Peygamberi çok sevmek, sakal-ı şerifini öpmek, kabrini ziyaret etmek şirktir, Allah’a ortak koşmaktır” diyenler sapıktır. Biz ehl-i sünnet Müslümanları, Kelime-i şehadetin ikinci kısmında “Muhammed abdühü ve Resûlühu” diyoruz Biz Peygamberimizi ilahlaştırmayız, putlaştırmayız. Ona ilâh dememek şartıyla ne kadar sevgi ve bağlılık göstersek, övsek azdır. Çünkü o bizim ebedî mutluğumuza vesile olmuştur, ona büyük minnet borcumuz vardır. Sonsuz salât ve selâm olsun ona. 10 Şubat 2001