Salı

 

Sabataycılar ve yakınları, iki dinli ve iki kimlikli cemaat hakkında yapılan yayınlardan, açık oturumlardan, ortaya atılan fikirlerden son derece rahatsız olmuşa benziyor. Bu rahatsızlığı ve tedirginliği tabiî karşılamak gerekir. Çünkü onlar gizli kalmayı, gündemde olmamayı isterler. Güçlerini, hakimiyetlerini, teşkilatlarını gizliliğe borçludurlar.

Sabataycılar ve yakınları, bu konuda yayın, araştırma yapan, sorular soranları ırkçılık, antisemitizm yapmakla suçluyor. Tabiî ki, bu ucuz, kolay ve peşin bir suçlamadır.

Ülkemizin en üçlü, en tesirli, yakın tarihimizde en büyük rolü oynamış bir grubu, bir lobisi hakkında araştırma yapmak, yayın yapmak, sorular sormak, konuyu gündeme getirmek niçin ırkçılık ve antisemitizm oluyormuş?

Sabataycılık hakkında yayın yapanları, konuşanları antisemitizm ile suçlayanlar, kendilerini ele veren bir mantık ihtiyatsızlığı yapmış oluyor. Sabataycılık ve antisemitizm… Demek ki, Sabataycılar Yahudidir ki, onlardan bahsedenler antisemit oluyor…

Herhangi bir konuda ilmî araştırma yapmak asla suç değildir. İlmî araştırma şeklinde olmasa da, bir konuyu gündeme getirmek, bazı sorular sormak, iddialarda bulunmak da suç olamaz.

Sabataycılar hakkında neler söyleniyor:

1. İki kimlikli, iki dinli, gizli bir cemaattir.

2. Siyasette, idarede, iktisatta, medyada, üniversitede, fikir hayatında son derece güçlüdürler.

3. Sabataycılar için, “Türkiye’nin en güçlü lobisidir” diyenler vardır.

4. Müslümanlıkları zâhirîdir. Asıl dinleri ve kimlikleri İzmirli haham ve Mesih Sabatay Sevi’nin, Musevilik esasları üzerine kurulmuş olan dini ve milletidir.

5. Yakın zamana kadar ölülerini Üsküdar’daki Bülbülderesi Dönmeler Mezarlığına gömüyorlardı. Şu sıralarda Zincirlikuyu mezarlığına da gömmektedirler. Bülbülderesi mezarlığı, yakın tarihimizde hiçbir tahribata uğramamış, aynen korunmuş, bakılmıştır. Yurt sathındaki tarihî İslâm mezarlıklarının çoğu ise kaldırılmış, düzlenmiş, yapılaşmaya açılmıştır. Bülbülderesi Sabataycı mezarlığının titizlikle korunmasının sırrı nedir?

6. Sabataycılar genellikle kendi aralarında evlenirler, Türkler ve Müslümanlarla evlenmezler.

7. Sabataycılığın temel düsturlarından biri “Benzeme, benzet”tir.

8. Osmanlı imparatorluğunun son devrindeki Jön Türk, yenilik, devrim hareketlerinde Sabataycıların büyük yeri ve rolü olmuştur.

9. Birtakım militan ve hızlı Sabataycılar İslâm dinine, dindar Müslümanlara cephe almışlar, hattâ bazıları savaş açmıştır.

10. İstanbul’da ve yurdun bazı yerlerinde gizli Sabataycı sinagogları (havraları) bulunmaktadır. Bunlardan biri Etiler’de Alkent sitesinde büyük bir binanın altındadır. Zaman zaman burada toplanıp kendi dinlerine göre âyin yapmaktadırlar.

11. Sabataycıların Türkiye hakkında; Türk devleti, Türk milleti, Türk ülkesi hakkında kendilerine mahsus emelleri, niyetleri, plan ve programları, stratejileri vardır.

Ortaya atılan bu iddiaları ele almak, bunları araştırmak ne kanunen, ne de ahlâken bir suç ve kabahattir. Bir yazar “Türkiye’deki İslâmî akımlar” konusunda ilmî veya popüler bir rapor hazırlasa, bu bir suç teşkil etmezse, “Türkiye’deki Sabataycılar” konulu bir inceleme ve rapor da suç teşkil etmez.

