M. Kemal Paşanın sağlığında, asıl ismi olan

Moiz Kohen

‘i gizleyip buram buram Türklük ve millîlik kokan Tekin Alp takma adıyla Türkçülük kitapları yazan Yahudi; Kemalizm ideolojisini kurmak istemişse de kaba ve derme çatma bir eskiz denemesinden öteye geçmemiştir.

Kemalizm, Paşanın ölümünden sonra Vesayet rejiminin Dönmeleri tarafından tedric yoluyla oluşturulmuş bir ideoloji taslağıdır. Ona Nazizm, Faşizm gibi tam teşkilatlı ideoloji demek pek mümkün değildir. Vecizelerden, sloganlardan ibarettir. Şapka, Latin yazısı, Alafranga takvim, Beynelmilel Erkam, İslam Medreselerinin Tasavvuf Tekkelerinin kapatılması, Tevhid-i Tedrisat, Anayasaya Paşa’nın ölümünden önce konulan Laiklik ve diğer Beş Ok Yurtta Sulh Cihanda Sulh… Bunlarla sistematik bir ideoloji olmaz.

Birtakım İlahiyatçıların ve İslamcıların İslam dini ile Paşanın ölümünden sonra üretilmiş Kemalizmi bağdaştırmaya çalışmaları ciddiyetten uzak bir çabadır.

Kemalizm ideolojisi İslama taban tabana, kökten zıttır. İkisinin uyuşması mümkün değildir.

Haydi, birtakım cahiller ve kültürsüzler İslamla Kemalizmi bağdaştırıyor, az buçuk din ilimlerini okumuş Kemalist İlahiyatçılar bunu nasıl yapabiliyor?

Bazı Kemalistler o kadar ileri gidiyor ki, bu ideolojiyi devletin, ülkenin, milletin, millî kimliğin üzerinde görüyor yahut bunlarla özdeşleştiriyor. Doğrusu büyük fikir sefaleti ve akıl kıtlığıdır bu.

İkinci dünya savaşından sonraki yıllarda Batı dünyasında resmî ideoloji kalmadı. İspanyada

Frankizm

, Portekizde

Salazarizm

biraz direndi, onlar da tarihe karıştı. Sovyet Birliğinin yıkılışı ile

doğu blokunda da Marksizm-Leninizm ideolojisi çöktü.

Şu anda

Çin’deki sistem Marksist görünüyor ama gerçekte öyle değildir.

Orada hakim olan ideoloji

vahşi kapitalizm ve alabildiğine liberal ekonomidir.

Mao’nun resimleri, heykelleri duruyor, lakin pabucu çoktan dama atılmıştır.

Bence,

Kuzey Kore’den başka tam ideolojik devlet kalmamıştır

dünyada.

Resmî ideoloji ile demokrasinin, temel insan haklarının, hukukun üstünlüğü prensibinin birlikte yürüyemeyeceğini bizim Kemalistler nasıl anlatmalı bilmem ki. Bu ideoloji,

1938’den bu yana Türkiyemizi çok kösteklemiş

, çok geri bırakmıştır.

Japonya’nın ayaklarında, bizdeki Kemalizm gibi bir bukağı olsaydı, o ülke bu kadar ilerleyebilir, güçlenebilir miydi? Ülkemizin, devletimizin önünü açmak istiyorsak,

Kemalizmi resmî ideoloji olmaktan çıkartıp,. özelleştirmeliyiz.

İnanan inansın, inanmayan inanmasın.

Kemalistler, arzu ederlerse

Atatürk Partisi

(AP) kursunlar, seçimleri kazanırlarsa iktidara geçsinler. Lakin bize, Paşanın ölümünden sonra çıkartılmış ve günümüzde fosilleşmiş ve batıl bir din haline gelmiş ideolojilerini, sistemlerini din gibi kabul ettirmeye çalışmasınlar.

Resmî ideoloji yerine ne konsun?

Âdil hukukun üstünlüğü… Temel insan hakları ve hürriyetleri… Millî kimlik ve millî kültür hakim olsun.

İtirazı olan var mı?

(İkinci Yazı) Yoldaki Kaplumbağa

Bir hafta kadar önce Şile’ye gidiyordum. Anayoldan çıkıp köy yoluna girdik, yol üstü bir kaplumbağa gördük. Arabamızı kenara çektik, kaplumbağayı kenardaki otların arasına koyduk, yolumuza devam ettik. Kaplumbağaların da korunmaya, yaşamaya hakları var. Onlara ve diğer canlılara merhamet etmekte hayat var.

Eyvah!.. Köy evimin yine damı akmış, ev rutubet küf içinde. Baktırttım, eski nostaljik kiremitler ele alınınca un ufak oluyormuş, çatıya şencil mi neyse işte ondan yapıştırmak gerekiyormuş. Nasıl yaptıracağım bilmem ki…

Yatak odamın duvarında kocaman bir akrep… Onu dikkatle bir kavanozun içine düşürdük, karşıdaki ormanın içine attık. Akrep bile öldürmek istemiyorum.

Bahçemde bülbüller ötüyor, bütün gece… Evimin eski suyu dağdan membadan geliyordu, onu kesmişler, şehir suyu vermişler, içilmiyor.

Bahçeme incir, ceviz, şeftali, elma, zeytin fidanları dikmiştim, çoğu kurudu.

Eve dört kere hırsız girdikten sonra hevesim kaçtı, moralim bozuldu. Çalacak pek kıymetli bir şey yok ama yine de girdiler. Elleri kırılsın desem haksızlık mı etmiş olurum?

Civardaki bir köyde iki market açılmış, hem hava almak hem de alış veriş yapmak için bunlardan birine gittim. Bir tek evet bir tek köy ürünü satılmıyor. Kola var, köy ayranı yok, köy peyniri yok, köy yumurtası yok, köy tereyağı yok.

Şileye giderken bir yerde gözlemeci dükkanları yer alıyor. Bir tekinde bile gözleme, ayran, çay fiyatları yazılı değil? Niçin?.. Bu yüzden oralarda bir şey yemiyorum.

Köyde bundan kırk elli yıl öncesine ait Fransızca

Historia

dergileri buldum, bol bol okudum.

Şileye bazı yerleri üç gidiş, üç dönüş altı şeritli otoyol yapıldı. En çok görülen vasıtalar, dev hafriyat kamyonları. Bir tek ticarî ürün taşıyan kamyon veya kamyonet görmedik. Bu yol hafriyat için yapılmadığına göre, ormanları kırsal kesimi betonlaştırmak için mi yapıldı?

Yollar lüks otomobillerle dolu. Su gibi yakıt harcayan dev jipler… İsraf israf israf…

Bazı köylerde beş katlı apartmanlar yapılmış. İki katında yaşanıyor, üç katı boş. Ne lüzum var bu boş katlara?

Pazar günü, trafik sıkışır korkusuyla saat 13.30’da namazı kılıp yola çıktık. Beni götüren arkadaşa, her şeyi otomobile koydun mu, su muslukları elektrik düğmeleri kapalı mı, her şey yolunda mı diye sormuştum, evet demişti. Yolda dağ başındaki bir çeşmeden iyi su alacaktım, bidonu evde unutmuş!.. Unutkanlık hastalığı salgın halde…

Trafik delileri gördük. Lüks bir araba çılgınlar gibi bir sağa bir sola girerek ilerliyordu. Suçlusu direksiyondaki deli mi? Hayır devlet, polis, okullar, sistem… Medenî ülkelerde çılgınca otomobil kullananların canına okunur. Singapur’da böyle araba kullanana dünyayı zindan ederler. 24.05.2015