Perşembe

 

Aşağıdaki satırları Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, bunlara benzer diğer metinlerin gölgesinde ve koruması altında kaleme alıyorum. Vatandaşların düşüncelerini, görüşlerini, tenkitlerini açıklama hürriyeti varsa, bundan benim de yararlanmam gerekir. Bu hürriyet dinsizlere, densizlere, donsuzlara var, Müslümanlara yoksa, böyle hürriyet olmaz, böyle eşitlik olmaz.

Şimdi ana iddiamı açıkça ve cesaretle beyan ediyorum: Sabayatcılık ilkeleri Türkiye’yi geri götürmüştür… Gerekçelerimi, sorularımı, kanaatlerimi sıralıyorum:

(1) Türkiye niçin Ortadoğu’nun Japonyası olamamıştır? Niçin biz Türkiyeliler Japonlar kadar başarılı, zengin, becerikli olamamışızdır?

(2) Türkiye niçin Güney Kore gibi zengin, başarılı, ileri olamamıştır? Dünyanın bütün zengin, güçlü sanayili ülkelerinde millî ve yerli Kore otomobilleri dolaşıyor da, bizler niçin yüzde yüz yerli ve millî bir otomobil sanayii kuramamışızdır?

(3) Japonlar, kendi çok zor, çok çetrefil, çok karışık, öğretilmesi ve öğrenilmesi gayet müşkil millî yazıları ile kültür, basın, araştırma harikaları meydana getirdiler de, biz niçin atalarımızın ve dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamayacak kadar câhil kaldık?

(4) Avrupa’nın en ileri ve zengin iki ülkesi, İsviçre ve Norveç Avrupa Birliği üyesi değildir? Biz niçin, kurtulmak ve ilerlemek için AB’ye üye olmak için ağlayıp yalvarıyoruz?

(5) Tayvan adası gibi çeşit çeşit dev zorluklarla ve sıkıntılarla boğuşan bir ülke dünya çapında ilerledi, zengin oldu; sadece 10 kadar devlet tarafından tanındığı halde uluslararası çapta ticaret yapabiliyor da biz niçin bunca imkân, bunca fırsat içinde geri kaldık, yaya kaldık?

(6) “İzmirli” sahte MESİH (1626-76) Sabatay Sevi’nin ilkeleri bizi niçin Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur, Norveç, İsviçre gibi ilerletmedi, güçlendirmedi, yükseltmedi, zengin ve müreffeh (refahlı) kılmadı?

(7) Sabatay Sevi’nin ilkelerinin uygulandığı maarif sistemimiz niçin çöktü?

(8) Dünyanın bütün ileri, medenî, demokrat, insan haklarına bağlı, saygılı ülkelerinin üniversitelerinde ve okullarında başörtüsü serbesttir. Türkiye’de niçin yasaktır? (Fransa’da sadece resmî liselerde başörtüsü yasaklanmıştır. Katolik liselerinde, özel liselerde serbesttir. Orada Müslümanların İslâm liseleri kurmaya hakları vardır ve nitekim kurmuşlardır…)

Evet, soru ve iddialarımı sürdürüyorum:

* Tekrarlıyorum: Sabatay Sevi’nin ilkeleri Türkiye’yi ileriye mi götürmüştür, geriye mi?

* Türkiye’de birtakım gizli, derin, esrarlı güçler niçin uzun yıllardan beri İslâm dini ile, millî kültür ve kimlik ile mücadele etmektedir?

* Birtakım güçler demokrasi diye diye demokrasinin ırzına geçmekte; hürriyet diye diye hürriyetin canına okumaktadır. Bu güçler ilhamlarını İzmirli sahte Mesih’ten mi almaktadır?

* Camilerde başörtülü karı satılsın diyen bir ahlâksız, fikir özgürlüğünden yararlanıyor da bir Müslüman niçin yararlanmıyor?

* Gerçek aydın Prof. Atilla Yayla Sabataycılar tarafından medya lincine tâbi tutuldu. Sabatay Sevi’nin peşinden gidenler, onun ilkelerini din gibi tutanlar özgürlükçü müdür, despot mudur?

