Cuma

 

Çağımızın büyük Ehl-i Sünnet ulemâsından, aslen Suriyeli, Mekke Kral Abdülaziz Üniversitesi, Şeriat Fakültesi eski profesörlerinden muhterem Muhammed Ali es-Sabunî Hazretlerinin

“Cennet kimsenin tekelinde değil, Mâliku’l-Mülk olan Allah’ın elindedir”

başlıklı yazısını bütün Müslümanlar okumalıdır.

Muhterem Hoca Efendi bu yazıyı Prof. Dr. Süleyman Ateş’in

“İslamî Araştırmalar Dergisi”

ndeki (Yıl 1989, cilt 3, sayı: 1)

“Cennet Kimsenin Tekelinde Değildir”

başlıklı yazısına cevap olarak kaleme almıştır.

Konuya girmeden önce

Muhammed Ali Es-Sabunî

Hazretlerinin üslubuna, hilmine, ahlâkına hayran kaldığımı beyan etmek istiyorum. Süleyman Ateş’i tenkid ederken son derece yumuşak, son derece kibar ve nezih bir ifade kullanmakta; ona değerli kardeşim, şeklinde hitap etmektedir.

Sayın Ateş, yukarıda zikri geçen makalesinde diğer eserlerinde telif etmiş olduğu Kur’ân tefsirinde gayr-i Müslimlerın de cennete gireceklerini iddia etmektedir. Böyle bir iddia Kur’ân’a, Peygamberin beyanlarına, on dört asırlık icmaya aykırıdır.

Resulullah Efendimiz İslâm’ı tebliğ etmeye başladıktan sonra O’nun peygamberliğini ve çağrısını duyup da kabul ve iman etmeyen, aksine yalanlayan, inkâr eden;

Peygambere -hâşâ- “yalancı”, Kur’ân’a -hâşâ- “düzmece”, İslâm’a -hâşâ- “uydurma din” diyen bir kimse için kesinlikle necat, saadet, felah ve selamet yoktur.

Cenneti tekellerine almak Müslümanların ne haddine!.. Cennetin bir sahibi vardır, o da AllahuTeâlâ Hazretleridir. O dilediğini koyar, dilediğini koymaz. Cennete kimler girecektir? Biz bu konuda Kur’ân-ı Kerîm’e, Peygamberin sahih hadislerine ve on dört asırdan beri Kitap ve sünnete bağlı din imamlarının ve büyük ulemânın ictihad, görüş ve fetvalarına bakarız. Bu gibi konularda kendi kafamıza göre karar vermeyiz.

Birtakım diyalogcular karşı çıkıyorlar ama ortada kesin bir gerçek vardır. O da Kur’ân-ı Kerîm’in, Resulullah’ı inkâr ve tekzip edenleri kâfir ilan etmesidir. Bu konudaki kesin nasları hiçbir Müslümanın inkâra mecali olamaz. Din ve Şeriattaki muhkem bir bilgiyi kabul etmeyen, ona ters bir inanç ve görüş sahibi olan kimse maazallah dinden çıkmış olur.

Peygamber Efendimizden sonra, cennete girmenin temel şartı O’na iman etmek ve O’na tâbi olmaktır. Birtakım diyalogcular her vesile ile sık sık

“İbrahimî üç din”

diyorlar ve Müslümanlara,

sanki üç hak din varmış gibi

propaganda yapıyorlar. Bu son derece yanlış ve sakıncalı bir propagandadır.

Hazret-i Adem’den beri bir tek hak din olmuştur, o da İslâm’dır. Hazret-i İbrahim için Kur’ân

“İbrahim, Yahudi ve Nasranî değildi, hanif ve müslimdi”

buyuruyor.
Binaenaleyh tek bir İbrahimî din vardır ve o da İslâm’dır.

Kur’ân-ı Kerîm’in

Âl-i İmran sûresinin 85’inci âyetinin meâli

şöyledir:

“Her kim İslâm’dan başka bir din ararsa asla kabul edilmez ve o kişi ahirette hüsrana

(zarara)

uğrayanlardan olur.”

Başka bir âyette:

“Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı beğendim”

(Maide: 3) buyurulmaktadır. Diğer bir âyet:

“Ancak Müslüman olarak can verin.”

