PazartesiKarl Marx Yahudiydi. Rusya’daki Bolşevik ihtilâlinin en önde gelen yirmi isminin en az onbeşi Yahudi idi. Troçki’nin zekâ ve dehası olmasaydı Lenin başarılı olamazdı.

Türkiye’deki Marksist önderlerin çoğu Sabataycıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Atatürk zamanında Karadeniz’in soğuk ve karanlık sularında boğulan Mustafa Suphi Sabataycıydı. Şefik Hüsnü Değmer, Mihri Belli ve daha niceleri…

Bir zamanlar Bâbıâlinin Pravdası gibi yayın yapan ünlü kızıl bir gazetenin kurucusu Karay Yahudisiydi. Halen de kadroları Sabataycı doludur.

Ahmet Emin Yalman Sabataycıydı. Sultan Vahidüddin’in başkatipliğini yapmış olan Ali Fuad Türkgeldi’nin Tarih Kurumu tarafından basılmış olan hatıralarında, Vahidüddin Han’ın Ahmet Emin Yalman aleyhinde ağır sözler sarfettiği yazılıdır. Ne gariptir ki, bu sözler adı geçen eserin birinci baskısında yazılmamış, ikinci ve müteakip baskılarında yazılmıştır. Yayımı esnasında bu eserin birçok hayatî ve önemli cümle ve kelimelerinin çıkartılmış olduğuna dair rivayetler ve iddialar vardır. Mustafa Kemal Paşa Yalman’ın gazetecilik yapmasını yasaklamıştı. Adnan Menderes onun için “Allah, Ahmet Emin Yalman’ın dostluğundan da, düşmanlığından da korusun” demiştir.

Sabataycı Yalman’ın 1953’te Malatya’da vurulması, islâmî hareket ve Müslümanlar için bir felâket olmuştur. O tarihte otuz üç islâmî yayın organı bulunuyordu. Komitacı ve İttihatçı Celâl Bayar’ın ağır basmasıyla bunlar kapatılmış; Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Rıfat Atilhan, Osman Yüksel Serdengeçti gibi Müslüman fikir ve aksiyon adamları tutuklanmış, İslâm’a ve dindar kesime karşı bir terör havası estirilmişti.

Sabataycı Yalman, sistemin en büyük gücü olan basının köşebaşlarına kendi cemaatinden adamlar yerleştirmişti. Abdi İpekçi gibi. Abdi İpekçi’nin bir ara gücü o kadar artmıştı ki, bir gazete paravanası arkasından Türkiye’yi çekip çevirmeye başlamıştı. Onu kimler ve niçin öldürttüler?Bu sır kolay kolay çözülmeyecektir.

Sabataycı cemaat homojen bir yapıya sahip değildir. Karakaşlar, Kapancılar, Yakubiler arasında kopukluklar ve çekişmeler eksik olmamıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Maliye Nâzırı Cavit ve Dr. Nazım beylerin asılması, yakın tarihimizin henüz iyice aydınlanmamış ve çözülmemiş esrarındandır.

28 Şubat 1997 post-modern devriminde Sabataycıların büyük ağırlığı, bol miktarda tuzu biberi vardır.

Şu anda Türk politikasında en büyük parti veya loca Sabataycı gruptur. Onların her istediği oluyor mu? Olmuyor ama güçleri ve tesirleri büyüktür. Devletin başına bir Sabataycıyı geçirmek istemişler, o zamanki ABD Dışişleri Bakanı Madamın desteğini de sağlamışlardı ama başarılı olamamışlardı.

Son elli altmış yıllık tarihimizin bazı büyük kişilerinin eşlerinin Sabataycı olduğunu sanıyordum. Meğerse bunların kendileri de bu gizli ve esrarlı Yahudi tarikatına mensupmuş. Şu anda isim veremem, büyük sarsıntı olur. İleride açıklanacaktır.

Sabataycıların büyük islâmî cemaatlerden biriyle de sıkı ilişkileri var. Zengin bir Sabataycı, bir cemaat müessesesine ayda on bin dolar yardım yapıyormuş. Cemaatin gazetesinde bu yüzden bu Sabataycı aleyhinde tek kelime yazılması mümkün değilmiş.

