Sabataycı Eşler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cuma
Sabataycılar (Selanik Dönmeleri) satrancı iyi oynuyorlar. Önemli mevkilere geçirilen zatların kendileri Sabataycı değilse, eşleri bu gizli Yahudi tarikatine mensup oluyor. Şu ülkede kaç Sabataycı var? Musevî cemaati ileri gelenlerinden Herry Ojalvo’ya göre bunların sayısı bir buçuk milyondur. Bence o kadar yoklar. En fazla birkaç yüz bin kişidirler. Lakin içlerinden çok güçlü insanlar çıkmıştır. Şu anda medyanın yüzde kırkı onların kontrolu altındadır.
Yumurtacılık, yufkacılık, yorgancılık, yoğurtçuluk yapan Sabataist var mı? Hiç olur mu? Onların çoğu Avrupa ve Amerikan üniversitelerinde okumuştur. Birkaç lisan bilirler. Şehir terbiyesi ve kültürü almışlardır. Onlar için sayı çokluğu, kelle kalabalığı önemli değildir. Onlar keyfiyete, vasfa önem verirler.
Bir Sabataycının kuyuya attığı taşı, değil kırk, hattâ bir milyon Müslüman vatandaş bile çıkartamaz.
Osmanlı tarihinde bir kadınlar saltanatı devri vardır. Valide sultanlar, hasekiler, gözdeler devlet işlerine karışmışlar, büyük güç ve nüfuza sahip olmuşlardır. Şimdi şu devr-i dilârada Sabataist kadınların büyük ağırlığı bulunmaktadır. Meselâ, büyük adamlardan birinin hanımının Yahudi adı Raşel’dir. Bu kadının ülke idaresinde büyük tesiri ve ağırlığı vardır. Başka büyük adamların bazısının da zevceleri Selanik Dönmesi’dir.
Bazı okuyucularım telefon ediyorlar, benden isim istiyorlar. Hiç isim verir miyim? Telefonlar dinleniyor. Bu yaştan sonra mahkemelerde sürünmeye, hapishanelerde çürümeye niyetim yok. Benden değil, başka kaynaklardan öğrensinler isimlerini.
Sabataycılar bu gibi yazılardan rahatsız oluyorlar. Olsunlar. Biz Müslümanlar da, ülkemizdeki ve içimizdeki iki kimlikli zümrelerden rahatsızız. Onların bazısı bizim dinimize, mukaddesatımıza saldırıp hakaret ederken iyi de, biz onları deşifre etmeye kalkışınca mı kötü oluyor?
Sabataycılar da elbette bu memleketin vatandaşıdır, çocuğudur. Lakin iki kimlikli olmak, İslâm’a ve Müslümanlara saldırıp durmak iyi değildir. Bundan kesinlikle vaz geçmeleri gerekir.
1908’den bu yana Sabataycıların siyasette, kültürde, medyada, temel müesseselerde büyük tesiri olmuştur. Onların bir kısmı, Müslüman çoğunlukla, kedinin fareyle oynaması gibi oynamaktadır. Buna hakları yoktur. Bir azınlık olarak, farklı bir cemaat olarak; çoğunluğu teşkil eden Müslümanlarla iyi geçinmek, uzlaşmak, onlarla zıtlaşmamak zorundadırlar.
Türkiye azınlıkların, farklılıkların da vatanıdır. Bu ülkeyi vatan değil de bir tür mandıra, halkı da sürü veya sağmal inek olarak görenlerin hizaya gelmeleri gerekir.
Sabataycıların hepsini kasdetmiyorum. İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık etmeyenlere bir şey dediğim yoktur. Bu memlekette, çeşitlilikler bir zenginliktir. Ülkemizi sevmek şartıyla birlikte yaşayabiliriz.
Yakın tarihimizde bazı Sabataycılar millî kimliğimize karşı amansız savaş açmışlar ve büyük tahribata ve yıkıma sebebiyet vermişlerdir. Bu yaptıklarından dolayı suçludurlar, hatâlıdırlar.
