Cumartesi

 

Her toplumun pislik-adamları ve pislik-kadınları vardır. Bunların sayıları az olur ve tecrit edilip dışlanırlarsa sosyal yapıya fazla zarar veremezler.

Cenab Şehabeddin “Yüksek tepelerde hem kartala, hem yılana rastlanır” diyor. Yükseklere sürünerek çıkanlar genellikle pislik adamlardır.

Çocuklar, gençler, yeni nesiller için en büyük felaket; pislikleri sevmeleri, onları idealize edip örnek almalarıdır.

Bir ülkenin medyası ahlâklı, faziletli, namuslu şahsiyetleri tanıtmıyor, örnek göstermiyor; tam aksine ahlâksızları, faziletsizleri, pislikleri tanıtıyorsa o memleketin durumu pek kötü, geleceği pek karanlık demektir.

Kırsal kesimde pislik böcekleri vardır. Hayvan tezekleriyle beslenirler. Büyükbaş hayvanların tezeklerine yanaşır, yuvarlak pislik topları yapar ve onları bacaklarıyla iterek yuvalarına taşırlar. Zahirde insan gibi görünen pislik böcekleri, dinî ve mânevî bakımdan necaset mahiyetinde olan haram gelire, haram dolara ve euroya, haram menfaatlere düşkündür. Toplayıp toplayıp zimmetlerine geçirirler.

Namuslu ve şerefli insanların pisliklerle baş etmesi çok zordur. Herif veya karı, zaten kendisi necaset, onlar için sidik yarışı yapmak çok tabiîdir… İffetli, hayâlı, edebli, şerefli adamlar ve kadınlar sidik yarışı yapamazlar.

Renk renk, çeşit çeşit pislik böceği vardır. Kırmızısı, sarısı, karası, moru, yeşili… Renkleri, çeşitleri farklıdır ama maksut birdir: Para, menfaat, benlik, ikbal…

Hangi cepheden ve renkten olurlarsa olsunlar arivistler (İkbal avcıları, vüsuliyeciler) hep birer pisliktir. Yükselmek, makam ve mevki sahibi olmak için her haltı karıştırırlar.

Namuslu, şerefli, haysiyetli bir kimse, ehil olmadığı bir vazifeye tâlip olmaz, matlup (istenilen) olduğu taktirde kabul etmez. Arivist ise, bütün gayr-i meşru metod ve yollarla layık ve ehil olmadığı makamlara, mevkilere, riyasetlere, ünlere, alkışlara erişmeye ve ulaşmaya çalışır.

Pislikler faziletli ve namuslu geçinirler, meziyetlerinin haddi hesabı yoktur. Ancak bunların hepsi de kendilerinden menkuldür.

Pislikleri cevher sanan, peşlerinden koşan ahmaklar yok mudur? Olmaz olur mu? Hazret-i İsa ne buyurmuş? “Ben Allah’ın izniyle ölüleri dirilttim ama ahmaklara ve eblehlere yapabileceğim bir şey yoktur…”

Şu adamlara bakınız:

– Söylerlerse yalan söylüyorlar.

– Vaad ederlerse vaadlerini tutmuyorlar.

– Kendilerine bir emanet verilirse ona hıyanet ediyorlar.

Pisliklerde adalet ve insaf ne gezer. Onlar hem savcı, hem hakim, hem de cellattır. Savunma hakkı kutsalmış, herkesin kendini savunmaya hakkı varmış; umurlarında bile değildir.Zaten onların yargılamaları da yoktur. Yargısız infaz yaparlar.

Pisliğe bakarsanız çok insaflı ve faziletlidir. Nifakın adını ihlas ve fazilet koymuştur.

Eskiden denizlerde korsanlar varmış. Korsanların da kendilerine mahsus ahlâkı, kuralları, raconu bulunurmuş. Kendilerinden olanlara ilişmezlermiş. Zamanımızın pislik korsanları kendi ülkelerini, kendi halklarını, kendi devletlerini soyuyor.

Pislikler temiz olan her şeye düşmandır.

Kendisi zina ediyor, bin türlü fuhşiyat irtikâb ediyor; o halde zina suç değildir, fuhşiyatla mücadele etmek gericiliktir, iffet; modası geçmiş bir kavramdır.

