Cumartesi

 

Rodos’un bizce enteresan tarihî yerlerinden biri

Fethi Paşa Kütüphanes

i’dir. Orayı gezdik. Tek tük yabancı araştırıcılar gelip kitap okuyorlarmış. Bundan senelerce önce bir İtalyan, çok değerli büyük boy iki yazma

Kur’ân-ı Kerîm

çalmış. Londra’da mezatta satarken yakalanmış. Kutsal kitaplar kütüphaneye iade edilmiş.

İbrahim Paşa Camii’ndeki teravih namazından sonra görüştüğüm Rodoslu Müslümanlara “zeki ve kabiliyetli bir çocuk bulun, onu Türkiye’de okutalım. Cami hocası ve hafız yapmayacağız; namaz kılan, dindar aydın bir Müslüman olacak, sosyal kültür sahasında yetişecek” şeklinde bir teklifte bulundum. Bu teklifimle pek ilgilendiklerini söyleyemem. Telefon numarası, e.mail bıraktım bakalım arayacaklar mı?

Rodos’ta yapılacak ilk iş,

Türk okulunun açılmasını sağlamaktır.

Bundan sonra;

(1) Zeki, kabiliyetli, istidatlı, ciddî Türk çocuklarından ilk planda 20-30 kadarına burs bularak onları, güzel sanatlar, turizm, ticaret konusunda yetiştirmek,

(2) Yunan kanunlarına aykırı düşmeyecek şekilde, sermaye temin ederek birkaç yüz Türk’e dükkân açtırtmak
(lokanta, kahvehane, pastahane, muhallebici, hatıra eşyası v.s.).

Rodos’u gezerken dikkatimden kaçmadı

peşimize istihbaratçı taktılar.

Sadece Yunanlar değil,

“bir başka devlet de”

bizi takip etti ve merkeze bilgi verdi. Yahu, benim ve oraya giden Müslümanların kime zararı dokunur? Biz Müslüman olarak, Müslümanların kalkınmasını isteriz. Bunu isterken de o Müslümanların yaşadığı ülkeye, oradaki devlete kötülük yapmalarına kesinlikle izin vermeyiz.

Marmaris ile Rodos’u kıyaslayınca halimize çok üzüldüm. Rodos; tarih, medeniyet, kültür, sanat dolu. Türkiye tarafında bunlar çok zayıf.

Marmaris’te deniz kenarında at üzerinde resmî üniformalı bir Atatürk heykeli varmış, turistler bundan korkarlar diye heykeli kaldırmışlar yerine sivil kostümlü, kasketli bir heykel koymuşlar.

Bizdeki heykel sanatı nafile, elbise bol gelmiş acayip bir heykel…

Rodos

1522’te Kanunî Sultan Süleyman tarafından fethedilmiş,

1911’de elimizden çıkmış.

400 yıla yakın orada kalmışız, damgamızı vurmuşuz.

Devlet desteği bitince oradaki Türkler, Müslümanlar dayanamamışlar.

Okumuş, güngörmüş dindar bir Rodosluya soruyorum: “Rodos Müslümanlarının geleceğini parlak görüyor musunuz?” Cevap: “Hiç parlak görmüyorum. Böyle giderse 5-10 sene içinde tükenirler, biterler…” Yunanistan, Avrupa Birliği üyesi, medenî bir ülkedir. Orada din için çalışmak çok serbesttir. Geniş bir din hürriyeti vardır. Ama bizler çalışmıyoruz.

Küçük bir yer olmasına rağmen Rodos’ta birkaç müze bulunuyor:

(1) Arkeoloji Müzesi Sen Jan şövalyelerinin inşa ettirdiği tarihî bir binada hizmet veriyor.
(2) Dekoratif Sanatlar Müzesi.
(3) Bizans Müzesi.
(4) Eski Rodos Müzesi,
5) Bir de Arı ve Bal Müzesi bulunuyor.

İkinci Dünya Savaşı’nda Rodos’u Almanlar işgal etmiş. Savaştan sonra birkaç yıl İngiltere’ye emanet edilmiş, 1948’de Yunanistan’a verilmiş. O tarihte Ada’da Türk ve Rum nüfusu eşit olduğuna ve İtalyanlar burayı 1911’de bizden aldıklarına göre Türkiye’nin hak iddia etmesi gerekmez miydi? Hatta İngiltere de “Ada’yı size verelim” demiş.

İsmet Paşa rejimi

“Yurtta sulh cihanda sulh…”

diyerek kabul etmemiş diye bir rivayet de bulunmaktadır.

Yunanistan’da bulunan Türk-Müslüman azınlık yakın tarihte iki ateş, iki baskı arasında kalmıştır. Bir yandan Yunan baskısı, öbür yandan Ankara baskısı. Ankara’daki derin devlet ve önemli bir bakanlıktaki Avdetîler, Batı Trakya
(Gümülcine ve İskeçe bölgesi)
Türklerinin dindarlığından son derece tedirgin idiler.

Bu dindarlığı azaltmak, ellerinden gelirse bitirmek için her şeyi yapmışlardır.

Ancak şu acı gerçek de ortaya çıkmıştır: Türkler Müslümanlıklarını yitirince varolma güçlerini de yitirmektedir.

Yunanistan bizim gibi lâik bir sisteme sahip değildir.

Orada sokaklarda, meydanlarda papaz elbisesi ile dolaşan ruhanîler görebilirsiniz.

Üniversitelerinde Müslüman kızların başörtüsüyle okumaları da yasak değildir.

Tek kelime ile orada bizden daha fazla din hürriyeti ve demokrasi bulunmaktadır. Bu hürriyet ve demokrasiden yararlanarak, Yunan devletinin aleyhinde faaliyet yapmamak şartıyla oradaki Müslümanların (Türkler, Pomaklar vs) kalkınması için çalışılmalıdır. Bu hizmeti yapanlara bazı fanatik Elenler Türk casusu, bazı fanatik Avdetîler de Rum casusu gözüyle bakacaklardır. Buna rağmen bu hizmetler mutlaka yapılmalıdır.

Ünlü medya patronu Aydın Doğan’ın damadı Rodos asıllıymış.

Önümüzdeki bayramda damadı, kayınpeder Rodos’a gidecekler ve namazı orada kılacaklarmış.

Onların pek namazla niyazla araları yoktur ama yine de “Allah kabul etsin” diyorum. (Rodos câmileri: İbrahim Paşa Camii, açık. Süleymaniye Camii, kapalı. Recep Paşa Camii, kapalı. Murad Reis Camii, kapalı. Sultan Mustafa Camii, kapalı… Muradiye Camii kiliseye dönüştürülmek isteniyor. Uykulu Müslümanların dikkatlerine (varsa) sunulur.)

Oniki adalar bölgesinde Rodos’tan başka. İstanköy adasında da biraz Türk kalmış. Hattâ orada bir Türk köyü de bulunuyormuş. Oraya gidemedik. Pazar akşamı saat 05.00’te bir Türk gemisi ile Marmaris’e döndük. İftar yemeğini Dalaman yolunda ulu ağaçlar altında bir kır lokantasında yedik. Vaktimiz çok dardı. Uçağın kalkmasından 20 dakika önce havaalanına yetiştik ve kendimizi tayyareye attık. 07 Ekim 2007