Risale-i Nurları Sadeleştirenler Tokat yedi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Yazmıştım, dediklerim çıktı.
Onların cahillik mazeretleri yoktu. Üstad, çok açık ve kesin şekilde Risalelerin diline dokunulmamasını, aynen muhafaza edilmesini istemişti. Bunu çok iyi biliyorlardı. Üstadın vasiyetini çiğnediler ve tokat yediler.
Bu tokattan sonra, sadeleştirilmiş risalelerin piyasadan çekilmesi gerekir.
Üstad Bediüzzaman sadece dinî hizmetler etmemiş, kültür ve lisan yönünden de büyük hizmetler etmiştir. Risale-i Nurlar, zengin yazılı edebî Türkçeyi yaşatıyor ve koruyor.
Bugünkü birkaç yüz kelimelik uyduruk, sade suya tirit, canına okunmuş Türkçe ile köy olmaz, kasaba olmaz, medeniyet olmaz.
Bediüzzaman gibi muhterem ve mübarek bir zatın Risale-i Nurların lisanına dokunulmaması konusundaki vasiyetine uymak gerekir.
Lisanı sadeleştirmek, durulaştırmak, arılaştırmak kültüre hizmet etmez, aksine kültürü yozlaştırır, dejenere eder.
Faydası yoktur, zararı ve tahribatı çoktur.
Kültürlü, kemalli, vasıflı, ziyalı Müslüman olmak isteyenin, elbette faydalı din kitaplarını iyice okuması, içindeki bilgileri öğrenmesi, bunları hayata uygulaması gerekir.
Bunlar kısa zamanda öğrenilemez ama birkaç yılda öğrenilebilir ve bu sayede nurlu, ziyalı, uyanık, derecesi yüksek Müslüman olunabilir.
ın uydurduğu arı ve duru Türkçe ile İslâmî eğitim olmaz, İslâmî kültür olmaz, İslâmî ilerleme olmaz.
Risaleleri latin yazısı ile değil, İslâm yazısı ile okumalıdır.
Kur’ân yazısını bilmiyorsa, ona birkaç aylık mühlet verilir, bu zaman içinde öğrenir ve
Nur talebesinin yazı konusunda tercih hakkı yoktur.
Müslümanların Allah-ü Tealâ kelimesini kaldırıp devamlı olarak
demeleri caiz olmadığı gibi, latin yazısını kabullenip, İslâm yazısını terk etmeleri de caiz değildir.
Türkiye Müslümanlarının ve öncelikle Nur talebelerinin
Osmanlıca lisanı, Kur’ân yazısı elden giderse din kültürü sarsılır.
Cenab-ı Hak bizlere lisan, edebiyat, kültür, yazı konusunda uyanıklık ve şuur ihsan buyursun.
efendimiz hazretleri
buyurmuşlardır. Risale-i Nurdan feyz alan Müslümanların Bediüzzaman hazretlerine minnet ve şükran borcu vardır. Risaleleri tahriften korusunlar, onun zengin lisanını öğrensinler, içindeki bilgileri hayata tatbik etsinler.
Ortalıkta dolaşan haberlerin, rivayetlerin yarısı doğru, yarısı yalan… Önemli olan, yalanlara inanmadan doğruları öğrenmektir.
Son birkaç yılın kocaman yalanlarından biri
Yalan yalan. Ortada sivil bir darbe teşebbüsü var. Dershane bahane.
Yalan. Son hadiselerin ardında
Yalan… Hiç Nurcu darbe yapar mı? Doğrularla yalanları birbirinden ayırt etmeden olup bitenleri anlamak mümkün değildir.
Bendeniz birkaç seneden beri dönen dolapları işitiyordum ama yazamıyordum. İktidar bir şey yok, her şey süt liman diyordu, Cemaat de öyle söylüyordu. Yazsam iki taraf da beni fitnecilikle suçlayabilirdi.
konusunda ortada çok rivayet vardı. Bunlar zamanında görülmedi, önlenmedi. Rivayetler tevatür derecesine varmıştı ama inkâr edildi.
Müslümanlar biraz hürriyete kavuştular, rahat yüzü gördüler, bu hürriyet ve rahat onlara battı ve savaşmaya başladılar. İşin içyüzünü öğrenmek isteyen yok, herkes dedikodusunu yapıyor. Filan gazetecinin elinde bavullar dolusu dosya varmış. Falan politikacı ikili oynuyormuş. Feşmekan zat Amerikaya gidip geliyormuş. Muhteremin biri rü’yâlar görüyormuş…
Şu veya bu zat kendini Mehdi sanıyormuş.
Bir polis müdürü, büyük bir zat için
demiş. Şu cesarete bak.
diyorlarmış. Darbe teşebbüsünün içinde
varmış.
Altın kafeste bir zat varmış. Kraldan daha fazla kralcılar varmış. Bu anlatılanların hangisi doğru, hangisi yalan?
Ülkemde ne askerî ne de sivil darbe olsun. Sandıkla gelen sandıkla gitsin. Uçağın veya geminin kaptan bölümünde kavga ve savaş olmasın. Adalet siyasete bulaşmasın. Cemaat holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapılmasın. Yalan söylenmesin, iftira edilmesin.
Memleketimde adalet, temizlik, güvenlik olmasını istiyorum. Olur mu dersiniz? Bu kadar yalan, pislik, entrika, dolap, dezenformasyon içinde nasıl olacak? 02.01.2014