Irkçılık elbette iyi bir şey değildir. Ancak ırkçılık bir ideolojidir. İşine gelmeyen, kendisini rahatsız eden bir konuyu inceliyor, araştırıyor, ortaya birtakım iddialar ve tezler atıyor diye herkesi sellemehüsselam ırkçılık ile suçlamak ciddî bir hareket değildir.

Bu ülkede yaşayanların gerçekleri bilmeye hakları vardır. Gerçekleri öğrenmek temel bir haktır. Gizli gerçekleri öğrenmenin yolu da bu konuda araştırma yapmak, yayın yapmak, müzakerelerde bulunmak, konuyu gündeme getirmektir. İlim, insaf, adalet dairesi içinde kalmak şartıyla Sabataycılık konusunda tartışmanın devletimize, ülkemize, milletimize büyük yararı vardır.

İki türlü dönme vardır. Birinci dönme, küçük “d” harfi ile yazılır. Hıristiyanlıktan İslâmlığa dönmüş kişi için dönme denilebilir. Bu lügavî bir mânadır. İkinci dönme kelimesi büyük “D” ile, Dönme şeklinde yazılır ki, bununla Sabataycılar kasdedilir. Şimdi kalkmışlar, bazıları, “Yahudilikten Müslümanlığa geçmiş olmak bir suç mudur ki, Dönmelerle uğraşıyorlar” diye gülünç bir mügalata (demagoji) yapıyorlar. Vaktiyle cedlerinden biri başka bir dinden İslâm dinine geçmiş olan bir kimsenin hakkında konuşan yoktur. Ortada tarihî, sosyal, kültürel, dinî, antropolojik bir hadise vardır. Adamlar dönmüş gibi görünmüşler, fakat dönmemişlerdir. Dıştan Müslüman görünüyorlar, asıl kimlikleri ise Yahudilik ve Museviliktir. Bu “Dönmeleri”, diğer dönmelerle bir tutmak ya akılsızlıktır, yahut da bu karıştırma kötü niyetten ileri gelmektedir.

Sabataycılık konusunda yapılmış ciddî tarihî, ilmî, sosyal, kültürel, antropolojik araştırmalar onların iki kimlikli, iki dinli, taqiye yapan bir cemaat olduklarını ortaya koyuyor. Gerçekten dönmüş olsaydılar, ölülerini uzun bir müddet sadece Bülbülderesi mezarlığına niçin gömmüşlerdir? Niçin kendilerine mahsus gizli ibadethâneleri vardır? Niçin kendi aralarında evlenmektedirler?

Güneş balçıkla sıvanmaz. Irkçılık yapılıyor, antisemitizm yapılıyor yaygaralarıyla gerçekler gizlenemez.

Adamlar ve kadınları Türkiye’nin siyasetine, yakın tarihine, idaresine, hukukuna, üniversitelerine, medyasına, fikir hayatına, iktisat ve finansına damgalarını basmışlar ve ben onları merak edip incelediğim zaman ırkçı ve antisemit olacağım. Bu kadar ucuz ve mesnetsiz iddialara kargalar bile güler.

Sabataycılık incelenirken elbette yalan söylenmeyecek, elbette iftira atılmayacak, elbette garazkârlık yapılmayacaktır. İnsaf ve adaletle araştırmak, incelemek, gizlileri gün ışığına çıkartmak serbesttir.

Sabataycıların avukatlarına sesleniyorum: Efendiler biraz ciddî olunuz.

Sabataycılar “Biz Müslüman olduk” diyorlarmış, binaenaleyh artık bu konu tartışılamazmış. Peki Sabataycılığın temel prensiplerinden biri taqiye (gizleme) ise yine de tartışamayacak mıyız?

Peki Müslümandırlar da, niçin Yahudi yeni yıl töreninde Etiler’deki gizli Sabataycı sinagoğunda toplanıp kendi dinlerine göre âyin ve ibadet yapıyorlar? Müslümanın sinagogta ne işi var?

Peki Müslümandırlar da, niçin bazıları aşırı şekilde, militanca, insafsızca dine, şeriata, ahkâm-ı Kur’aniyeye saldırıyor?

Tekin Alp takma adının ardına sığınarak Türkçülük kitapları yazan ve kitaplarının birinde “kahr olsun şeriat!” diye bir bölüm koyan Yahudi Moiz Kohen’in aleyhinde bulunduğum için antisemit mi olacağım?

Gizlemeyin, örtmeyin; bırakın millet gerçekleri öğrensin… 31 Temmuz 2002