Cumartesi

Ünlü müsteşriklerden M. Watt, “Müslümanlar, Peygamberlerinin en güzel örnek ve model olduğunu, insanlığı saadete, selamete ve kurtuluşa götürecek ilkelerin, ahlâkın, metodun onunkiler olduğunu iddia ediyor, fakat bu konuda bütün insanlığa hitap eden, Müslüman olmayanları da ikna edecek kitaplar yazamıyor, eserler veremiyor” mealinde fikir beyan ediyor. Bence, bir İngiliz rahibi olan bu doğubilimci doğru söylemektedir ve biz Müslümanların onun bu tenkidi üzerinde derin derin düşünmemiz gerekir.

Dünyada Hazret-i Muhammed aleyhissalatü vesselam konusunda yazılan kitaplar iki sınıfa ayrılır. Bir kısmı Müslüman yazarların müsbet mahiyetteki kitaplarıdır. Öteki kısmı ise gayr-i müslimlerin genellikle menfi kitaplarıdır. Müslümanların kitapları çağ kültürü seviyesinde değildir. Bu yüzden de yeterli olamıyor.

Hazret-i Muhammed kimdir? Misyonu nedir? İnsanlığa getirdiği reçete nasıl bir reçetedir? Müslüman yazarların apoloji edebiyatları esas itibarıyla inanmış olanlara hitab etmektedir. Yahudi, Hıristiyan, ateist, marksist, agnostik bir aydını İslâm Peygamberinin büyüklüğü, mesajının mükemmelliği konusunda aydınlatmak, ikna etmek için bu apoloji edebiyatı yeterli olmuyor.

Hazret-i Muhammed’in, insanlığın muhtaç olduğu büyük rehber olduğunu anlatmak için övgüye, apoloji edebiyatına, müdafaaya lüzum yoktur. Onu hakkıyla anlatmak yeterli olur. Lakin bu yapılamıyor.

Peygamberi gayr-i müslimlere anlatmak o kadar kolay bir iş değildir. Bunun için çağ seviyesinde çok güçlü bir genel kültür gerekir. Çağımızda bir siyer yazarının sadece siyer uzmanı olması yetmez. Büyük bir mütefekkir (düşünür) olması da gerekir. Sadece Müslüman mütefekkir olmakla da iş bitmez. İnsanlık çapında büyük mütefekkir olacaktır. İslâm dünyasında böyle, hem siyer ilmini bilen, hem de dünya çapında büyük düşünür olan yazarlar, araştırıcılar var mıdır?

Hazret-i Muhammed aleyhisselamı bütün insanlığa anlatacak, tanıtacak kimsenin tarih, tarih felsefesi, felsefe tarihi, metafizik, estetik, sosyoloji, sanat tarihi, hukuk tarihi, âmme hukuku nazariyeleri, siyaset kültürü, belli başlı dünya görüşleri, felsefî cereyanlar, mukayeseli dinler tarihi ve daha birçok yüksek kültür ve uzmanlık konusunda ve sahasında yeterli bilgiye, birikime sahip olması gerekir. Çağımızda iktisadî doktrinlerin, iktisadî çare ve çözümlerin büyük önemi vardır. Ünlü bir İngiliz iktisatçısı Batı dünyasındaki iktisadî doktrinlerin tahripkâr, bitirici, saldırgan olduğunu; onların yerine, daha barışçı ve çevreci olan Budist iktisat sisteminin kabul edilmesi gerektiğini iddia eden eserler yazmıştır. Hazret-i Muhammed’i anlatacak, onu tanıtacak büyük mütefekkirin bu gibi düşünürleri okumuş, binlerce konuyu ve kitabı gözden geçirmiş olması icab eder.

Hazret-i Muhammed’in Allah katında insanlığa getirmiş olduğu İslâm dini sadece bir inanç ve ibadet sistemi değildir, eksiksiz ve mükemmel bir dünya nizamı, hayat tarzıdır. İslâm hukuktur, siyasettir, iktisattır, ahlâktır, sanattır, medeniyettir, barıştır. Bunun edebiyatını yapmak kolaydır. Üstünlüğünü isbat etmek, insanları ikna etmek ise zordur, herkesin kârı (işi) değildir.

