Çarşamba

 

Hürriyet Gazetesi GenelYayın Yönetmeni

Ertuğrul Özkök,

23 Eylül 2006 tarihinde

“Üniversiteye ille de türbanla gitmek isteyen kızların misyonu nedir?”

başlıklı bir yazı yayınladı ve bu sorunun sadece İslâmcı çevreler tarafından değil, liberaller tarafından da tartışılması gerektiğini söyledi.

Bunun üzerine

Ankara Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Atilla Yayla,

Özkök’e hitaben bir açık mektup kaleme aldı (Zaman Gazetesi, 29.06.2006).

Ehemmiyetine binaen (çok önemli olduğu için) Prof. Yayla’nın açık mektubunun cümlelerini, çok açık ve seçik olması için maddeler halinde aşağıya sıralıyorum:

1. İdeolojik tercihi sosyalizm, muhafazakârlık, nasyonalizm veya İslâmizm değil liberalizm olan, Türkiye’de liberalizm hakkında ilk kitabı yazan ve son 14 yılı

liberal düşünce topluluğu

bünyesinde olmak üzere yaklaşık 20 yıldır liberal değerlerin anlaşılması, yayılması ve ülkemizin siyasî, iktisadî ve hukukî düzeninin liberalleştirilmesi için gayret sarf eden bir akademisyen olarak bu çağrınızı üzerime almanın hakkım ve görevim olduğu kanaatindeyim.

2. Ben, insanların doğuştan gelen doğal haklara -hayat, hürriyet, mülkiyet- ve hakların toplum içinde tezahürü olan sivil özgürlüklere -seyahat, din ve vicdan, ifade ve teşkilâtlanma özgürlüklerine- sahip olduğuna inanıyorum.

3. Bana göre bir siyasî, ekonomik, hukukî yapılanma bu haklara saygı gösterdiği ve onları koruduğu ölçüde meşru ve kıymetlidir.

4. Bu haklar toplum, devlet, hükümet lütfettiği veya izin verdiği için sahip olduğumuz, onlar istemediğinde vazgeçebileceğimiz ve çiğnenmelerini normal karşılayabileceğimiz haklar değildir.

5. Medenî bir hayat ancak bu değerlere bağlanmakla, onları sıkı sıkı korumakla ve siyasî, hukukî, ekonomik yapılanmaları onlar üzerinden gerçekleştirmekle mümkün olabilir.

6. Türkiye’de kadın vatandaşlarımızın bir kısmı şu veya bu gerekçeyle veya başka bir amaçla başını örtmektedir. Bir liberal olarak bana düşen; bu vâkıayı olduğu gibi kabul etmek ve başlarını örtmelerinden dolayı bu vatandaşları vicdanımda mahkûm etmemek ve negatif diskriminasyona [ayrımcılığa] tutuluyorlarsa buna karşı çıkmaktır.

7. Elbette kimi kadınların başını niçin örttüğü bilimsel çalışmalara konu yapılabilir; ama bu çalışmalardan bir normatif hükme varılamaz. Bilim değer üretmez, olsa olsa toplumsal durumun kısmî ve geçici bir fotoğrafını çekmemizi sağlar. Değerler hayatın içinden ve pek çok faktörden etkilenerek ortaya çıkar. Bilimsel araştırmalara dayanarak türban takmanın “iyi” veya “kötü”, “doğru” veya “yanlış” olduğu söylenemez.

8. Türbanlı öğrencilerin engellenmesi suçtur (Bu cümle bir ara başlıktır).

9. Benim savunduğum liberal düşünceye göre türban takmak veya takmamak temel bireysel hakların kullanılması biçiminin bir yansımasından ibarettir. Kişinin türban takması onun hem (negatif) özgürlüğü ile, hem mülkiyet, hem ifade özgürlüğü ile alakalıdır.

10. Bir başka deyişle kişinin türban takmasını kamu zoruyla engellemek onun tercih özgürlüğünü, mülkiyet hakkını, ifade özgürlüğünü ihlâl etmek anlamına gelir.

11. Türbanın üniversitelerde yasaklanması, aynı zamanda, bizim darbe ürünü Anayasamızda bile dile getirilmiş olan eşitlik ilkesinin ve eğitim-öğretim hakkının ihlâlidir.

