Perşembe

 

İstanbul Arnavutköy’deki Robert Kolej’in yayınladığı

Parents Newsletter

(Okul-Aile Birliği Bülteni)

1999-2000 No. 3 sayısında

lise mezuniyet balosunun 23 Haziran’da Çırağan Oteli’nde yapılacağı, veliler için bilet ücretinin

120 Amerikan Doları,

öğrenciler için 80 dolar olduğu

, ücretlerin dolar olarak ödenmesi gerektiği ilân ediliyordu. Bir öğrenci, anne ve babası, bir de kardeşi, dört kişi için ödenecek ücret 440 dolardır. Az para değil.

Bültenin başka bir yerinde şu paragrafı okudum: “Okulumuzda son zamanlarda meydana gelen

hırsızlık olaylarına

bir çözüm bulunabilmesi için velilerimizin bu durumlarda Lise veya Orta Ofise başvurarak form doldurmaları rica olunur.”

Yukarıdaki satırlardan anlaşıldığına göre,

şu anda ülkemizin en parlak lisesi olan ve Amerikalı Hıristiyan misyonerleri tarafından Türkiye’yi uygarlaştırmak, çağdaşlaştırmak, sekülerleştirmek maksadıyla kurulmuş bulunan bu okulda hırsızlık vak’aları yaygınlaşmış bulunmaktadır.

Benim bildiğime göre Amerikan eğitim sisteminde, bilgi verilmesi yanında yüksek ahlâk ve karakter terbiyesi aşılamak da vardır. Öğrencilerini, ülkemizin kaymak tabakasının çocuklarının teşkil ettiği böyle bir okulda nasıl olur da hırsızlık çoğalabilir

? Zengin çocukları böyle bir ahlâksızlığı ve ayıbı nasıl işleyebilmektedir?

Doğrusu üzerinde derin bir şekilde düşünülmesi gereken bir sorudur bu.

Vaktiyle İstanbul’un başka bir önemli lisesinde de çok hırsızlık yapıldığına dair rivayetler duymuştum. Hırsız öğrencilerden biri, arkadaşının bankamatik kartını çalarak bütün parayı çekip yemiş. Sene sonunda yayınlanacak mezunlar albümü için toplanan paraları, bu işle vazifeli öğrenciler zimmetlerine geçirip Paris’e gezmeye gitmişler.

Biz yine Robert Kolej’e dönelim. Okulda hırsızlık yapan zengin ve varlıklı aile çocuğu, lise tahsilinden sonra ABD üniversitelerinden birine gidecek, parlak bir diploma elde ettikten sonra bir

“Prens”

olarak ülkemize avdet edecektir. Alışmış kudurmuştan beterdir.

Genç prens cenapları, bir yere müdür veya müdür yardımcısı olduktan sonra kimbilir neler götürecektir.

Robert Kolej Müdürü Chris Wadsworth

‘un öğrenci velilerine hitaben yazdığı bir duyuru da elime geçti. Bunda şöyle deniliyor:

Sayın Veli,

Gelecekte İstanbul’da veya yakınında olabilecek depremlere karşı aldığımız önlemlerle ilgili olarak sizlere son gelişmeler hakkında bilgi vermek isterim.

Daha önce de belirtildiği gibi, Robert Kolej binaları emniyet açısından Eylül ayında kontrol edilmişti. 23 Eylül 1999 tarihinde Prof. Dr. Semih Tezcan tarafından Robert Kolej’e verilen teknik raporda da binalarımızın güvenlik içinde kullanılabileceği doğrulanmıştır. Camiamızın geleceğe yönelik her türlü emniyetinin sağlanması ve mümkün olan herşeyin yerine getirilmesi açısıdan Mütevelli Heyet, Kasım’da yaptıkları toplantıda okul binalarının derinlemesine analiz edilmesi kararını almıştır. Bu süreç halen devam etmektedir. İlave kontroller tamamlandığında sizleri haberdar edeceğiz.

Acil durumlarda binalardan çıkış yöntemlerini öğrenci ve öğretmenlerimizle gözden geçirdik ve yazılı olarak kampüsün çeşitli yerlerine astık. Başka bir deprem olduğunda herkesin ne yapacağını belirlemek üzere tatbikatlar yaptık. Bu tatbikatlar sürecektir.

Çok sayıda öğrencinin uzun süre okulda barınması gereği ihtimaline karşı, Bizim Tepe’de bulunan kapalı tenis kortunu kullanmak üzere planlar geliştirdik. Bu bina yapısı itibariyle diğer binalar zarar görse bile hasar görmeden ayakta kalacak niteliktedir. Gerektiğinde kullanılmak üzere, kortun okula en yakın olan ucunda bir giriş kapısı daha inşa ettik.

Acil durumda okulda barınacak öğrenciler için battaniye, kuru gıda (kraker, vs.) ve su depolanmıştır.

İlk yardım malzemeleri ve portatif yataklar kampüsün uygun yerlerinde depolanmıştır (köprü, sarnıç ve Feyyaz Berker Hall yakınındaki küçük bina). Okulun açık olduğu zamanlarda görevli olan bir hemşiremiz mevcuttur. Bunlara ek olarak, öğretmen ve ofis personeline ilk yardım kursları sağlıyoruz ve ilgilenen öğrencilere de yakında benzeri programlar sunacağız.

Şartlar elverdiği takdirde normal olarak ulaşımı Soydem tarafından sağlanan öğrenciler eve götürüleceklerdir. Soydem tarafından yapılan planlamalar, servisi kullanan öğrencilerin ailelerine dağıtılacaktır.