Âl-i İmran: 102)

Sahih-i Müslim’de Peygamberimizden şu hadis rivayet ediliyor; “Nefsimi elinde tutan (Allah’a) yemin ederim ki, Yahudi olsun, Hıristiyan olsun beni işiten (benim davetim ve tebligatım kendisine ulaşan) bir kimse, bana gönderilenlere inanmadan ölecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktır.”

Resulullah Efendimiz bir gün Hazret-i Ömer’in Tevrat’tan bazı sayfalar okuduğunu görmüş, kendisine kızmış ve şöyle demiştir:


“Allah’a kasem olsun ki, Musa Aleyhisselâm hayatta olsaydı, bana tâbi olmaktan başka bir şey yapmazdı.”(İbn Kesir’in tefsirinde yazılıdır.)

Profesör

Muhammed Ali Es-Sabunî Hazretlerinin

makalesini on altı sayfalık bir broşür halinde bastırtmış bulunuyorum. Başlığı şöyledir:

“Ehl-i Kitab Cennetlik mi?.. Profesör Süleyman Ateş’e Açık Mektup.”

Arzu edenler Bedir Yayınevi’nden bir nüsha ücretsiz alıp okuyabilirler. Dağıtmak arzu eden olursa onlar da maliyet fiyatına (100 adetlik paketi 10 YTL) alıp dağıtabilirler. (Bedir Yayınevi, Cağaloğlu Yokuşu, No: 6, Tel: 0212 519 36 18)

Sabunî Hazretlerinin yazısı hem Türkçe hem de Arapça olarak http://www.darulhikme.org internet sitesinde yer almaktadır. Muhterem mütercimi Ömer Faruk Tokat’a, bu metni broşür haline getirip yayınlamamıza izin verdiği için teşekkür ediyoruz.

Milliyet Şaşmış

Milliyet gazetesi çok rahatsız olmuş. Haberinin başlığı şu:

“Eğitimciden ‘Vahiy’ Programı.”

Neymiş efendim,

Bakırköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürü olan Yaşar Değirmenci,

HilâlTV’de

“Vahyin Penceresi”

programını hazırlıyormuş. Yaşar Değirmenci bir programda tesettürü savunmuş… Falan filan.

Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî bir dairesi vardır, ismi Diyanet İşleri Başkanlığı’dır. Bu resmî başkanlık iki gerekçeli fetva çıkartarak tesettürün İslâm dininde farz olduğunu bir kere daha ilân etmiştir. (Bu iki fetva 16 sayfalık bir broşür olarak yayınlanmış olup, arzu edenler Bedir Yayınevi’nden (Cağaloğlu Yokuşu, No: 6, Tel: 0212 519 36 18) ücretsiz olarak alabilirler.

Türkiye Müslüman bir ülkedir. Bu Müslüman ülkede devlet bütün okullarda mecburî ve resmî din dersleri okutturmaktadır. Halkımız Müslümandır. İslâm dininde vahye inanmak vardır. Milliyet gazetesi mânâlı bir üslupla

“Eğitimciden ‘Vahiy’ Programı”

diye yazarken acaba ne kasd etmektedir? Bir eğitimcinin Müslüman olması, vahye inanması, tesettürü farz olarak kabul etmesi suç mudur?

Bizdeki birtakım büyük ve güçlü medya organları (gazeteler, TV’ler, dergiler, ajanslar, internet siteleri) artık din konusunda, inanç hürriyeti konusunda daha aklı başında olmalıdır. Bir gazetenin veya gazetecinin ateist veya agnostik olması, inananlar için “Aaa… Bu adam vahye inanıyor…” demesini haklı göstermez.

Müslümanlar vahye inanırlar… Peygambere inanırlar… Kur’ân’a inanırlar… Şeriata inanırlar… Tesettürün farz olduğuna, iyi bir şey olduğuna inanırlar… İçkinin ve faizin haram olduğuna inanırlar… Evrim teorisinin doğru olmadığına inanırlar…

İnanmayanların, bu inançlara saygı göstermesi gerekir. Aaaa, bir eğitimci vahiyden bahs ediyor şeklindeki üslup ciddî gazetecilik ile uyuşmaz. Böyle bir düşünce “Aaa… Afrika’da siyah derili insanlar var…” şeklindeki şaşkınlığa benziyor. 03 Mart 2007