Sabataycı Yahudiler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Çarşamba1924’te Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi, yakın tarihimizin esrarlı ve önemli hadiselerinden biridir. Balkan savaşından sonra Yunanistan’da kalmış olan Sabataycılar, Türkiye’deki Rumların Yunanistan’a, oradaki Türklerin ve Müslümanların Türkiye’ye gönderilmesi sırasında, istemedikleri halde Türkiye vatandaşı olmuşlardır. Zâhiren Türk ve Müslüman görünen, lakin asıl kimlikleri Yahudilik olan Sabataycıların temsilcileri ve ileri gelenleri o tarihte Yunan Hükümeti’ne ve Meclis’ine dilekçe vererek, “Biz göründüğümüz gibi Türk ve Müslüman değiliz, gizli bir Yahudi cemaatiyiz. Bizi Türkiye’ye göndermeyin, Yunanistan’da kalmak istiyoruz” demişlerse de, Yunan makamları bu isteği kabul etmemiştir.
Sabataycılar eğitime, kültüre, tahsile önem veren içine kapanık bir cemaat olduğu için Türkiye’de kısa zamanda güçlenmiştir. Şu anda belki de en kuvvetli lobi Sabataycı lobidir. İşçilik, rençberlik, garsonluk, küçük memurluk yapan bir tek Sabataycı bulamazsınız. Zengindirler, tahsillidirler, iyi para kazanırlar, güçleri ve ağırlıkları vardır. Onlar kemmiyete değil, keyfiyete önem verir.
Maalesef yakın tarihimizde militan İslam ve Müslüman düşmanlığı yapan belli başlı gazetecilerin, yazarların, aydınların, akademisyenlerin, büyük bürokratların, politikacıların çoğu Sabataycıdır. İnanmadıkları İslam dinine bağlı gibi görünmek onlara izahı ve tahlili zor bir nefret aşılamıştır.
Şu anda Türkiye’de Sabataycılarla, onlara karşı olanlar arasında sinsi, fakat büyük ve şiddetli bir mücadele hüküm sürmektedir. Milyonlarca vatandaşın, tabanın, halk tabakasının bu savaştan haberi yoktur.
Sabataycılarla Türkler arasındaki mücadele en fazla hangi temel müesseselerde cereyan etmektedir? Bunu burada açıkça yazmama imkân yoktur.
Ülkenin kilit noktalarını ele geçirmiş olan birkaç bin Sabataycının isimleri ve unvanları maalesef şu anda yayınlanamaz. Durum buna müsait değilir.
Medya, büyük gazete ve televizyonlar Sabataycılık konusunu pek gündeme getirmezler. Hangi önemli bakanlık Sabataycıların kontrolüne girmiştir? Büyük bir adamın karısı Raşel adlı bir Sabataycıdır. Bu zat, bu kadın kimdir? Bir Sabataycı Türkiye’ye cumhurbaşkanı seçtirilmek istenmişti. Niçin seçilemedi? Buna kimler mâni oldu? Bu kişi kimdir?
Bizdeki laiklik meselesini bugünkü içinden çıkılmaz hale Sabataycılar getirmiştir.
Büyük İslamî cemaatlerden biri bir Selanik Dönmesi’ni dindar bir Müslüman olarak tanıtmakta, ona büyük paralar ödemekte, birtakım propagandalar yaptırmaktadır. Bu cemaatin gayesi nedir? Sahiden Müslüman olmuş gibi görünen bu Sabataycı ne yapmak istemektedir?
Sabataycı bir politikacı dindar bir Müslüman gibi görünür, cebinde küçük bir Mushaf taşır, zaman zaman bunu çıkartıp okurmuş. Görenler “Ne dindar adam” derlermiş. Lakin Mushaf’ın içinde siyah kaplı küçük bir broşür bulunurmuş. İbranice bir dua kitabı!.. Şimdi bu zat, İstanbul Bülbülderesi Sabatycılar Kabristanı’nda yatmaktadır.
Bir kısım Sabataycılar iki kimlikliliği bırakıp Yahudiliğe dönmek istiyor. Onları destekliyorum. Çünkü Sabataycılar hiçbir zaman hakikî Müslüman olmamışlardır. Kendi kimliklerine dönsünler, karışıklık ortadan kalksın. İslam’da zorlama yoktur. Gerçekten, samimî olarak, muhlisen lillah Müslüman olmak isteyenler varsa onlar da, “Ben eskiden Selanik Dönmesi idim, şimdi kendi arzumla ve vicdanımın sesine uyarak gizli Yahudiliği bırakıyor ve Müslüman oluyorum” şeklinde yazılı bir beyanda bulunsun ve ihtida etsin. Bir Sabataycının gerçek Müslüman olması, bir Musevinin veya Hıristiyanın ihtida etmesine benzemez. Zaten zâhiren Müslüman görünüyor, samimî Müslüman olduğunu iyice isbat etmesi gerekir.
