Reformcular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
Çarşamba
Usûle (asıllara) ait temel din hükümleri tartışılmaz, o konuda icmâ nasılsa, 1400 yıldır din âlimleri nasıl anlatmışlarsa o şekilde aynen kabul edilir. Bu hükümlere “mevrid-i nas” denilip mevrid-i nasta ictihad yapılmaz, farklılık olmaz.
İslâm dininde beş vakit namaz olduğu 1400 küsur yıllık bir icma ile sabittir. Oruç, zekât, hac da böyledir.
Dinimizin kadınlar konusundaki tesettür emri de böyledir.
Son yıllarda, maalesef bazı din hükümleri tartışılmaya, bu konularda her kafadan ayrı bir ses çıkmaya, yorum yapılmaya başlanmıştır.
Reformcular yeni bir İslâm türetmek istiyor. Onların yeni İslâm’ı nasıl bir İslâm’dır?
1. Onlar dinin temel kaynaklarından ikincisi olan Sünnet’i devre dışı bırakıyor. Sünnet dışlanınca reform, manipülasyon, tahrifat, saptırma onlar için kolaylaşıyor.
2. Onlar Kur’ân-ı Kerîm’i kendi heva, heves, reyleriyle yorumluyor.
3. Onlar Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslâm çıkartmak için çalışıyor.
4. Onlar, “Onbeş yaşına gelen, yâni büluğa ermiş bulunan her Müslüman kendi kafasına göre ictihad yapabilir, dini aklına göre yorumlayabilir” diyerek; din âlimi olmayan herkesin din hakkında konuşup hüküm vereceği bir kaos ve anarşi ortamı oluşmasını teşvik ediyor. Bu ise bazı cahil ve beyinsizlerin çok hoşuna gidiyor.
5. Onlar ilâhî bir din ve nizam olan İslâm’ı beşerî bir hümanizma derekesine indirmek istiyor.
6. Onlar Peygamber Efendimizin (Salât ve selâm olsun O’na) Müslümanlar üzerindeki Kıyamet’e kadar devam edecek olan riyasetini, önderliğini, mürşidliğini kaldırıp, onun yerine kendileri geçmek istiyor.
A. Batı dünyası Şeriatlı, fıkıhlı İslâm’dan korkuyor, çekiniyor. Onlar kendi dinlerini zamana uydurmuş, bir hümanizma, bir dernek haline getirmişlerdir. Müslümanların da öyle yapmasını istiyorlar. Batı dünyası her geçen gün biraz daha fazla sekülerleşmektedir, yani din ile hayatı birbirinden ayırmaktadır. Müslümanlar da böyle yapsınlar, böyle olsunlar istiyorlar.
B. Bizde gayet militan, fanatik, zorlayıcı bir zihniyet birtakım zındık İlâhiyat profesörlerini teşvik ederek, İslâm dini üzerinde köklü değişimler yaptırmak istiyor.
C. Birtakım yarı aydınlar dini medeniyet ve medenileşmek karşısında bir engel olarak görüyor. “Biz dine karşı değiliz ama bundan bin dört yüz yıl önce gönderilmiş hükümler artık zamanımızda hayata ve topluma uygulanamaz” diyorlar.
Maalesef dinde reform, dini bozmak konusunda yapılanlar dindar ehl-i sünnet Müslümanları tarafından gereği gibi cevaplandırılamıyor. Müslümanların âlimleri, aydınları, entelektüelleri reddiyeler yazarak, batıl fikir ve görüşleri aklın ve ilmin ışığında çürüterek Kur’ân’a ve Sünnet’e bağlı geleneksel hakikî İslâm’ın savunmasını yapamıyor. Bu konuda şimdiye kadar verilen cevaplar, kaleme alınan reddiyeler yetersizdir.
Diyelim ki, reformcular, zındık İlâhiyatçılar Hazret-i Peygamber’e, Sünnet’e, icmaya cephe aldılar, “Peygamber bir postacı idi, öldükten sonra işi bitmiştir…” şeklinde zararlı ve zehirli fikirler ve görüşler ileri sürdüler. Müslümanların bunlara karşı çok güçlü cevaplar hazırlayıp, bunları broşürler, kitaplar şeklinde yüzbinlerce, milyonlarca bastırıp dağıtmaları gerekmez miydi? İşte bu yapılmamıştır.
Bu konuda hiç müdafaa yapılmadı, reddiye yazılmadı, cevap verilmedi demiyorum. Ama çok azdır bunlar, çok yetersizdir.
Reformcular onbeş yıldır harıl harıl çalışıyor. Bir kısım halkı kandırmaya muvaffak olmuşlardır. Sosyetik, açık saçık bir hanımı ele alalım. Bu kadıncağız inanmak da istiyor ama ehl-i sünnet Müslümanlarının anlattığı İslâm ona ağır geliyor. Tesettüre giremez, beş vakit namaz kılamaz, içkiden vaz geçemez. Reformcu; bu kadına istediği, uyabileceği bir din teklif etmektedir. İstediğini yap, istediğin gibi yaşa. Yobazlar, gericiler dinimizi zorlaştırdı… şeklinde konuşuyor ve yazıyorlar.
Reformcuları, zındıkları susturmak konusunda Ehl-i Sünnet Müslümanları niçin başarılı olamadı?
I. Müslümanların artık müstakil dinî otoriteleri, medreseleri, teşkilâtları, hiyerarşileri kalmamıştır. Mısır’da bir Ezher Üniversitesi var, bizde yok. Reformculara kim cevap verecek? Ankara’daki Diyanet, devletin kontrolu altındadır, ses çıkartamaz.
II. Türkiye Müslümanlarının başında bir din sömürüsü belâsı bulunmaktadır. Dine hakkıyla hizmet eden ihlâslı ve doğru (müstaqim) şahsiyetleri tenzih ederim ama son yıllarda birtakım canavarlar hizmet perdesi altında islâmî kesimi şaşırtmakta, aldatmakta, soymakta, yanlış yollara sokmaktadır. Bu adamların dini imanı paradır, putları da nefs-i emmareleridir. Bunların reformcularla mücadele etmek gibi bir dertleri yoktur.
III. Tarihî ârızalar ve Ehl-i Sünnet Müslümanlarının kendi hatâları yüzünden bizde artık büyük ulema yoktur. Büyük ulema, büyük İslâm medreselerinden yetişir. Onlar olmayınca elbette ulema olmaz. Birkaç istisnâî âlim ile gereken hizmetler yapılamaz.
Müslümanların temel vazifelerinden biri de, dinin saflığını korumaktır. Reformcular dinin safiyetine taraftar gibi görünerek dini bozmak istiyorlar. Amerika’daki maktul (öldürülmüş) Reşad Halife bunlardandı. İşi o kadar ileriye götürmüştü ki, Kur’ân’da iki âyet sonradan yazılmıştır, namazlarda salavat okumak şirktir, İslâm dini ulema tarafından tahrif edilmiştir gibi hezeyanları yüksek sesle söyleyip yazabilmekteydi. Bizdeki İlâhiyatçı reformculardan biri işte bu Reşad Halife’nin talebesidir.
Reformlara gerekli ve yeterli cevapları vermeyen, reddiyeleri hazırlatıp yayınlamayan Ehl-i Sünnet Müslümanları büyük bir sorumluluk altındadır. 11 Ekim 2001