Cuma

 

Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar mukaddes dinimizi rasyonalleştirmek, pozitivist felsefe ile uzlaştırmak istiyor. Vaktiyle bundan bin yıl kadar önce Müslüman felsefeciler de Yunan felsefesi ile İslâm’ı bağdaştırmak, uzlaştırmak için çırpınmışlardı. Hüccetülislâm İmamı Gazalî hazretleri bu yanlış cereyana karşı çıkmış, “Tehafütü’l-felasife” adlı eseri yazmış, felsefeci cereyanın belini kırmış, Müslümanları uyarmıştı.

Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar çok yanlış bir yoldadırlar.

1. Pozitif ilimler başka şeydir, pozitivizm başka şey. Pozitivizm felsefî bir doktrindir. İslâm ile pozitivizmin uyuşması, bağdaşması mümkün değildir.

2. Rasyonalizm de felsefî bir doktrindir, o da İslâm’la uyuşmaz. İslâm dini akla çok önem verir ama akıl başka şeydir, akılcılık başka şey. Akıllılık ile akılcılık aynı şey değildir. Liselerimizde ciddî felsefe eğitimi verilmediği için genç nesillere bunları anlatmak zordur.

Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar, dolaylı olarak dinimizin mükemmel olmadığını söylemiş oluyorlar ki, bu İslâm’a bir iftiradır. İslâm mükemmeldir, onun inançlara, ibadetlere, Kur’ân’da sarahaten zikr edilen hadlere, mütevatir hadîslere bildirilmiş konulara ait hükümleri evrenseldir.
Bu hükümler zamanla değişmez.

İslâm’ın reforma, yeniliğe ihtiyacı yoktur. İslâm’ı bize, kendimize, zamanımıza uydurmak diye bir şey olamaz. Böyle bir istek vahim bir sapıklıktır. Biz kendimizi İslâm’a uydurmakla mükellefiz.

Bir sürü İslâmî fırka, hizip, yol var; bunların hangisi haktır?

Resulullah efendimiz (Salat ve selam olsun ona) “Ümmetim arasında ihtilaf olursa, siz geniş karaltıya (sevad-ı azam, büyük topluluk) tâbi olunuz” buyurmaktadır.

İşte bu sevad-ı azam, büyük topluluk Ehl-i Sünnet ve Cemaat camiasıdır.

Ehl-i Sünnet’i, İslâmî fırka ve hiziplerden herhangi biri gibi görmek büyük hatâdır.

Ehl-i Sünnet yolu Resûl-i Kibriya Efendimize Nurânî bir silsile olarak bağlıdır. Gerek zâhir ilimlerinde, gerekse tasavvufî bâtın ilimlerinde icazetli ve izinli hocalar ve mürşidler zincirinin bir ucu, arada hiç kopukluk olmaksızın Hâtemünnebiyyîn efendimize ulaşırlar. Resulullah Efendimiz de bütün ilmini, bütün dinî hükümleri Cibril-i Emîn vasıtasıyla Rabbülâlemîn olan Hak Teâlâ hazretlerinden almıştır.

İslâm’da reform ve yenilik fikri Müslümanlardan çıkmamıştır. Bu cereyanı çıkartanlar, İslâm’ı içinden çökertmek isteyen gayr-i müslimlerdir. Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar maalesef bu tuzağa düşmüşlerdir.

Zaman zaman bazı reformcu ve yenilikçilerin “Namaz üç vakitte de kılınabilir… Abdest alırken ayakları mesh etmek yeterlidir…” gibi yersiz ictihadlarını duyuyoruz. Mevrid-i nasta ictihada mesağ yoktur… Allah’ın Kitabı’nda, Resulullah’ın Sünnetinde kesin olarak beyan edilmiş emir ve yasaklarda hiçbir din hocasının, bunlara aykırı bir ictihad yapması caiz olamaz. Namazın beş vakitte kılınacağı ondört asırlık bir icma ile sabittir. Her asırda gelip geçmiş eimme (İmamlar, din uluları), müctehidler, fakihler, evliyaullah, meşâyih günlük namazları beş vakit olarak bilmişler ve böyle kılmışlardır. Resulullah efendimiz “Beni nasıl namaz kılıyor görüyorsanız, siz de öyle kılınız” buyurmuşlardır.

Bazı reformcu ve yenilikçi ilahiyatçıların

“Namaz üç vakitte kılınabilir”

demelerinin hiçbir dinî, ilmî, mantıkî kıymeti yoktur.