Bir Sabataycıyı koyu Müslüman bir kişi gibi sahneye süren, ona büyük paralar veren, maddî imkanlar sağlayan cemaat temsilcilerinden biri, bu durumu şüpheli gören kimselere “Günah işliyorsunuz, bir zat ben Müslümanım derse o Müslümandır, fazla kurcalamayınız…” şeklinde müdafaada bulunuyormuş. Bu mantığın Sabataycılık konusunda geçerliliği olamaz. Sabataycı zaten yalandan Müslümandır, samimî Müslüman olduğunun kesin şekilde isbat edilmesi gerekir.
Türkiye bugünkü karmakarışık duruma nasıl geldi? Bugünkü büyük buhranlarda Sabataycıların ne kadar tuzu biberi vardır?
Türk milliyetçiliği ve Türkçülük konusunda Moiz Kohen adlı Yahudinin yaptıklarını biliyoruz. Bu zat, Yahudiliğini gizlemiş, Tekin Alp takma adıyla kitaplar yazmış, Türkleri İslam’a cephe almaya teşvik etmiştir. Moiz Kohen’in bu yaptığı doğru mudur? Asla doğru değildir.
Zamanımızda maalesef Türkçü ve milliyetçi geçinen bazı sapıklar bu Moiz Kohen’in, yahut Tekin Alp’in peşinden gidiyor. Samimî, aklıbaşında, hakikî milliyetçileri ve Türkçüleri tenzih ederim ama Moiz Kohen’in tuzağına düşmüş olanları da takbih ve tel’in ediyorum. Hiçbir Türk Milliyetçisi ve Türkçü İslam’a düşman olmaz, “Kahrolsun Şeriat” demez. Kendisi dindar olmasa bile milletinin dinine saldırmaz.
Büyük günlük gazetelerde, büyük televizyonlarda yüce İslam dinine, on milyonlarca Müslüman vatandaşın mukaddesatına saldıran yazarların, yorumcuların hangileri Sabataycıdır, hangileri ateist ve dinsiz Türklerdir? Milletin bunları bilmesi gerekir.
Ülkemizde birkaç istihbarat teşkilatı bulunmaktadır. Bunlardan bazıları maalesef dindar kesim içinde Yahudi ajanlar kullanmaktadır. Müslüman halkın bu hususu da bilmesi iyi olur.
Şu anda Müslüman kesim içinde bir sürü ajan, casus, provokatör, yönlendirici, istihbaratçı çalışıyor. Bütün duvarların kulağı bulunuyor. Gizli kameralarla filmler çekiliyor; dosyalar hazırlanıyor, telefonlar dinleniyor. İslam dini ve Müslümanlar Türkiye için bir tehlike midir? Elbette değildir. Fakat bazı Sabataycılar İslam’ı tehlike, Müslümanları düşman olarak görüyor.
Yakın tarihimizin bazı çok önemli ve ünlü erkek ve kadın şahsiyetleri içinde kaç Sabataycı vardır?
Ülkemizde yaşayan Musevi vatandaşlarımız dindar Yahudi sayılmazlar. Onların kutsal saydıkları Cumartesi günü, sinagogtaki ayinden sonra karılı erkekli denize girilen plaja gidip eğlenen hahamlar bile vardır. Buna mukabil öyle Sabataycılar vardır ki, Yahudi dininin bütün gereklerini titizlikle ve dikkatle yerine getirirler.
Ortada, hem Müslümanlar, hem de Sabataycılar açısından büyük bir trajedi vardır. Bu trajedi Sabataycıların iki kimlikliliği bırakıp tek kimlikli olmalarıyla sona erecektir.
Bazı Sabataycılar kendi dünya görüşlerini, kendi ilkelerini devletin değişmez vasıfları haline getirmişler ve bu konuda terör kasırgaları estiriyorlar.
Bugün oldukça güçlü olsalar da, günün birinde güçlerini kaybedeceklerdir. Türkiye çeşitlilikler ülkesidir. Bunca çeşitlilik içinde Sabataycı Yahudilerin de elbette yerleri, hakları, güvenlikleri olacaktır. Yeter ki, iki kimlikliliği, İslam ve Müslümanlarla savaşmayı bıraksınlar.
Bakalım gelecekte bu konuda ne gibi gelişmeler olacak? 03 Ağustos 2000