Salı

 

Türkiye’den Esin Eden hanımın, Yunanistan’dan, Selânik Musevî Müzesi eski müdürü Stavroulakis’in birlikte yazdıkları “Salonica, a Family Cookbook” (Selânik, bir Aile Yemek Kitabı) adlı eser İstanbul’da da satılmaya başlandı. Kitabın başında, Osmanlı devrinde bu şehirde yaşayan, zâhirde Türk ve Müslüman görünen, bâtında ise Sabatay Sevi’nin dinine mensup bulunan bir aile hakkında bilgi verilmekte, sonra o ailenin yemekleri anlatılmaktadır. Eser, kültürümüzün karanlıkta kalmış, şimdiye kadar pek incelenmemiş bir kısmına ışık tutmaktadır. (Talos Press, Atina, 1997)

Esin Eden hanım, Kapancılar koluna mensup, Robert Kolej’de okumuş, iyi İngilizce bilen bir vatandaşımızdır.

Geçenlerde Kanal 7’de yapılan Sabataycılıkla ilgili program, bu konuda hiçbir bilgisi olmayan yüzbinlerce vatandaşı bir dereceye kadar aydınlatmış oldu. Ne yazık ki, o program gece yarısına yakın yapılmıştı ve birçok kişi bu yüzden seyredemedi. Antisemitizm yapılmadan, sadece objektif ve ilmî bir açıdan bu mesele gündeme getirilmelidir. Çünkü, evvelce de defalarca yazdığım gibi son yüz yıllık tarihimizde Sabataycılığın ve Sabataycıların çok büyük tesirleri vardır. Bu tesirler bilinmeden tarihimiz anlaşılamaz.

İzmir’de yayınlanan bir günlük gazetenin Sabataycı başyazarı (isim vermek istemiyorum) Ilgaz Zorlu beye hayli kızıyormuş. O zatın da Sabataycıları derleyip toparlamak konusunda bazı teşebbüsleri varmış.

Son zamanlarda Atatürkçü Düşünce Derneklerine de bu gizli cemaate mensup hayli kişi katılmış.

Sabataycılık konusunda yapılması gereken işlerden biri de, M. Blumenthall ve M. Grossman adlı iki Musevî tarafından Fransa’da yapılan “Son Dönme’ler” adlı dokümanter filmin Türkiye’de de bir televizyon kanalı tarafından gösterilmesidir. Ancak, yapımcılar bu filmi herkese satmıyorlarmış. Türkiye’de gösterilmesi de, hem Sabataist, hem de Musevî cemaati tarafından istenmiyormuş.

Solcu siyasî partilerimizden birinin kadroları Sabataycı elemanlarla doluymuş. Genel başkanın nice danışmanı da Sabataycı imiş.

Şişli’de meşhur bir özel lise de Sabataycıların kontrolu altına girmiş.

Diğer bir solcu partinin genel başkanının eşi de Sabatay dini mensuplarındanmış.

Ben Halide Edib’in babasını, Yahudi dönmesi sanıyordum. Meğerse o da Sabataycı imiş.

Atatürk’e karşı tertiplenen İzmir suikastinde Sabataycıların büyük rolü varmış. Maliye nâzırı Cavit bey ile Dr. Nazım beyler Sabataycıdır.

Gelelim akıl almaz bir şeye. İzmir’de, Bektaşi şeyhi olduğunu iddia eden bir zat da Sabataycıymış. Onunla aynı soyadını taşıyan ve islamî televizyon kanallarından birinde programlar tertipleyen bir zat var, o da Sabataycı imiş.

Sabataycıların, Müslümanlara nüfuz etmek, dinî işlere karışmak için Bektaşiliği kullanmak istedikleri anlaşılıyor.

İstanbul’da Maçka’da eski bir mezarlık vardır. Çok önceleri buraya Müslümanlar gömülüyormuş. Sonradan Sabataycı mezarlığı olmuş. Türk medyasının yüzde kırkına hâkim olan zatın annesi de burada yatıyormuş. Cemalüddin Afganî’nin, 1926’da Amerikalı bir Yahudi zengin tarafından yaptırılan kabri de burada bulunuyor. 1944’te, Afgan devleti, adına aldanarak Afganî’nin kemiklerini buradan alıp, törenlerle kendi ülkesinde defnettirdi.

Geçenlerde İsrail’e giden bir dostum, orada Sabatay Sevi ve Sabataycılıkla ilgili tarihî belgeleri görmek ve tedkik etmek istemiş, lakin İsrail makamları buna izin vermemişler.

