Reformculuk çıkmaz sokak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
Pazar
Adam beş-on sene içinde çok şüpheli, çok şâibeli bir şekilde Karun gibi zengin olmuş. Hakkında korkunç rivayetler var. Hortumlamış, çalmış çırpmış, vurmuş götürmüş. Siz hele bu adam hakkında
diye bir yazı yazın, sizi ananızdan doğduğunuza pişman ederler.
Reformcunun biri bozuk fikir ve görüşlerle dolu bir din kitabı yazmış, başkaları da tenkit etmişler, reformcu mahkemeye vermiş, bu kişiler benim o kitap ile yapacağım ticareti baltaladılar, kârıma kesat geldi demiş ve sonunda 20 milyar lira tazminat almış.
Kötü yola düşmüş bir karı için
derseniz bunun da cezası var. Hırsızların, fâhişelerin de elbette temel hakları ve haysiyetleri vardır…
Birkaç yıldan beri birtakım ilahiyatçılar mangalda kül bırakmamacasına reformculuk yapmaya başladılar. Edepsizliğin de bir hududu varmış, bu adamlar o hududu da aştılar. Bunlardan birini anlattılar, nasıl diploma almış, nasıl profesör olmuş. Yazsam, beni mahkemeye verecek, yüklü tazminat alacak. Yazamıyorum. Reformculuk konusunda sevgili ve muhterem Müslüman kardeşlerime bazı tavsiyelerde bulunmak istiyorum:
(1) Az reformcu, orta reformcu, çok reformcu, çok aşırı reformcu, zıvanadan tam çıkmış reformcu… Bid’atçi reformcu, mürted reformcu… Bunların hiçbirinde hayır yoktur. Hepsini toptan reddetmemiz gerekir. Hâşâ Allah yanlış yapmış, Peygamber hatâ etmiş de bu reformcular doğrusunu bildiriyorlar… Böyle hezeyan olmaz, böyle sapıklık olmaz. Reformun her türlüsü bâtıldır, hükümsüzdür.
(2) Din konusunda yüzde yüz olarak kesinlikle Ehl-i Sünnet ve Cemaat imamlarına (din önderlerine), fakihlerine, şeyhlerine uymalıyız. Onlar usûlde ittifak halindedir. Füruat meselelerinde çeşitlilik vardır. Bunlara muhtelefün fih mesail denir, dinin esasına ait mesele ve hükümler değildir bunlar.
(3) Mezhepsizlik en tehlikeli ve tahripkâr bid’at ve reformculuktur.
(4) Telfik-i Mezahip tuzağına düşmeyelim. Telfik-i mezahip dört mezhebin hükümlerini karışık şekilde, canının istediği gibi uygulamak demektir. Böyle bir şey dini, fıkhı, şeriatı oyuncak etmek mânasına gelir.
(5) Bazı reformcular Farmason, Rafızî, taqiyyeci, karanlık, bozuk bir şahsiyet olan Cemalüddin Afganî’yi Müslümanlara kurtuluş önderi olarak gösteriyorlar. Afganî, onun talebesi Abduh, onun talebesi Reşid Rıza bozuk kişilerdir. Bunlardan önder olmaz, kurtarıcı rehber olmaz. Bu tuzağa düşmeyelim.
(6) Dinî bilgileri öğrenmek hususunda metodumuz şu olmalıdır: Hanifî mezhebine mensup Müslümanlar, merhum dersiâm
hazretlerinin (Eski İstanbul Müftüsü, Diyanet Reisi),
ni veya bu kitap gibi muteber bir kitabı; Şafiî mezhebine mensup olan sevgili kardeşlerimiz ehliyetli, liyakatli, icazetli bir fakihin yazmış olduğu muteber ve güvenilir bir Şafiî ilmihalini esas alacaklar ve her Müslümanın bilmesi gereken temel din bilgilerini bunlardan okuyacaklardır. Reformcuların yazdığı din kitaplarını okumak ve dinini onlardan öğrenmek kişiyi büyük felaketlere, zararlara götürür. Akaide, ahlâka, muamelata, vaaz ve irşada dair bilgileri hep ehliyetli ve icazetli din büyüklerimizin eserlerinden okuyup öğrenmeliyiz.
