Pazartesi

 

Sunucu: Sayın Safderun bey, programımıza şeref verdiniz, teşekkür ederiz.

Safderun: O şeref bize aittir, ben teşekkür ederim.

Sunucu: Vakit kaybetmeyelim, sorularımı yöneltmeye başlıyorum. Birincisi şu: Geceleyin âniden rahatsızlandınız, ilaç almanız gerekiyor. Evdekinin kullanma müddeti bir ay önce sona ermiş. Dışarıya çıkıp yenisini alacak haliniz ve vaktiniz yok, ne yaparsınız?

Safderun: Hiç telâş ve paniğe kapılmam. Elime bir kalem alır, ilaç kutusu üzerindeki tarihi iki ay daha uzatırım ve bir tablet alıp yutarım.

Sunucu: İkinci sorumuz: Bitişikteki camiin müezzini izne çıkmış, sabah namazını sesi berbat mı berbat bir amatör müezzin nefretî makamından okuyor, üstelik de hoparlörü sonuna kadar açmış. Ezan okuyamayan bu adam ses yükseltici cihazı niçin bu kadar açmış?

Cevap: Daha fazla açamadığı için ancak bu kadar açabilmiş…

Soru: Peki, siz sabahleyin, böyle kötü okunan bir Ezan duyunca ne yaparsınız?

Cevap: Pencerelerimi, kapılarımı iyice kapatırım. Cihazıma nefis bir Ezan kaseti veya CD’si koyar onu dinlerim.

Soru: Pembe’ler biz Müslümanlara, Türklere acı soğan diyorlarmış. Siz onlara ne diyorsunuz?

Cevap: Soğan çok şifalı bir sebzedir, her türlü yemeğe konur. Tabiî bir antibiyotiktir. Yüze yakın faydası ve şifası vardır. Ben Pembe’lere “Ebû Cehil Karpuzları”diyorum.

Soru: Ramazan’a az kaldı, bu mübarek ayda ne yapacaksınız?

Cevap: Gündüzleri oruç tutacağım, akşam olunca sofradan, doymadan kalkacağım…

Soru: Niçin:

Cevap: Ramazan tokluk ayı değil, açlık ayıdır da onun için…

Soru: Darvinistin biri “Ben maymun soyundan geliyorum…” demiş…

Cevap: Sormak lâzım, baba tarafından mı maymundur, ana tarafından mı, yoksa ikisi de maymun muymuş?

Soru: Ünlü politikacı Kâmil İçeder’i tutuyor musunuz?

Cevap: Bendeniz içli köfte sevmem.

Soru: Borulu gramafon ile son model televizyon arasında ne fark vardır?

Cevap: Aralarında bir asır kadar fark vardır.

Soru: İstanbul sokak ve meydanlarında birtakım sözde tesettürlü kadınlar son derece çiğ, son derece göze batıcı, son derece zevksiz pembe elbiselerle geziyorlar. Acaba niçin bu kadar kötü ve bağıran pembelere bürünüyorlar?

Cevap: Sanırım çok aramışlar, daha berbatını bulamamışlardır da onun için…

Soru: Zina suç olmaktan çıkartılırsa insanlar hayvanlar kadar hür mü olacaktır?

Cevap: Hayır, domuzlar kadar hür olacaklardır!

Soru: Kekrem beyin şiirlerini nasıl buluyorsunuz?

Cevap: Kekremsi buluyorum.

Soru: Tolungaç bey erkek yerine kadın yaratılmış olsaydı, ne olurdu?

Cevap: Randevuevine düşerdi.

Soru: Niçin cep telefonu kullanmıyorsunuz?

Cevap: Masa üstündeki tellisiyle bile başa çıkamıyorum…

Soru: Yabancılar, Kars vilayetimizin Ermeni sınırına bitişik bölgesinde büyük miktarda ev, arazi, tarla, mülk almışlar. Acaba neden?

Cevap: Bunu Ankara’daki büyüklerimize sorunuz.

Soru: Milletvekili olmayı düşünür veya hayal eder misiniz?

Cevap: Ben milletvekili yeminini edemem. O kadar büyük vebal ve sorumluluğu vicdanım kaldırmaz.

Soru:Şu mâlum adama niçin “Karpuz gibidir”diyorsunuz?

Cevap: Çünkü dışı yeşil, içi kızıldır.

Soru: Saatiniz ileri gidiyor veya geri kalıyor mu?

Cevap: Bendeniz saat kullanmam.

Soru: Eski Hariciye Vekâletine, Dışişleri Bakanlığı denmesi sizce sakıncalı mıdır?

Cevap: Son derece sakıncalıdır, çünkü (ı)ya yanlışlıkla nokta konursa Dişişleri Bakanlığı olur.

Soru: Büyük bir politikacımız son on küsur yıl içinde doların milyarı ile zengin olmuş…

Cevap: Herhalde yüklü miktarda bir gömü bulmuştur. Sormalı acaba vergisini ödemiş mi?

Soru: Çerkes Edhem hakkındaki fikirleriniz?

Cevap: Millî mücadeleyi ilk başlatan kişidir. Namuslu adammış, Ürdün’ün başkenti Amman’da sürgünde sefalet içinde ölmüştür.

Soru: Müslümanlar Hıristiyan ülkelerde cami yapabiliyor da, Hıristiyan misyonerleri niçin Türkiye’de kilise yapamasınlar?

Cevap: Biz Hazret-i İsa aleyhisselâma iman ettiğimiz için oralarda cami yapmamız meşrudur; onlar Hazret-i Muhammed’i yalanladıkları için burada kilise yapmaları uygun olmaz.

Soru: Kehkeşan hazretleri için ne dersiniz?

Cevap: İyi saatte olsunlar derim.

Soru: İstanbul’un binlerce lokantasında nefis döner bulunur yazılı, siz ömrünüzde bir kere bile olsun “Nefis döner” yediniz mi?

Cevap: Döner çok yedim ama, nefisini yemek nasip olmadı…

Soru: Ülkemize yeni bir ad verilmek gerekse siz ne teklif edersiniz?

Cevap: Uyurgezeristan…

Soru: Maddî bakımdan mutlu olmak için ne yapmalı?

Cevap: İhtiyaçlarını azaltmalı, asgarî (en az) seviyeye indirmeli.

Soru: En lezzetli yemek hangisidir?

Cevap: Az yenilen ve tadı damakta kalan…

Soru: En iyi arkadaş kimdir?

Cevap: Yalnızlıktır.

Soru: Söyleşimizin bir video kasetini verelim mi?

Cevap: Teşekkür ederim istemem, benim televizyonum yok… 21 Eylül 2004