Hayırsever bir zat çıksa, veya bir dernek veya vakıf bu işi üzerine alsa da, bir Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını Araştırma Enstitüsü” kurulsa, ilmî yayınlar yapılsa, yılda bir kere bu konudaki ilmî araştırmaları ihtiva eden bir dergi çıkartılsa ne iyi olacak. Fakat bu konuda hem para yok, hem de İbranice bilen uzman yok. Bir şeyler yapılsın diye ortaya para konulsa, onu iç etmek isteyecek bir takım cehelenin zuhur edeceğinden de korkmaktayım.

Tarihin Kışı

Tarihin fırtınalı kış mevsimleri, kötü havalı devirleri vardır. Kışı, fırtınayı, kötü havayı insan kendi cüz’î iradesiyle değiştirip de, iyi havayı getiremez. Böyle zamanlarda yapılacak şey, kendisini aşan şartlar altında ve içinde haysiyetli bir hayat sürmek, elden geldiği kadar mutlu olmaya çalışmaktır.

Kış, fırtına, kötü hava hayallerle, ütopyalarla, kuruntularla değişmez. Bunları bırakmalı ve önce kendisini, sonra ailesini, daha sonra da akrabalarını, komşularını, çevresini kurtarmak için elinden geleni yapmaya bakmalıdır.

Şuurlu Müslüman zindanda olsa bile haysiyetli bir hayat sürebilir. Tarih boyunca nice büyük ve güçlü insanlar, ilahî takdirin icabı olarak darağacına çıkmışlar ve izzet ve şeref ile terk-i hayat etmişlerdir.

Şimdi tarihin kış, fırtına, kötü hava günlerini yaşıyoruz. Siyaset bozuk, sosyal yapı bozuk, bütün temel müesseseler bozuktur. Pislik ve kötülük her yeri sarmıştır. Ülkenin hakikî sahibi olan Müslümanlar çeşitli zaaflar yüzünden paramparça olmuşlar, bir sürü hizbe ve fırkaya ayrılmışlar, İslam’ın yasakladığı nice günaha ve kötülüğe batmışlardır. Topyekûn bir islah seferberliği gerekmektedir. Bir İmam-ı Kebir olmadan böyle bir seferberlik ilan edilemez. Bugünkü şartlar altında herkes kendini kurtarmaya bakmalıdır öncelikle.

Müslümanlara hitap ediyorum:

1. Öncelikle itikadınızın sahih çizgide olmasına dikkat ediniz. Bid’adlerden, zındıklıklardan kaçınınız. Ehl-i Sünnet ve Cemaat dairesi içinde bulununuz. Mezhepsizlik, telfik-i mezahib, Teymiyyecilik, Necdilik, Peygamber ve Sünnet düşmanlığı, Afganicilik gibi yanlış yollardan uzak durunuz.

2. İslâm öncelikle bir din sonra da bir hayat nizamıdır. Beş vakit namaza çok önem veriniz. Cemaate devam ediniz.

3. Para ve menfaat en büyük düşman ve belâdır. Bu konuda kendinizi, çocuklarınızı frenleyiniz. Unutmayınız ki, şükrünü eda edebileceğiniz az mal, şükrünü eda edemeyeceğiniz ve sizi azdıracak çok maldan hayırlıdır.

4. Nefs (benlik) de çok büyük bir düşmandır. Müslüman benliğini kontrol altına alan kimsedir. Makam, mevki, riyaset, şöhret, alkış, tantana, gurur, kibir, nümâyiş, aşırı tüketim hırslısı olmak iyi değildir. Bunlar, bu geçici dünyanın şeytanî kuruntuları ve oyalanmalarıdır.

5. Müslümanın hayırlısı güçlü olanıdır. Güç de ilimdir, irfandır, ahlâk ve fazilettir, sanattır, güzelliktir, görgüdür, terbiyedir, edebtir, mürüvvettir, hayır ve hasenat yapmaktır.

6. Müslüman istikametten ayrılmaz. Eğrilik yapan, haram kazançlar ve servetler edinen kimseler Müslüman olsalar da alçak Müslümandır. Böylelerinden yüksek ve kaliteli Müslüman olmaz. “Bu düzen bozuktur, böyle bir düzende her halt yenilir, ganimet toplanılır” diyerek haram ve gayr–i meşru servetler edinenler cehennem ateşinin odununu bu dünyada toplamakta olduklarını iyi bilmelidir.

7. Müslümanım diyen herkes, ezelde “Kalû belâ” gününde Allah ile yapmış olduğu ahd ü misakı ve Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme olan biatını unutmasın. 03 Mart 1999