Sabataycılar Yahudidir
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cuma
Kendilerini efendi, Türkiye’nin Müslüman halkını köle gibi gören bazı egemen azınlıklar ve lobiler dindarları gericilikle, ülke ve devlet için bir tehlike teşkil etmekle suçlarken demokrat, hürriyetçi, medenî sayılıyor; fakat iki kimlikli Sabataycı zümre hakkında yazı yazanlar, açıklamada bulunanlar ırkçı, antisemit oluyor. Ne garip mantıktır bu!
Ortada Yahudi düşmanlığı, antisemtizm falan yoktur. İstenen şey, bu ülkedeki iki kimlikli, aslen Yahudi olan, zâhiren yalancıktan Türk ve Müslüman görünen Selanik Dönmeleri’nin, nâm-ı diğerle Sabataycıların veya Avdetî’lerin artık gerçek kimliklerine kavuşturulmasıdır.
Bizde vatandaşların nüfus kartlarında din hanesi vardır. Sabataycıların din hanesine Müslüman değil, “Sabataycı Musevî” yazılması gerçeğe uygun düşmez mi?
Beş yüz yıldan beri aramızda yaşayan, sinagoga giden (veya gitmeyen) Musevî vatandaşlarımıza bir şey dediğimiz yoktur. Bu ülkede farklı bir cemaat olarak güvenlik içinde yaşamalarını isteriz. Fakaaat! Türk ve Müslüman görünüp de, gizlice Yahudi kimliği taşıyan ve bir kısmı maalesef şiddetli Türk ve Müslüman düşmanlığı yapan, lâikliği ve Atatürkçülüğü kalkan olarak kullanıp da bu milletin temel hak ve hürriyetlerini, millî kimliğini baskı altında tutmaya çalışan Sabataycılardan şikâyet etmeye ve bütün meşru yollarla onları uyarmaya hakkımız yok mudur?
Bilgi çağında yaşıyoruz. Halkın gerçekleri bilmeye hakkı vardır. İki buçuk asra yakın bir zamandan beri devam eden ikilik, gizlilik artık sona erdirilmelidir. Bir kısım Sabataycıların devlet içinde devlet gibi hareket etmeleri demokrasiye uygun mudur?
Müslümanlar, çoğunluk oldukları bu ülkede demokratik yollardan giderek devletin kontrolunu ele geçirmeye çalışınca bu bir gericilik, tehlike, suç oluyor da, gizli bir Yahudi tarikati köşebaşlarını ele geçirince niçin suç olmuyor?
İslâmî kesimde Filistin ve Kudüs meselesi dolayısıyla ârizî ve yüzeysel bir antisemitizm olup olmadığı tartışılabilir. Ancak, Müslümanlar, hele Osmanlı meşrebine sahip Müslümanlar asla Yahudi düşmanlığı ve antisemitizm yapmamışlar, aksine 1492’de İsrailoğullarını bu memlekete kabul etmek suretiyle bundan beş yüz yıl önce, en büyük tolerans, insanlık, medeniyet eylemini gerçekleştirmişlerdir. Antisemitizm İslâm dünyasına ait değil, Batı dünyasına ait bir olgudur.
İki kimliklilik bugünkü şartlarda hem kanunlara aykırı bir haldir, hem de ahlâken kötü bir davranıştır. Yahudi oldukları halde niçin kendilerini Türk ve Müslüman gösteriyorlar? Hepsi için söylemiyorum ama onlardan bazıları niçin İslâm’a ve Müslümanlara ağır şekilde saldırıyor? Çağımızda temel insan hak ve hürriyetlerinin en kutsalı din ve vicdan hürriyetidir. Bazı Sabataycı güçlü kişiler ve kurumlar niçin Müslüman çoğunluğa bu hakkı tanımak istemiyor? Onlar Türkiye’yi İsrail’in bir sömürgesi olarak mı görüyorlar?
Bizdeki Hahambaşılığın ve İsrail makamlarının Sabataycıları Yahudi olarak kabul etmemesi samimî bir davranış değildir. Onlar, Selânik Dönmeleri’nin Yahudi ve Musevî olduğunu pekâlâ bilmektedir. Niçin diretiyorlar, kabul etmemekte inad ediyorlar?