Şu pisliklere bakınız. Türk toplumunun çekirdeği olan aile müessesesini yıkmak, çökertmek için nasıl çalışıyorlar.

Ruh asaletine, ahlâk ve fazilete sahip haysiyetli bir kişi atalarına, mâzisine, millî tarihine, millî kimliğine, millî kültür ve kişiliğine düşmanlık eder, söğer sayar mı?

Yunanlılar,Bulgarlar, Sırplar, Ermeniler Osmanlılara düşmanlık ediyor. Bunu anlamak mümkün de, şu sahte Türklerin düşmanlığını izah etmek mümkün mü?

Haram kazançlarla, çalıp çırparak, hortumlayarak, toplumu soyarak, halkın servetini talan ederek milyarlarca dolar vurmuş adamlar ve karılar nasıl olur da mesned-i izzette ser-efraz olurlar.

Beyimiz çok dindar, çok İslâmcıymış… Edebiyatı bıraksın da, o Karunvarî servetinin kaynaklarını açıklasın. Helâl servet mi, haram ve kara para mı, bilelim.

Hâlis milliyetçiymiş, falanmış filanmış… Anladık. Lütfen açıklamalı ve tafsilatlı mal ve servet beyanında bulunur musunuz? Bu göl nasıl birikti? Bu değirmenin suyu nereden geliyor?

Dinciler gemi azıya almış, vatan millet devlet büyük bir irtica tehdidi ve tehlikesi ile karşıya karşıyaymış… Sayın baylar, sayın bayanlar yaygarayı bırakınız da yediğiniz yağlı rantların hesabını veriniz.

Yakın tarihimizde inançları, dinleri, fikirleri yüzünden çok çileler çeken Müslümanlar görüldü. Ezildiler, itildiler, süründürüldüler. Çoluk çocukları da perişan oldu. İşlerini kaybettiler, ticaretleri çöktü. Acılar çektiler, zindanlarda çürüdüler, kimisi canından oldu kimisi sakat kaldı. İhlaslı Müslüman onlara denir.

İhlas şarkıları söyleyen şunlara bakınız: Bir elleri yağda, bir elleri balda. Kimileri var ki, lükste ve şatafatta Nemrud’a ve Firavun’a taş çıkartır. Doların yüz milyonlarıyla, milyarlarıyla oynuyorlar.

İslâm’da yağmacılık var mı? Peygamber ne buyurmuş: “Ocaktaki, içinde yağma malzeme olan tencereyi deviriniz…” dememiş mi?

Pislikler birbirini sımsıkı tutar, destekler. Hemşehri, arkadaş, dost, akraba, yakın, partili… Anca beraber kanca beraber.

Efendi! Zart zurtu bırak da şu soruya cevap ver: Senin maaşın belli, aileden gelen malın ve varlığın da belli. Peki bunca serveti nasıl yığdın?

Cevap veremez, kinini içinde saklar ve fırsat bulunca sırtlanlar gibi saldırır: “Gerici, yobaz, çağdışı!..” Yok canım…

Adam ticaret yapmış, sanayi sahasında varlık göstermiş, çeşitli hizmetler yapmış; aileden, babadan, dededen de serveti var, bu yüzden çok zengin olmuş. Kazancı helal ve meşru olmak şartıyla ona bir şey dediğimiz yok. Ama açık alınla mal ve servet beyanında bulunamıyorsa o pisliktir, pisliktir pislik…

Bu ülke, bu halk durup dururken bu hallere gelmedi. İçimizdeki pisliklerin işidir bunca rezalet, sefalet, kepazelik, hıyanet.

Bir adam ki, “Ben çok faziletliyim, duyduk duymadık demeyin ben çok ahlâklıyım, benim çok meziyetlerim vardır…” diye davul çalıyor, bilin ki, bu gürültünün ardında çok bit yeniği vardır.

Bir büyüğümüz ne demiş: “Asıl fazilet, düşmanın şehadet ve kabul ettiğidir.”

Bu dünya böyledir. Oluklar çifttir, birinden nur akar, birinden kir. Dünyaya gelen bela yağmurundan kendini koruyamaz. Elbiseye, üste başa bulaşan çamur ve kir yıkanır giderilir ama vicdana bulaşan çamurun temizlenmesi çok zordur.

Bir insanın haram yiyerek haram servet edinerek temiz kalması mümkün değildir. 25 Nisan 2004