Rüyalar Uyarıyor
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Ocak 2019
Resûlullah Efendimizden sonra, kıyamete kadar başka peygamber gelmeyecektir. Kırkaltı yoldan kırkbeşi kapanmış, sadece bir kapı kalmıştır. O da sadık rü’yâlar kapısıdır.
Son günlerde bazı Müslümanlar ilginç rü’yâlar görüyor. Tabiî ki, bu rüyalar bütün Müslümanlar için dinî bir delil olmaz. Ancak uyarılara, haberlere büsbütün kulak tıkamamak gerekir.
Önümüzdeki aylar ve yıllar önemli hâdiselere gebedir. Her şeyin en doğrusunu Allah bilir… İslâm dünyasının bazı ülkelerine saldırgan, zâlim, harbî, fanatik kâfirler tarafından hücum edilecektir.
Patlayacak bu savaşta ülkemizin mütecavizler safında olmamasını temenni ederiz. Ne olacağını kestiremiyorum ama Medine-i Münevvere’de üzücü hadiseler cereyan edebilir. Allah’ın rahmetinin gölgesine sığınmamız gerekmektedir. Resûlullah Efendimizi vesile kılmalıyız. Allah’ın rahmetini ve korumasını, Peygamberin ruhaniyeti dairesinde aramalıyız. Peygamberin ruhaniyetinden nasıl istimdat edebiliriz? Bu hususta yapılacakları sıralıyorum:
(1) Onun getirdiği kutsal Kitab’a yani Kur’ân-ı Azimüşşana yapışmak, ondaki emirlere, yasaklara, öğütlere, uyarılara kulak vermek ve bunları hayata uygulamak.
(2) Peygamberin Sünnetine yapışmak. O’nun ahlâkı ile ahlâklanmak, O’nun çizdiği yoldan ayrılmamak.
(3) Peygambere çok salat ve selam getirmek. (Bir yandan diliyle salat u selam getiriyor, öbür yandan Peygamberin hoşlanmadığı kötülükleri, günahları açıkça işliyor. Bu gibi münafıklıklardan uzak olmak gerekir.)
(4) Allah’ın ve Elçisinin razı olmadığı bütün azgınlıkları terk etmek.
(5) Günahlarına, isyanlarına tevbe etmek.
(6) Üzerinde kul hakkı varsa onları ödemek, helallik almak.
(7) Lüksü, israfı, gösterişi, gururu, kibri, enaniyeti bırakmak; Allah’ın ve Peygamberin istediği gibi mütevâzı, alçakgönüllü, kanaatli olmak.
(8) Bol bol sadaka vermek, fakirlere yardım etmek, hayır hesanat yapmak.
(9) Kafirleri, münafıkları, sapıkları, azgınları, mütecâhir fâsık ve fâcirleri desteklememek, onlara yardımcı olmamak.
(10) Din sömürücüsü alçaklardan vebadan, koleradan kaçar gibi kaçmak, onlardan uzak durmak. Onlarla beraber olanlar, ilahî azab gelince birlikte çarpılabilirler.
(11) Rüşvetin, ribanın, haram kazanç ve menfaatin her türlüsünden, bu konudaki bütün şüpheli muamelelerden uzak durmak.
(12) Farz ibadetleri dikkatle ve dosdoğru bir şekilde eda etmek (yerine getirmek).
(13) İcazetli, gerçek,
(Kendilerini sevenlerden para toplayan alimler ve şeyhler gerçek alim ve şeyh değildir. Zinhar tuzaklarına düşülmeye, iğvalarına kanılmaya!..)
(14) Çok merhametli olmak. Merhametli olan kişi, Allah’ın geniş ve engin rahmetinden yararlanır, Cenab-ı Hakk’ın rahmetinin gölgesinde bulunur. (Geçenlerde bazı gaddar ve cellat ruhlu kişiler tavukları canlı canlı yaktılar. Birtakım avcılar, zavallı hayvanları yavrulama zamanında öldürüyor. Yine sokak kedi ve köpeklerinin yamyamca itlaf edildiğini duyuyoruz. Sakın bu zalimlerden, bu gaddarlardan olmayınız. Böyle yapanlar er veya geç belâlarını bulurlar. Onları uyarmak, protesto etmek üzerimize vazifedir.)
(15) Muhtaçların, kimsesizlerin, hastaların hayır dualarını alabilmek için çalışıp çırpınalım. Böyle dualar bereketiyle yardım görür, korunursunuz.