Papini’nin Gog adlı kitabında, Ben Rubi’nin itirafları başlıklı bir bölüm vardır. Ben Rubi, Yahudilerin birbirine zıt fikir, ideoloji, felsefî sistem, doktrinleri ortaya çıkartıp çeşitlilik içinde hakimiyet sağladıklarını anlatır. Şu anda bizde de öyle. Avrupa Birliği taraftarı Sabataycılar var, Avrupa Birliği’ne şiddetle karşı çıkanları var. Tabiî bu taraftarlık ve karşıtlık kavgalarının arkasında başka gayeler saklı.

Türkiye Yahudi cemaatinin ileride başının çok ağrıyacağını sanıyorum. Nüfus kartlarının din hanesinde Musevî yazan Yahudilerle, İslâm yazan Sabataycılar arasında elbette ki, farklılık var ama, neticede her iki cemaat de açık veya gizli Yahudidir.

Medya aksettirmiyor, kamuoyu bilmiyor, lakin ülkemizde Sabataycı ve anti-Sabataycı lobiler arasında amansız, kıyasıya bir savaş cereyan ediyor. Sabataycılar ülke, yönetim sistemi üzerindeki hakimiyet ve saltanatlarını, tekellerini kaybetmek istemiyor. Yakın bir tarihte devletin başına, siyasî iktidarın başına emin Sabataycı şahsiyetler getirmek istiyor. Bunlar kimlerdir? Bazı isimler biliyorum ama bunları yazmam doğru olmaz.

Türkiye’nin birinci siyasî, sosyal, kültürel gücü medyadır. Medyanın birinci lig takımlarında Sabataycıların ağırlığı ve tesiri çok ama çok büyüktür. Yüzde kırk olan güçlerini, yüzde ellinin üzerine çıkartmak için harıl harıl çabalıyorlar.

Başındaki “D” harfi majiskül yazılan Dönme kelimesi ile Sabataycılar kasdediliyor. Türkiye’de başka dönmeler de var. Meselâ çok büyük işadamlarımızdan biri, gençliğinde öğrencilik yıllarında İsviçre’de bir kilisede vaftiz olarak Hıristiyanlığa geçmiştir. Lakin bu değişikliği ilan etmemiştir, iki kimliklidir. Siyaset, basın, üniversite, iş çevrelerinde “crypto”lar az değildir. Bence politikada şeffaflık hâkim olmalıdır. Müslümansa Müslüman, Sabataycı ise Sabataycı olduğu açıkça bilinmelidir.

Türkiye siyasetinde, din konusunda iki olumsuzluk görülüyor. Biri müzmin din düşmanlığı, ötekisi din sömürüsü. Bu iki olumsuzluk ve kötülük kaldırılmadıkça işler düzelmeyecektir.

Sabataycılar da bu memleketin çocuklarıdır.

(1)Kimliklerini açıkça ilan etmek, iki kimlilikten vazgeçmek,

(2) İslâm düşmanlığı yapmamak. Çoğunluğun temel din ve inanç hürriyetini kabul etmek şartıyla onlar da her türlü faaliyeti yapabilir. Lâkin Türkiye’yi bir Tekelistan haline getirmek, ülke üzerinde gizli bir hakimiyet kurmak gibi meşru olmayan emel ve amaçlarından vazgeçmeleri şarttır. Geçen yüzyılın 70’li yıllarında Avusturya’nın Başbakanı Kreisky adında bir Yahudiydi. Ülkesi ile İsrail arasında bir anlaşmazlık çıktığında, “Ben İsrail başbakanı değil, Avusturya başbakanıyım” demiş ve başında bulunduğu ülkenin menfaatlerini korumuştu. Bizdeki Sabataycılar da vatanseverlik konusunda Kreisky gibi açık ve mert olabilirlerse birçok tereddüt ve şüphe ortadan kalkacaktır. 12 Mart 2002