Abdest alınırken ayakların yıkanması gerekir. Ehl-i Sünnet çıplak ayağa veya ince naylon çorap üzerine mesh edilmesini caiz görmemiştir. Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçıların bir kısmı zekidir. Ancak zeka başka şeydir, akıl başka şey. Onlar zeki, fakat akıllı değildirler. Zira akıllı olsaydılar reformcu ve yenilikçi olmazlardı.

Reformcu ve yenilikçi ilahiyatçıların az veya çok Arapça bilmeleri, din ilimlerini tahsil etmiş olmaları da, her söylediklerinin doğru olduğuna delâlet etmez.

Arap dilinde ve tefsir ilminde Zemahşerî gibi âlim çok az çıkmıştır. O bu iki sahada gerçekten çok yüksek dereceye çıkmıştı. Lakin, Kur’ân’la ilgili bazı itikadî konularda Ehl-i Sünnet’in dışında görüşlere sahip olduğu için, bunca ilmine rağmen yanılmıştır. Bugünkü reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar ilim ve Arapça bakımından Zemahşerî’nin binde biri bile olmazlar.

Reformculuk ve yenilikçilik şeytanî vesveselerdir (kuruntulardır).

Hepsi için söylemiyorum ama bazı reformcu ve yenilikçi ilahiyatçılar vazifelidir, İslâm dışı çevre ve mihraklardan ilham almaktadır. Allah’ın mektup göndererek kendisini âhir zaman Mesih’i tayin ettiğini ilan eden sapık Dr. Moon’un “Kutsal Metinler Heyeti’nde” vazifeli ünlü bir reformcumuz vardır.

Bu ünlü reformcu, kendisini peygamber ilan eden

sapık Reşad Halife’nin talebesi olup, onun ismi geçtikçe merhum demektedir.

Yine bu reformcu, Kur’ân’da sadece Resulullah efendimiz için kullanılmış bir sıfatı kendisi için kullanmaktadır. Başka bir reformcu ve yenilikçi ilahiyatçı ise bir istihbarat teşkilatının ajanı olarak İslâmî kesimde zihinleri karıştırmak misyonunu yüklenmiştir.

Bir başkası azılı Farmason, yalancı, Müslümanları aldatan, aktivist Cemalüddin Afganî’yi büyük önder, büyük kurtarıcı olarak göstermektedir.

Reformcu ve yenilikçi Müslümanların bir kısmı Mutezile mezhebini Ehl-i Sünnet’ten üstün görmekte, onu benimsemiş bulunmaktadır. Ancak bunu halka açıkça ilan etmemektedirler. Cesur ve mert bir Müslümanın “Ey ahali bilmiş olunuz ki, ben sünnîliği bıraktım, mutezile oldum…” demesi gerekmez mi? Nitekim Ehl-i Sünnet’in itikad imamından birisi olan İmamı Eş’arî hazretleri mütezile imamı iken, rüyasında Resûl-i Kibriya efendimizi görmüş, mutezile mezhebinin hatâlı olduğunu ondan öğrenmiş ve Ehl-i Sünnet’e dönüşünü camide minbere çıkarak halka açıkça ilân ve beyan etmiştir.

Sabataycılar Müslümanların din işlerine fazla karışmaktadır.

ABD’nin, İsrail’in, uluslararası Siyonizmin İslâm dininde reform ve yenilik yapılmasını istediği, erbabı tarafından bilinmektedir.

Dinlerarası diyalog ve kardeşlik hareketi bir “İslâm’da reform ve yenilik cereyanlarını teşvik ve destekleme” hareketidir.

Dinde reform ve yenilik cereyanı fuzulî ve zararlı bir cereyandır. Kur’ân-ı Kerim tam metin olarak elimizdedir; Resulullah efendimizin onbinlerce hadîs-i şerifi de mazbut ve sağlam metinler olarak elimizdedir. Şeriat hükümleri tesbit edilmiştir. Muazzam ve harika bir fıkhımız bulunmaktadır. Reformcuların bir kısmı Şeriat ahkamının ve fıkhın kaldırılarak, İslâm’ın

beşerî bir hümanizma

veya ideolojiye dönüştürülmesini istiyorlar ki, Kitabullah’a ve Sünnet’e bağlı bir mü’minin böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildir.

Gelecekte, güçlü kelam alimleri çıkacak ve bugün reformcu ve yenilikçi genel ismi ile andığımız birtakım ilahiyatçıların bozuk fikirleri, yanlış inançları, zararlı metodları, temelsiz iddiaları hakkında kitaplar yazacak, onların fırkalarını bir bir inceleyecektir. 21 Haziran 2003