Sevgili Müslümanlar!.. Böyle yazılar kaleme aldığım için birtakım ukalalar ve çokbilmişler tarafından
şeklinde tenkitlere maruz kalıyorum. Size bu sütunlarda güncel dedikodular ve boş hikayeler anlatmak istemem… Maalesef geleceğin ufukları çok karanlıktır. Büyük hadiselerin, dehşetli fırtınaların arefesindeyiz. Mutlaka Ümmetçe uyanmamız gereklidir. Zaten İslâm dini insanlara müjdeler ve uyarılar değil midir?
Yaşadığımız şu zamanda insanlık ve dünya çok bozulmuştur. Azgınlık akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Bazı ülkelerdeki cinsel azgınlık o dereceye varmıştır ki, eski Sodom ve Gomore, Bizans ve Roma bunların yanında solda sıfır kalır.
Ne kadar üzülsek yeridir, birtakım Müslümanlar da bozulmuştur. İnsanlara nefs-i emmâreleri ve şeytan hakim olmuştur. Ne günlere kaldık!.. İslâmcı geçinen bazı kişiler dine ve şer’-i şerife aykırı yolsuzluklar yapıyor. Hangi birisini sayayım:
– İhalelere fesat karıştıranlar mı ararsınız,
– İşlerden komisyon alanlar mı,
– Kısa zamanda gayr-i meşru muazzam servetler edinenleri mi?
– Hem Müslümanlık taslayan, hem de Nemrud ve Firavun gibi yaşayanları mı?
Eyvah eyvah!.. Ne günlere kaldık… Başları açık kadınlar, cuma namazına geliyor ve erkeklerle birlikte saf tutuyor. Bunlar ne biçim Müslüman, ne biçim İslâmcıdır?
Birtakım hocalar zuhur ediyor ve “Ehl-i Kitab ile amentüde ittifakımız vardır” diye yazılar yayınlıyor. Nasıl oluyor bu ittifak?
Ya Rabbi! Ne günlere kaldık!
İlahî İslâm dinini bozmak, tahrif etmek için kefere ve fecere var güçleriyle çalışıyor. Küfür dünyası bu “iş” için milyarlarca dolarlık fonlar hazırlamıştır.
Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapılmıyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın deniliyor. Tâzimi gereken değerler tahkir ediliyor, tahkir edilmesi gereken şeylere tâzim ediliyor. Müslümanlar gereken tepkiyi göstermiyor, gereken uyarıyı yapmıyor.
Bina ve zina korkunç bir şekilde artmış… Kumar, içki, fuhuş gırla gidiyor… Bir takım münafıklar senenin onbir ayında kasıtlı olarak günah işliyor, haram yiyor ve sonra umreye giderek kendilerini affettireceklerini sanıyor. Zehi gaflet! Korkunç bir irtidat tufanı içindeyiz.
Din elden gitmiş, yer yerinden oynamış, bazıları bu hengâme içinde câmilere helâ yaptırıyor, minarelere sıra sıra hoparlör diziyor. Cuma günleri cuma ezanı okunduktan sonra camiye giderken sokaklara, caddelere, meydanlara, nakil vasıtalarına, lokantalara, kahvelere, dükkânlara bakıyorum, her yer insan kaynıyor.
Ülkede yüz bine yakın hoca, din görevlisi var. Ezher’de, Şam’da, Mekke ve Medine’de, Pakistan’da okumuş on bine yakın hoca daha var. Bunların vazifesi halka dini öğretmek, insanları müjdelemek ve uyarmak, nasihat etmek değil midir? Niçin halka gereği gibi ve tesirli şekilde nasihat edilmiyor?
Müslümanlar, var olan hürriyetlerden yararlanarak niçin din için çalışmıyor? Daha fazla hürriyet isteyen kişiye sesleniyorum: Önce mevcut hürriyeti kullan, bitir, ondan sonra fazlasını iste.
Daha fazla sayıda Müslümanın cuma namazı kılmasını, cuma vaktinde şehirlerin tenhalaşmasını temin maksadıyla teşkilatlansak, cumaya teşvik eden milyonlarca değerli ve tesirli broşürler bastırsak, binlerce hoca ve vazifeli uygun, planlı ve programlı bir şekilde ve en önemlisi sessizce cuma propagandası yapsa, halkı cumaya çağırsa iyi olmaz mı? Bunu niçin yapmıyoruz?
Okul ve üniversitelerde başörtüsü serbest bırakılsın diye bağırmayı bırakalım da yine sessizce, yoğun bir şekilde, belli bir plan ve program dahilinde ve mutlaka tesirli olmak şartıyla tesettürü yaymak için çalışalım. Kanunlarımıza göre bu yasak değildir. Niçin böyle bir hizmet ihmal ediliyor, yüzüstü bırakılıyor? Doğrusu, Müslümanların yüksek tabakası vazifelerini yapmıyor, sorumluluklarını yerine getirmiyor. 01 Şubat 2006