Bugünkü İslâm dünyasında, 21’inci asrın siyerini yazacak âlim ve fâzıllar yoktur. Çünkü Müslümanların eğitim sistemleri, okulları, üniversiteleri, ilahiyat fakülteleri buna yeterli değildir. Hazret-i Muhammed’i anlatmak sadece bir ilahiyat uzmanlığı işi de değildir. İslâm’da dünyevî ile uhrevî, din ile dünya ayrı olmadığına göre, Hazret-i Muhammed’i anlatma ve tanıtma işi İlahiyatçıların tekeline verilemez.

Biz Hz. Muhammed’e iman edip Müslüman olmuşuzdur ama onu hakkıyla anlayamamışız ve başkalarına da anlatıp tanıtacak kültür seviyesinde değiliz.

Çocuk Okutmak

Çocuk okutanlar kara kara düşünüyor. Özel okullar milyarlarca liralık ücret alıyormuş. Devletin okulları sözde bedava ama onlar da velilerden para istiyor. Eğitim sisteminin kalitesi çok düşük. Çağ seviyesinde bilgi verilemiyor, millî kimlik aşılanamıyor; hele ahlâk ve karakter terbiyesi konusunda durum hiç parlak değil.

Okullarımızda yabancı dil öğretiliyor sözde. Öğrenen var mı? Hemen hemen hiç yok. Danimarka’da liseden mezun olan her genç en az iki yabancı dil bilirmiş. Bunlarla kitap okur, konuşur, yazar; ticaret ve kültür sahasında bu lisanları kullanabilirmiş. Demek ki, orada eğitim güçlü ve müessir. Onlar lisan öğreteceğiz diyorlar ve öğretiyorlar. Bizde ise lisan öğreteceğiz diyorlar ve öğretemiyorlar.

Yabancı dilden geçtim, bizim maarifimiz (eğitimimiz) doğru dürüst Türkçe bile öğretemiyor. Halkımızın, gençliğin konuştuğu Türkçe değil mi? Elbette Türkçe, lakin o kadar Türkçeyi okuma yazma bilmeyen, mektep görmemişler de konuşur.

Büyük Britanya’da, lise ve kolejlerde sabahları, okulun kilisesinde âyin yapılır. Buna, bütün öğrenciler katılmaya mecburdur. Orada devlet, ülkenin dininden yanadır. Bizde eğitim sistemi uzun yıllardan beri islâmî hayat görüşüne, dinimizin amelî ahkâmının adı olan Şeriat’a cephe almıştır. Marksist ve Rafizî zihniyetliler dinin yerine bir ideolojiyi koymak istiyorlar.

Almanya’da bulunduğum sırada, bir doktor dostumun kızı gimnazyumda (lisede) okuyordu. Lisede tabiatıyla beden eğitimi dersleri vardı. Dindar bir Müslüman olan dostum kızının şort giyerek bu derslere katılmasını istemiyordu. Liseye giderek müdire hanım ile görüştü. Müdire, doktorun isteğini çok makul karşıladı, madem ki, sizin inançlarınıza ters düşüyor, kızınız spor kıyafetiyle o derslere katılmasın dedi. Sonra, beden eğitimi dersi öğretmenini çağırdı, durumu anlattı ve ayrıca “Bu yıl, beden eğitimi derslerinde elbise mecburiyeti olmayacaktır. Öğrencilerin her biri istediği kıyafetle derse katılacaktır” dedi. Kızın babası Müslüman doktora, “Kızınızın kapalı kıyafetle tek başına kalmasını ve komplekse kapılmasını önlemek için bu yıl kıyafet serbestisi kararı verdim” dedi.

İşte hukuk, demokrasi, insan haklarına hürmet ve riayet budur. Bizde böyle bir şey olabilir mi? Dindar Müslümanlara yobaz diyorlar. Asıl yobaz kendileridir.

Çocuk okutanlara çok acıyorum. Bu devirde Türkiye’de bilgili, ahlâklı, faziletli, karakterli, çağ seviyesinde eğitim almış; millî kimlik, kültür ve kişiliğe sahip, edebî ve zengin dil bilen, bir yabancı dil ile kitap okuyabilen olgun gençler yetiştirmek çok zordur. 11 Temmuz 1999