(7) Reformcular ve bozuk fırkaların propagandacıları, devamlı olarak şöyle diyorlar:
Dinimizin esası elbette Kur’ân’dır ama her Müslüman dinini Kur’ân tercümelerini, meallerini, tefsirlerini okuyarak öğrenemez. Din tahsili yapmamış cahil bir kişi, iki sene Kur’ân tefsiri okusa, iki rekat namazın nasıl kılınacağını doğru dürüst öğrenemez. Din, Kur’ân tercüme ve tefsirinden değil; ilmihal, fıkıh, akaid, ahlâk, mev’ize, irşad, nasihat kitaplarından öğrenilir. Doğru olan metod budur.
(8) Dinî konularda orta yolda, Sevad-ı Âzam dairesinde bulunmak gerekir. Resulullah Efendimiz “Ümmetim içinde ihtilâf (anlaşmazlık) çıktığı zaman siz Sevad-ı Azam yani büyük karaltı (büyük topluluk) içinde bulununuz” demiştir. Büyük karaltı, büyük topluluk Ehl-i Sünnet ve Cemaat topluluğudur. Orta yol budur. İslâm dininin doğru anlatılması ve anlaşılması bu yola girmekle olur.
(9) Reformcuların, bid’atçilerin, naylon müctehidlerin uyduruk, saçma fetvalarına kesinlikle kulak asılmamalıdır. Onlara dinî mesele soran, onlardan fetva isteyen, onların verdiği fetvaları kabul edip uygulayan kimseler kendi dinlerini kendi elleriyle yıkmış olurlar. Fetva, tabakat-ı fukahanın en alt derecesi olan gerçek müftülerden sorulur.
(10) Reformcular ve bid’atçiler İslâm dininin reforma muhtaç olduğunu iddia ediyor. Bu çok büyük bir sapıklık ve küstahlıktır. İslâm, Allah tarafından gönderilmiş ilâhî mükemmel dindir. Onun reforma, yeniliğe, değişikliğe ihtiyacı yoktur. Asıl reforma (islaha) muhtaç olanlar
. Biz dini kendimize değil, kendimizi dine uydurmakla vazifeli ve mükellefiz. Kur’ân’ın muhkem âyetlerinde, mütevâtir hadislerde bildirilen hükümlerde hiçbir değişikliğe gidilemez.
(11) Eskiden bazı konular yoktu. Mesela bilgisayar ve internet yeni çıkmıştır. Bununla ilgili bazı fetvalar gerekiyorsa, bunlar gerçek ve icazetli fakihlere sorulmalıdır. Mesela patenti olan, telif hukuku sahibine ait bulunan birtakım bilgisayar programlarını korsan olarak çoğaltmak, bunların ticaretini yapmak, bunları satın almak caiz midir? Hakları saklı olan bir programı başka birinden alıp bedava kullanmak helâl olur mu?.. Başka bir konu: Bütün hakları saklıdır, sahibine aittir diye yazılı olan bir kitabın fotokopi baskısını yapıp satmak yüce İslâm dinine göre caiz midir? Böyle yeni konularda fetva almak isteyenler gerçek fakihlere müracaat etmelidir.
(12) Bid’ati kendisini küfre götürmeyen bir reformcunun arkasında maalkerahe namaz kılınabilir ama bid’ati ve reformculuğu kendisini dinin dışına atmış, irtidadına sebep olmuş bir reformcuya, selâm vermek bile caiz değildir.
(13) Reformcular ve bid’atçilerin bir kısmı vazifelidir. Evet onlar vazifelendirilmiştir. Vazifeleri nedir? İndirilmiş (münzel) ilahî İslâm dini yerine uydurulmuş beşerî bir din çıkartmak. İslâm’ı bir ideoloji veya hümanizma haline getirmek. Onları kimler vazifelendirmiştir?
