Perşembe

 

İzmir Ticaret Odasına mensup bir grup çok zengin, çok güçlü, çok tesirli işadamı şehirde bir “Sabatay Sevi” müzesi açılmasını istemiş. Bu müzeye bina olarak, halen hizmet görmeyen Portekiz Sinagog’unun verilmesini istiyorlarmış. Türkiye Musevî cemaati buna şiddetle karşı çıkmış. Onlar Sabataycıların Musevi olduğunu kabul etmiyorlar. Bizim Diyanet Başkanlığı’na sorulmuştu, o makam da “İslâm tarikatları ve cemaatleri içinde bu isimde bir grup yoktur” cevabını vermişti.

İzmir’de, Sabatay Sevi’nin 1626’da doğmuş olduğu ev halen ayaktadır. Bu ev pekâlâ müze yapılabilir. Önemli olan, şu veya bu binanın müze yapılması değil, ille de böyle bir müze açılmasıdır.

Sabatay Sevi’nin evi, yakın tarihte büyük bir gazetenin sahibi tarafından satın aldırılmıştı. Sonra iflâs etti, başına bir sürü iş geldi, ev de elden çıktı.

Türkiye Sabataycı cemaati bu evi alabilir ve orada, pîrlerine lâyık bir müze açabilir. Onlarda bu maddî imkân vardır. Gereken idarî formalitelere gelince: Onlar için böyle şeyler çocuk oyuncağıdır, son derece kolaydır. Sabataycılar müze açacaklar ve filan binanın kendilerine verilmesini istiyorlar. Hangi güç, hangi iktidar onların karşısında durabilir?

Hem sadece müze açılmakla da iş bitmez. Sabatay Sevi’nin birkaç yere büyük heykelleri dikilmelidir.

O, yakın tarihimize damgasını vurmuş bir şahsiyettir.

İsmi, şöhreti pek yaygın değildir ama buzdağının su altında kalan kısmı gibidir.

Ne garip bir ülkeyiz. Son üç yüz elli sene içinde yetişmiş on büyük Türkiyeliden biri olan Sabatay Sevi için henüz bir heykel bile dikilmedi. Olur mu böyle vefasızlık. Evet müzesi açılsın, heykelleri dikilsin ve millet bilsin, tanısın. Vah Okullara, Eğitime!

Çarpık ve sapık bir zihniyet okulları batakhaneye çevirmek istiyor. Bir ülkenin, bir halkın, bir devletin okulları ve eğitimi çökerse ülke de, halk da, devlet de çöker.

Bu çarpık ve sapık zihniyet sanki şunları istiyor:

(1) Büluğ çağına gelmiş mâsum çocukları şehvetten kudurtmak için ne yapmak gerekiyorsa yapılmalıdır.

(2) Okullarda her türlü cinsel ahlâksızlık, istismar, tâciz elaltından teşvik edilmelidir.

(3) Okulların her kademesine uyuşturucu sokulmalıdır.

(4) Erginlik yaşının çok altındaki çocuklar çakı, kama, tabanca gibi silahlarla donatılmalı ve eğitim yuvalarında can güvenliği, huzur, rahat kalmamalıdır.

(5) Türkiye için en büyük tehdit ve tehlike dindir. Binaenaleyh yavrular ve gençlik dinden, din ahlâkından uzak tutulmalıdır.

Son yıllarda, hele son günlerde okullarda, yatılı öğrencilerin kaldığı yurtlarda cereyan eden facia ve rezaletleri görüyor, duyuyorsunuz.

  • Tunceli’de yaşı büyük olan birkaç çocuk küçük erkek çocuklara tecavüz etmişler.
  • Küçük bir kız öğrenci hâmile kalmış.
  • Filan lisede bir delikanlı bir öğretmeni bıçaklamış.

    Bunların tam bir listesini vermeye kalksam, günlerce yazmakla bitmez.

    Seks, uyuşturucu, yaralama, öldürme, tecâvüz…

    Madalyonun arka tarafına bakalım:

    Liselerimizde edebiyat, tarih, felsefe, sanat kültürü yeterli şekilde verilemiyor. Bilgi ve kültür kazandırmakla paralel gitmesi gereken ahlâk ve karakter terbiyesi de yok.

    Memleket çocuklarına ve gençliğine yazık değil mi?

    Bakanlık karar almış, bundan sonra not verilmeyecek, puan verilecekmiş. Ne demek olduğunu anladım ama yine de kahkaha ile güldüm. Batı ülkelerine bakmaya lüzum yok. Japonya, Güney Kore, Tayvan ve Singapur liselerine bakınız. Sosyal kültürde dünyanın en ileri, en başarılı, en parlak okulları oralardadır.

    Komşumuz İran’da, lise mezunu her genç bundan yediyüz küsur yıl önce yazılmış Hâfız Divanı’nı, mânasını anlayarak ve kıraatinden zevk ve haz alarak okuyabilir.


    Bizde lise mezunu bir gence, 1927’de basılmış bir Fuzulî Divanı veriniz, aval aval bakacaktır. Çince mi, Tibetçe mi, Kıptice mi? Onu bile tefrik edemez (ayırt edemez). Bu divanın 1928’den sonra basılmış Latin harfli bir baskısını veriniz. Yine aval aval bakmaya devam edecektir. Çünkü, o kitap Türkçe’nin en güzel örneklerindendir ama bizim gencimiz o Türkçe’yi bilmez.

    Büt-i nev-resim rûz u şeb nemaza râgıb olmuş

    Allah Allah bu ne dindir büte secde vâcib olmuş

    A(gop) Dilaçar-zede bir Türk genci bu lafları anlamaz ki… Çarlık zamanında, daha sonra Sovyetler boyunduruğu altında çok çile çekmiş Azerbaycan’da bile lisan bizdeki kadar tahrip edilmemiş, temelleri dinamitlenmemiştir.

    Efendim, bazıları ve birileri okulların, eğitim sistemimizin islahı için tedbirler alıyormuş. Her dersliğe (dershâne) bir bilgisayar konulacakmış, not yerine puan verilecekmiş… Bunun gibi şeyler.

    Vah vah!.. Büluğ yaşındaki kızlar ayrı okullarda okusunlar, karma eğitim fâciasına son verilsin desem gericilikle suçlanacağım. Türkiye batarsa batsın ama sakın gericilik olmasın…

    29 Aralık 2006