Ek bir tedbir olarak, çocuğunuz herhangi bir sebeple kendi evine ulaşamazsa, evine gidip kalabileceği bir yakınınızın isim ve adresini de bildirmeniz uygun olacaktır. Ayrıca, acil bir durumda sizinle bağlantı kuramadığımız takdirde çocuğunuzun ne şekilde okuldan ayrılmasına izin verileceğini bildirmenizi de rica ederiz. Ekteki formda lütfen çocuğunuzun okuldan gidebileceği kişilerin adını bildiriniz ya da okuldan yalnız başına çıkmasına izin veriyorsanız bunu belirtiniz. Bu bilgiler, acil bir durumda hemen başvurulabilmesi amacıyla okulun çeşitli yerlerinde bulundurulacaktır.

Hepimizin ümidi, büyük boyutta bir acil durumla karşılaşmamaktır. Ancak bizlerin sorumluluğu, ortaya çıkabilecek her türlü duruma olabildiğince hazırlıklı olmaktır. Herhangi bir sorunuz ya da öneriniz olursa lütfen bizi arayınız. Desteğinize teşekkür ederiz.

Robert Kolej müdürünün yukarıdaki duyurusundan da anlaşılacağı üzere

muhtemel

(olası)

bir zelzeleye karşı ciddî tedbirler alınmıştır.

Acaba bizim millî eğitimimizin okullarında da bu ciddiyette tedbirler alınmış mıdır? Robert Kolej herhangi bir lise değildir. Son bir buçuk asırlık tarihimizde bu okulun büyük yeri ve tesiri bulunmaktadır. Robert Kolej neler yapmıştır?

1. Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki Bulgarları, Ermenileri, Rumları, Hıristiyan Arap çocuklarını okutmuş, onlara milliyetçilik ve ayrılma idealleri aşılamış, Osmanlı Devleti’ni çökertmiştir.

2. Saltanatın ve Hilâfet’in yıkılmasında en büyük pay bu okula aittir.

3. Topla, tüfekle, silâhla, orduyla, savaşla yapılamayanı bu okul yapmıştır.

4. Modern, lâik, çağdaş, kemalist, uygar Türkiye’yi bu okul meydana getirmiştir. Misyonunu yürütmeye halen de devam etmektedir.

Türkiye’de yaşayan ve ülkenin büyük ve ezici çoğunluğunu teşkil eden

Müslümanlar tarihin cilveleri ve ârızaları yüzünden şu anda ikinci sınıf vatandaş, gerici, sömürge yerlisi, zenci, düşman muamelesi görmekte

ve büyük bir zillet içinde bulunmaktadır. Bu durumdan kurtulabilmeleri için

kendilerine mahsus bir eğitim sistemi kurmaları, Robert Kolej ve benzerlerinden daha vasıflı, daha güçlü, daha üstün kolejler tesis etmeleri ve ülkenin en zekî, en kabiliyetli, en istidatlı çocuklarını bu okullarda millî kimliğe göre yetiştirmeleri gerekir.

Ben samimî ve açık bir Müslümanım. Bir sorum var:

Acaba dindar, şuurlu, İslâm’ı hem bir inanç, hem de bir dünya nizamı olarak gören Müslümanlar çocuklarını Robert Kolej’de okutabilir mi?

Bana göre okutabilirler. Ancak bazı şartlara riayet etmeleri, birtakım tehlikeleri göz önünde bulundurup tedbir almaları gerekir.

Birincisi: Okutulan çocuğun islâmî imanına bir zarar ve halel gelmemesi icab eder.

İkincisi, ahlâk ve karakterinde, İslâm dinine aykırı değişiklikler olmamasına dikkat edilecektir. Üçüncüsü:

Robert Kolej’de okurken, paralel ve alternatif bir eğitimle islâmî kültürünün, dindarlığının gelişmesi temin edilecektir.

Amerikalılar din ve inanç hürriyetine oldukça saygılı kişilerdir.

Robert Kolej her ne kadar Türkiye’de İslâm’ın siyasî hakimiyetini yıkmak için kurulmuşsa da, burada okuyan Müslüman bir çocuğun dindarlığına, ibadet etmesine, namaz kılmasına karışmayacakları, hattâ bu hususta kolaylık göstereceklerini, yardımcı olacaklarını ümid ederim.

Artık 19’uncu asırda yaşamıyoruz. Bambaşka bir dünyadayız.

Misyonerlik taassubu kırılmıştır.

Zaten

Hıristiyanlık, bilhassa protestan kesimde, bir din olmaktan çıkmış, âdeta bir hümanizma haline gelmiştir.

ABD’de milyonlarca Müslüman yaşamaktadır ve her geçen gün bunların sayısı artmaktadır. Son Ramazan’da iftar vaktine doğru

(Tıpkı İstanbul’da olduğu gibi)

New York’ta taksi bulmak mümkün olmuyormuş.

Çünkü taksi şoförlerinin çoğu oruç tutan Müslümanlarmış ve akşam vakti, yemek yiyebilmek için bir kenara çekiliyor, evlerine gidiyorlarmış.

Amerikalılar gerçekçi ve müsbet düşünceli kimselerdir.

Artık Türkleri Hıristiyan yapamayacaklarını anlamış olmaları gerekir.

Madem ki, Hıristiyan olmuyorlar, o halde ateist ve ahlâksız olsunlar diyeceklerini de sanmayız.

ABD, Suudî Arabistan’da, kendi ölçülerine çok aykırı bir sistemi nasıl müttefik olarak kabul edebiliyorlarsa,

Türkiye’de de Amerikan aleyhtarlığı yapmayan, ehl-i kitaba saygı gösteren mutedil (ılımlı), ortodoks, İslâm’ın evrensel değerlerini ön plânda tutan Müslümanlarla da dost, müttefik olarak geçinebilir.

04 Şubat 2000