(14) Son yıllarda Amerika, Avrupa devletleri, İsrail, dünya Yahudiliği, Masonlar, Sabataycılar bizim dinimize karışmaya, birtakım düzenlemeler istemeye başladılar. Biz onların dinlerine karışmıyoruz, onlar da bizim dinimize karışmasınlar.
(15) Ehl-i Sünnet yolundan giden, dinde reform faaliyetleri dışında kalan ciddî ilahiyatçılara hürmetimiz bakidir. Onlarla bir problemimiz yoktur. Reformculukla yüksek sesle mücadele ederler, reformcuların zırva tevillerine, fetvalarına ilmî cevaplar verirlerse iyi olur.
(16) Âhir zamanda Hazret-i İsa aleyhisselamın nüzulünü inkâr edenler, sahih hadisleri inkâr etmiş olurlar ve büyük vartaya düşmüş olurlar.
(17) Mehdi Hazretlerinin geleceği de sahih hadislerle haber verilmiştir. Ceffel kalem
diyenler yanlış yoldadır.
(18) İnşaat mühendisi, makina mühendisi, elektrik mühendisi, doktor, avukat, işletmeci, veteriner gibi yüksek tahsillilerin din konusunda kendi kafalarına, hevalarına, re’ylerine göre yeni ve acayip hükümler çıkartmaları son derece yanlıştır.
“Tezkiyetü’l-lühum fi’l-İslâm”
Din kültürünü ilerletmek, din konusunda bilgili olmak isteyenler ehl-i sünnet ulema, fukaha ve ahlâkçılarının kitaplarını okusunlar, oralardaki sahih bilgileri bellesinler. Doğru yol budur.
(19) Ehl-i Sünnet ve Cemaat uleması ve meşayihi icazetlidir, yâni onların ellerinde, ucu Resûllerin Seyyidine (Salat ve selam olsun O’na) kadar ulaşan bir silsile vardır. Onlara tâbi olanlar din konusunda ayaklarını sağlam zemine basmış olurlar. Reformcu, bid’atçi, yenilikçi, değişimci kişilere tâbi olanlar şeytana tâbi olmuş olurlar.
(20) Bir kısım reformcular, Peygamber Efendimizin sünnetini, hadîs-i şerifleri din kaynağı olarak kabul etmiyorlar. Böyle bir düşünce büyük bir çarpıklık ve sapıklıktır. Peygamber Allah’ın elçisidir. Peygambere itaat eden Allah’a itaat etmiş olur. Sünnet olmazsa fıkıh olmaz. Bu gibi gulüvve sapmış reformcular, bu dini yıkmak mı istiyorlar. Bilsinler ki, üflemekle İslâm nuru sönmez. Ayette “Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla üfleyerek söndürmek istiyorlar. Allah ise nurunu tamamlamayı murat etmektedir. Kâfirler istemeseler de” buyurulmaktadır.
(21) Müslümanların birlik ve beraberlik içinde olması farzdır. Bu birliği Ehl-i Sünnete mensub olmak sağlar. Reformculuk ise bin çeşit fırkadan ve naylon müctehidden müteşekkildir. Hangisine tâbi olacağız? Aklı olan bunlara uymaz, Kur’ân ve Sünnet dairesi içinde kalır.
(22) Reformculuk en büyük fitnedir, en büyük tefrikadır, en büyük bid’attir. Bundan Allah’a sığınmalıyız.
(23) Birtakım reformcular
diyorlar. Din ilimlerini ehil üstad ve hocalardan okumamış cahiller de bu iftiralara inanıyorlar.
Her Müslümanın böyle bilmesi ve inanması gerekir. Aksi taktirde kendi dininin temelini kendi eliyle dinamitlemiş olur.
Bunun da bir izahı vardır. Çingiz ve Hülagu istilası sırasında milyonlarca yazma din kitabımız yok edilmiştir. Tarihler, Dicle nehrinin, atılan yazma kitapların mürekkepleri yüzünden günlerce siyah aktığını yazıyor. (Hadîs konusunda İmamı Gazalî’ye atılan iftiraların reddini BedirYayınevi’nin neşr etmiş olduğu Ey Oğul adlı kitabın önsözünde okuyabilirsiniz.) 07 Kasım 2005