Çarşamba

 

Muhterem Üstad Profesör

Ahmet Yüksel Özemre

Beyden bir ricada bulunacağım. Bir nükleer savaşta sivil halk neler yapmalı, kendisini ve çoluk-çocuğunu korkunç ölümlerden, radyasyonun sebebiyet vereceği fecî hastalıklardan nasıl korumalıdır? Ne gibi sığınaklarda barınmalıdır? Ortam radyasyonlanınca yeme, içme, giyim hususunda nelere dikkat etmelidir?.. Bu konuda metin olarak küçük, fayda olarak büyük bir yazı hazırlamak lütfunda bulunsunlar, bendeniz bu sütunda yazayım. Başka gazeteler, dergiler, fıkra muharrirleri

(köşe yazarları),

belediyeler, sivil kuruluşlar bu metni yekûn olarak milyonlarca çoğaltsınlar, yaysınlar, zavallı halkımız hazır olsun.

Bayram değil seyran değil, bu da nerden çıktı demeyin. 1912’de bayram seyran yokken o korkunç, o şeametli Balkan savaşı patlak vermiş ve koskoca Rumeli’yi fecî şekilde kaybetmişizdir. Bulgar orduları Çatalca’ya kadar gelip dayanmıştır.

1913’te galipler arasında İkinci Balkan Savaşı patlamamış olsaydı, Edirne’yi de geri alamayacaktık.

Fırtınalar, felâketler, şeametler haber vererek gelmezler. Âniden patlak verirler. Beklenen büyük felâket büsbütün habersiz değil. Kulaklarınızı zemine dayarsanız onun ayak seslerini duyacaksınız.

Peygamber 1400 yıl önce haber vermiş…

Diğer dinlerde de ahir zamanda vuku bulacak korkunç hadiselere dair nice bilgiler var… Geçenlerde Üsküdar’da iki apartman tahliye edildi. Altlarından metro geçiyormuş, temelleri ve duvarları çatlamış. Dairelerde oturanlar bakmışlar ki, sıvalarda yarıklar, çatlaklar oluşuyor, binadan çıtır çıtır sesler geliyor. Zamanında belediyeye, kaymakamlığa haber vermişler, birkaç eşyalarını alıp en kısa zamanda

“seslenen”

yapılardan kaçmışlar. Çatlaklar, yarıklar.. Çıtırtı ve pıtırtı sesleri… Bunları görenler görüyor, duyanlar duyuyor.

Güneyimizde, Ortadoğu’da atom bombaları, nükleer füzeler patlayınca ne olacak? Rüzgârlar, bulutlar, yağmurlar onların radyasyonlarını bize getirecektir. Ne yapacağımızı biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bilmemek büyük ayıp değildir, asıl büyük ayıp öğrenmemektir.

Elektrikler kesilecek, sular kesilecek… İnsanlar yiyecek bulmakta güçlük ve zahmet çekecek… Doğalgaz kesilecek… Farz edin kışın en şiddetli günleri ve doğalgaz kesik. Milyonlarca şehirli ne yapacak? Gaflet öylesine kesif ki, yeni yapılan apartmanlara soba bacası bile koymamışlar.

“Kesilmez, kesilmez, kesilmez…”

Ya öyle mi? Peki kesilirse ne olacak?

Olağanüstü hallerde ve büyük felâketlerde bir de yağmacılık olacak.Para için, mücevher için, altın ve gümüş için, dolar ve euro için gözleri dönmüş, adeta kudurmuş alçaklar ellerinde bıçaklar ve baltalarla yağmaya başlayacaklar. Zamanları dar, yüzüğü almak için ölünün veya yaralının parmağını, bileziği gasp etmek için bileğini kesecek. Normal zamanlarda sokaklarda insan öldüren kapkaççılar, olağanüstü hallerde ve felâketlerde neler yapmazlar?

Biliyorum suç işliyorum… Halkla yağmacıların ve kapkaççıların arasına fitne ve fesat tohumları ekiyorum. Suçum büyük… Amerikalılar Bağdat’ı alınca müzeleri nasıl yağmaladılardı? Allah saklasın, bizde de böyle facialar olabilir. Gerçi Amerikalılara lüzum yok, bizde de müze yağmacıları zaten harıl harıl çalışıyorlar. On sene oldu mu bilmem, gazeteler koro halinde feryat etmişlerdir,

“Adana müzesinden on iki bin tarihî eşya kayboldu”

diye. Sonunda ne oldu?.. Bu işin dosyası mürur-i zamandan

(zaman aşımından)

rafa kaldırılmıştır. Her neyse…

Şu hususlar hatırınızda bulunsun:

1. Kendinizi, ailenizi, çoluk-çocuğunuzu radyasyondan nasıl koruyacaksınız?

2. Gerektiğinde kaçabileceğiniz bir sığınak var mı?

3. Bozulmayacak yiyecek maddeleri stok ediniz. Makarna, bulgur, pirinç, peksimet, konserve, kuruyemiş ve saire.

4. Birkaç piknik tüpü, lüks lambası, gazyağı lambası, mum, el feneri.

5. Tıbbî yardım malzemesi ve ilaç.

6. Battaniye, uyku tulumu…

7. Bir hafta yetecek su. Bir hafta sonra? Allah kerim.

“Efendim, olağanüstü bir durumda biz hemen otomobilimize bineriz, Kaz dağları yaylasındaki nefis yazlığımıza gideriz…”

Hava gidersiniz. Öyle zamanlarda yollar ana baba günü olur, 6 saatlik yolu 6 günde alamazsınız. 29 Haziran 2006