Şu anda birtakım Sabataycılar gizlice kendi sinagoglarına gitmekte, âyin yapıp dua etmektedir. Onların kendi başhahamları, hahamları, din hocaları mevcuttur. Kendi aralarında evlenmekte, medenî nikâhın yanında Yahudi nikâhı da kıymaktadırlar. Sabat (Cumartesi) tatiline ve yasaklarına uyan, sadece koşer yemek yiyen, belli günlerde Yahudi orucu tutan Selanik Dönmeleri de az değildir. Kendi özel mezarlıkları bulunmaktadır.
Ne isterlerse yapsınlar. Lakin İslâm’a ve Müslümanlara saldırmasınlar. Türkiye kimliğinin en büyük unsuru İslâm dini, kültürü, medeniyeti ve gelenekleridir. Sabataycılığın tesiri ise yüzde bir bile değildir. Yüzde birin yüzde doksanı baskı altında tutması, tahakkümü altına alması doğru olur mu?
Sabataist bir medya patronu, Yahudiliğini inkâr ediyor, kendisinin Anadolu’ya İtalya’dan göç etmiş bir Oğuz Türkü olduğuna dair düzmece soykütükleri ve belgeler ibraz ediyor. Bu gayretler gülünçtür. Türkiye laik bir rejime sahiptir. Niçin korkuyor? “Ben Yahudiyim” dese kim itiraz eder? Zaten şu anda Ankara rejimiyle İsrail arasında sıkı bir ittifak ve dostluk vardır. Türk değil de, Yahudi olduğunu açıklarsa belki prim bile yapar.
Moiz Kohen Sabataist değil, su katılmadık bir Musevî idi. Maalesef o da ikili oynamış, asıl ismini gizleyerek, Tekin Alp takma adıyla kitaplar yazmış, “Kahrolsun Şeriat!” diye başlıklar atmıştı. Bu gibi saldırılar yakışıksızdır. Bir gayr-i müslimin İslâm’a bu şekilde saldırmaya, hakaret etmeye hakkı yoktur.
Dinî, teolojik konularda, çeşitli dinlerin âlimleri, temsilcileri ilmî ve ciddî şekilde tartışabilir. Birinin iddialarına karşısındaki cerh ve reddiye yazabilir. Fakat, Moiz Kohen ismini gizleyip de, Tekin Alp ismiyle İslâm’a saldırmak medenî bir insana yakışmaz. Bunlar küçüklüktür.
Aşırı şekilde İslâm ve Müslüman düşmanlığı yapan Sabataycılara ihtar ediyorum. Bu aşırılıkların cezasını ileride çekeceksiniz. Müslümanlara fırlattığınız bumerang dönüp dolaşıp sizin başınıza vuracaktır.
Sabataycılık dinî bir kimliktir. Türkiye ise laik bir cumhuriyettir. Sabataycıların laik cumhuriyeti hakimiyetleri altına alma gayretleri netice vermeyecektir.
Çoğunluğu teşkil eden Müslüman kesim gecekondu ve varoş kültürü yerine şehir ve yüksek medeniyet kültürüne sahip olsa, birkaç yıl içinde Sabataycılık gün ışığına çıkar, bu konuda hiçbir sır kalmaz. Araştırmak, gerçekleri sahih bilgilerin ve sağlam belgelerin ışığında gözler önüne sermek suç değildir, antisemitizm hiç değildir.
Bir Müslüman olarak bu memleketteki Hıristiyanların, Musevilerin din ve vicdan hürriyetlerinin savunucusuyum. Yakın tarihimizde yapılan haksızlıkları, varlık vergisini, 6–7 Eylülleri asla tasvib etmiyorum. Sabataycıların durumu ise girifttir, karışıktır. Öncelikle, çift kimliklilikten tek kimlikli bir statüye geçmeleri gerekir. Yahudiliğin ortodoks, entegrist, fundamentalist, radikal, reformcu kolları vardır. Sabataycılar da, Yahudi çeşitliliği içindeki yerlerini almalıdır. İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık etmemek ve saldırmamak şartıyla aramızda bir ihtilaf ve problem olmaz. 13 Mayıs 2000