Yarın samimî bir Sabataycı vatandaş çıksa, mahkemeye müracaat etse, “Ben aslen Yahudiyim, şöyle şöyle tarihî sebepler yüzünden bu güne kadar iki kimlikli olarak yaşadım. Bundan sonra Yahudi kimliğimle yaşamak istiyorum” dese, gereken belgeleri ve bilgileri sunsa, mahkeme de bu isteği kabul etse, Hahambaşılık bunu kabul etmeyecek midir? Habeşistan’daki zenci Fallaşaları, Rusya’dan gelen ateist sözde Yahudileri ırkdaş ve dindaş olarak kabul edenler, Türkiye’deki Sabataycı soydaşlarını niçin kabul etmiyorlar? Onların bir kısmını “Beşinci Kol” olarak mı kullanmak istiyorlar?
Bu adam 1997’de 28 Şubat’tan sonra, “Atatürk devrine dönülmelidir… Devrim kanunları uygulanmalıdır…” meâlinde beyanlarda bulunmuş, kendisini koyu ve su katılmadık bir Atatürkçü gibi göstermişti. Aynı adam, bundan onbeş yirmi yıl kadar önce çıkarttığı haftalık bir derginin bir başmakalesinde Atatürk aleyhinde zehir zemberek bir başmakale yayınlamıştı.
Bu adamın Çinci, Mao’cu olduğunu söylüyorlar. Gerçekten de Çin’e toz kondurmaz. Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizin çektikleri çilelerden bahsetmeye kalkacak olsanız sizi hemen bozgunculukla suçlar. Çin’de bile Marksizm, Mao’culuk sulanıyor, bu adam ise zerre kadar tâviz vermiyor.
Çin’i yürekten seven, Mao’ya put gibi tapan bu kişinin, Amerika denilince cinleri başına çıkıyor. Amerika emperyalist, Amerika düşman, Amerika soyguncu… Peki Çin. O cici…
Bu adam azgın bir İslâm düşmanıdır. Allah’a, Peygamber’e, Kur’ân’a, Şeriat’a, tüm İslâm mukaddesatına savaş açmıştır. Dergilerinde, gazetelerinde yıllar boyunca kin, husumet, düşmanlık kusmuştur. Ne gariptir ki, bu adamın, bu harbî kâfirin İslâmcılar arasında koyu, ateşli, samimî dostları vardır. Onlarla sık sık konuşur, araları pek sıkıfıkıdır. Can ciğer kuzu sarmasıdır bu kâfir ile o bazı İslâmcılar. İman eden kişilerin bu imansızla olan sıkı, koyu, samimî dostluklarını bir türlü anlayamamışımdır. Bu işin içinde bir sır, bir bit yeniği olsa gerek.
Bu adam Marksisttir. Türkiye’yi bu ideolojinin kurtaracağını sanır. Sovyetler Birliği batmıştır, ona bağlı ve bağımlı peyk (uydu) rejimler sona ermiştir, Çin bile pratikte ve realitede Marksizmden her geçen gün biraz daha kopmaktadır ama bu kişi ülkemizi bu sistemin kurtaracağı propagandasını yapmaktadır. Onun ne kadar haklı ve isabetli olduğunu ideolojisinden anlayabilirsiniz.
Bu adam sık sık yakası açılmadık bir takım dosyalar yayınlar. Nereden bulur bunları? Hangi istihbarat servisleri verir bunları ona? İstihbarat konusunda Çin’den mi yardım görmektedir? Kulağı delik bir dostum bu kişinin İngiliz istihbaratınca da desteklendiğini söyledi. Kim bilir?
Çinliler, işgal altında tuttukları Türkistan halkına karşı ne kadar merhametsiz, gaddar, zâlim, hoşgörüsüz ise bu adam da Türkiye Müslümanlarına karşı o derecede düşmandır. Onun nazarında bu memlekette çoğunluğu, hem de ezici çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar sanki sömürge halkıdır. Madem ki, Müslümandırlar, onların hukuktan, demokrasiden, temel hak ve hürriyetlerden yüzde yüz yararlanmaya hakları yoktur. Zaten bu adamın hukuk, demokrasi, insan hakları anlayışı da bir âlemdir. Tepede ideoloji vardır. Tek kızıl parti o ideolojinin dünyevî koludur. Halk itaate mecburdur.
Bu adam köken itibarıyla Türk müdür, Kürt müdür, başka bir ırkdan mıdır bilinmez. Sünnî menşe’li midir, yoksa Alevî midir, o da belli değildir. Bunca yıldan beri bu kadar yıkıcı faaliyeti nasıl yapabilmiş, her bâdireden sonra hacıyatmaz gibi nasıl ayakta kalabilmiştir, bu hususu da bilen ve anlayan yoktur.
Türkiye çeşitliliği içinde böyle adamlar da vardır. 06 Mayıs 2000