12. Dolayısıyla türbanlı öğrencilerin üniversitede okumasının engellenmesi bir suç teşkil etmekte ve bunu yapanların cezalandırılması gerekmektedir.

13. Bunun yapılmıyor olmasının başlıca nedeni rejimimizin hukuktan çok güce dayanması ve güçlü olanın baskın çıkmasıdır.

14. Hukuk ve kaba güç birbirinin zıddıdır.

15. Belki dikkatinizi çekmiştir, türbanla ilgili olaylarda mağdur edilenler hep, cezaî değil idarî yaptırımlara maruz bırakılmaktadır.Tek başına bu gerçek bile yasağın kaynağının hukuk değil, bürokratik otorite olduğunu ve türban takmanın bir siyasî kabahat (cezalandırılmayan bir siyasî suç) durumuna getirildiğini göstermektedir.

16. Bu söylediklerime cevap olarak Anayasa’dan ve Anayasa Mahkemesi kararlarından bahsetmenizi tavsiye etmem; zira Anayasa da, Anayasa Mahkemesi kararları da bu yasağı temellendirmeye yetmez. İnsan haklarını ilgilendiren düzenlemeler kanunla yapılabilir; Türkiye’nin pozitif hukukunda türbanı yasaklayan bir kanun yoktur -olsa bile gayrimeşru olurdu- ve Anayasa Mahkemesi kararları Yasama Meclisi’ni aşarak bir hüküm tesis etmez, edemez.

17.Sayın Özkök, yazılarınızdan bildiğim kadarıyla reşid oldukları için üniversite öğrencilerine türban yasağı koymanın yanlış olduğu kanaatindesiniz. Bu özgürlükçü tavrınızı takdir ediyorum. Ben de sizinle aynı fikirde; ama sizden iki yönden daha ilerideyim:

a. İlk olarak, bana göre, bu yasak yukarıda dediğim gibi yalnızca yanlış değil, kanunsuzdur da.

b. İkinci olarak, ben türban yasağının sırf üniversite öğrencileri için değil, bütün öğrenciler ve bütün kamu çalışanları için de yanlış ve hukuk dışı olduğunu düşünüyorum.

18. İsteyen her öğrenci başını örtebilmeli ve avukatlık, doktorluk, hâkimlik gibi mesleklerin lisansını almış kişiler başörtülü olarak mesleklerini icra edebilmelidir.

19. Bu yaklaşıma ‘Kamu Görevlileri Tarafsız Olmalı’ diyerek itiraz edildiğini duyar gibiyim. Ne var ki yanılıyorsunuz, başı açıklık tarafsızlık değildir. Başörtüsü takmak bir değer tercihini yansıtabileceği gibi başı açıklık da bir değer tercihini yansıtabilir.

20. Elbette vatandaşlara kamu hizmetlerinin sunulmasında mutlak değilse bile maksimum tarafsızlığın sağlanması şarttır. Ancak, bunun yolu, insanların değersel olarak tarafsızlaştırılmasından -ki bu imkânsızdır- değil, kamu hizmetini düzenleyen kuralların tarafsızlaştırılmasından ve tarafsız kuralları ihlâl etmenin idarî ve hukukî olarak müeyyidelendirilmesinden ve bunun kurumsallaştırılmasından geçmektedir. Bunun yapılabileceğini gösteren pek çok örnek vardır.

21. Sayın Özkök, üzülerek görüyorum ki liberallerin de üzerinde “tartışmasını” istediğiniz sorunuz ön yargılı. Üniversiteye “ile de türbanla gitmek” istenmesinden söz ediyorsunuz. Bu sorunuzu neden bazılarınca kızların “ille de” başörtülerini atarak üniversiteye gelmesinin istendiğini sorarak cevaplayabilirim.

22. Başkaları istemiyor, birilerinin hoşuna gitmiyor diye insanların haklarından, bu hakların kullanılmasının tezahürlerinden vazgeçmelerini talep etmek ahlâk dışıdır ve bu yola bir defa girersek sonunda bütün haklara elveda deme noktasına varmamız kaçınılmazdır. (Devamı yarın) 09 Kasım 2006