* Yüzölçümü ve nüfus bakımından küçük olan Katar devleti Al-Jazeera gibi dünya çapında bir medya harikası meydana getirebildi de Türkiye niçin böyle bir şey yapamıyor?

* 1929’da nüfusu bir milyonun altında olan İstanbul’da günlük beş adet Fransızca gazete yayınlanırken, bugün nüfusu 20 milyon olan İstanbul’da niçin İngilizce bir günlük gazete çıkmıyor?

* Türkiye gırtlağına kadar kokuşmaya, rüşvete, yolsuzluğa batmıştır. Sabataycıların bu pisliklerdeki katkıları ne miktardadır?

* Evet iddia ediyorum: Bugün Türkiye’de ne kadar gerilik, kriz, pislik, kokuşma, bozukluk varsa bunların hepsi de İzmirli sahte Mesih Sabatay Sevi’nin ilkelerinden kaynaklanmaktadır. “Benzeme benzet”, bu ilkelerin en önemlisidir. Onlar maalesef birtakım Müslümanları ve Türkleri de kendilerine benzetmişlerdir. Benzetilmişler onlarla birlikte çalışmaktadır.

* “Bizim sayemizde Türkiye İslâm dünyasının en ileri ülkesi haline geldi” safsatasını bıraksınlar da “Japonlardan daha fazla imkânımız ve fırsatımız olduğu halde Türkiye niçin Japonya gibi olamadı?” sorusuna cevap versinler!

Şu anda ülkemiz onların uğursuz sayeleri yüzünden ileri ve zengin Avrupa devletlerinin vebalı, hasta adamı durumuna düşmüştür. Sabataycı olmayan sade bir vatandaş gitsin, Avrupa devletlerinin konsolosluklarından vize almaya kalksın ve gününü görsün. Uğramadığı hakaret kalmayacaktır. Git banka hesaplarını getir… Git vergi sicilini getir… Git tapu senetlerini getir… Git, şahsî gelirine ve hayat seviyene ait belgeleri getir…Utanmazlar neredeyse git karını getir diyecekler… Evet Türkiye’yi bu hale onlar getirdi.

Ülkemizin, halkımızın, devletimizin haysiyetini ayaklar altına serdiler!

Yakın tarihimizde ülkemizin her yerindeki tarihî Müslüman kabristanlarını düzlettiler, arsa olarak sattılar, park yaptılar ama bir tek kabristanın bir taşına bile dokundurtmadılar. Mâlum, Üsküdar’daki Bülbülderesi Dönme Mezarlığı… Burayı gezerken şöyle kitabeler görürsünüz: “Derdim vardır söyleyemem…” Dertleri ne imiş?..

Birkaç Müslüman bir yerde toplanıp namaz kılsalar, zikretseler, evrad ve ilâhî okusalar irtica olur ama onlar kendi gizli tapınaklarında İbranice veya Ladino diliyle ayin yapsalar buna kimse karışamaz. Hele bir karışan çıksın dünyayı ona zindan ederler.

Liberal düşünceli, gerçek aydın Profesör Atilla Yayla’ya yaptıklarını görüyorsunuz.

Bu gizli taife ortaya kendi bayraklarıyla, kendi dinleriyle, kendi mesihleriyle çıkmaz. Birtakım koruyucu kalkanlar ile saldırır ve savaşırlar.

Kıyamete kadar sürmez bu karanlık…

Hakikat şimşekleri çakmaya başlamıştır. Maskeleri düşüyor, gerçek çehreleri meydana çıkıyor.

Kendilerinden olan biri “Türkler bir milyon Ermeni kesti…” deyince düşünce özgürlüğü ona kol kanat geriyor. Ülkenin dominant çoğunluğuna mensup bir Müslüman fikir ve görüşlerini açıklayınca, Sabataycıyı koruyan ve kollayan fikir hürriyeti onun için geçerli olmuyor.

Efendiler!.. Tarih önünde, millet önünde, akıl önünde, vicdan önünde hesap vermeye hazır olun ve şu soruya cevap arayın:

-Türkiye niçin bir Japonya kadar ileri, güçlü, zengin, kültürlü olamadı? 24 Kasım 2006