Sabataycılık Konusunda İğne İle Kuyu Kazmak
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazartesiİğne ile kuyu kazılır mı? Elbette kazılır, lakin büyük sabır ve azim gerekir bu iş için. Ülkemizde birkaç yıldan beri Sabataycılık konusunda da iğne ile bir kuyu kazılmaktadır. Hayli de yol alınmıştır. Cumhuriyetin ilanından ve Yunanistan’daki Sabataycıların Türkiye’ye gelmelerinden sonra Dönmelik konusu basında büyük münakaşalara sebebiyet vermişti. Sonra CHP oligarşik iktidarı esnasında mesele unutuldu. 14 Mayıs 1950’den sonra Müslüman gazeteler, mecmualar, yazarlar, fikir adamları konuyu tekrar gündeme getirdiler. Onlardan sonra yine bir unutma, nisyan devri başladı. İslâmcılar böyle mevzularla ilgilenmiyordu.
Beş seneden beri Sabataycılık hakkında yazıyor, dikkatleri bu iki kimlikli, zâhiren Türk ve Müslüman, gerçekte ise Yahudi olan gizli ve esrarlı cemaat üzerine çekmeye çalışıyorum.
Ilgaz Zorlu bey Sabataycıdır. Azimle, sabırla, cesaretle “Artık iki kimlikli olmayı bırakalım. Biz Yahudiyiz, Yahudiliğimizi ilan edelim” diyor. Gel gelelim:
1. Sabataycı cemaatın baronları ikilikten vaz geçmiyor.
2. Türkiye hahambaşılığı Sabataycıları Yahudi olarak kabul etmiyor.
3. İsrail’deki dinî makamlar da aynı görüştedir.
Böylece Sabataycılar iki arada bir derede kalmış bulunuyorlar. Müslüman olmadıkları muhakkaktır. Yahudi olduklarında ise hiç bir şüphe yoktur. İsrail’in tutumu çok mantıksızdır. Habeşistan’daki zenci Fallaşaları bile Yahudi olarak kabul ettiler ve bin zahmet ve masrafla ülkelerine getirdiler. Öte yandan ateist, Marksist, dinden çıkmış Yahudilere de kucak açıyorlar. Lakin gizli Yahudi isimleri taşıyan, Musevî şeriatını hayatlarına uygulayan, ölülerini Üsküdar Bülbülderesindeki Dönme mezarlığına gömen (Son zamanlarda Zincirlikuyu’ya da gömmeye başlamışlardır), kendi aralarında evlenen, gizlice Yahudi nikâhı kıydıran, Sabatay Sevi’yi mesih olarak kabul eden din kardeşlerini dışlıyorlar.
Sabataycıların bir kısmı da Yahudi kimliklerini açıkça ilan etmeye şiddetle muhaliftirler. Çünkü Türkiye’deki durumları çok parlaktır. Çoğu zengin olmuştur. Büyük medyanın yarısı onların elindedir. Önemli bir bakanlıkta bakan ve en üst seviyede yirmibeş bürokrat onlardandır. Ülkenin can damarlarını kontrol altında tutmaktadırlar. Açıkça Yahudi olduklarını iddia edince durumları sarsılabilir, saltanatları tehlikeye girebilir.
Yakın tarihimizde Yahudilerin ve Sabataycıların büyük rolü, tesiri olmuştur. Türkçülüğün, milliyetçiliğin büyük isimlerinden Tekin Alp bir Yahudidir. Bu adam asıl ismini ve kimliğini gizlemiş ve buram buram Türklük, Oğuzluk kokan Tekin Alp takma adıyla, içinde “Kahrolsun Şeriat” bölümleri bulunan ateşli kitaplar yazmıştır. Ziya Gökalp’in yakın dostu olan bu Yahudinin gayesi neydi? Ne yapmak istiyordu?
Gerçek Oğuz Türkleri Osmanlı devletini kurmadan önce de, sonra da İslâm’a, Şeriat’a candan bağlıydılar ve büyük dinî hizmetlerde bulunmuşlardır.
Hiçbir gerçek ve samimî Türkçü ve milliyetçi İslâm ve Şeriat düşmanı olamaz. Günümüzde bazı sahte Türkçüler ve milliyetçiler Tekin Alp’in nâm-ı diğer Moiz Kohen’in yamaklarıdır.
Ilgaz Zorlu bey nihayet mahkemeye müracaat ederek resmen Yahudi olarak kabulünü istemiştir. Onun bu isteğine en fazla buradaki ve İsrail’deki Yahudiler karşı çıkacaklardır.
Sabataycılar Yahudi değilmiş. Türk ve Müslüman da değiller. Peki nedir bunlar?
Ben şahsen Ilgaz beyi destekliyorum. Çünkü, Sabataycıların bir kısmının İslâm’a ve Müslümanlara saldırmalarından rahatsızım. Gerçek kimlikleriyle ortaya çıkmalarını istiyorum. Benim dinime, mukaddesatıma, millî kimliğime düşman olmayan Sabataycılarla bir alıp vereceğim yoktur. Biz Müslümanlar, 1492’de İspanya’dan koğulan Yahudileri ülkemize çağırmış, onlara hürriyet, güvenlik, kimliklerini muhafaza etme imkanlarını sağlamışızdır. Osmanlı zihniyetine sahip bir Müslüman olarak başka din mensuplarına karşı toleranslıyım.
Müslümanların Sabataycılık konusunda uyanmalarını isterim. Ancak, antisemitizm yapılmasına kesinlikle karşıyım.
Türkiye Yahudieri, kendi dinlerinin değerleri, ilkeleri, hükümleri bakımından hayli bozulmuşlardır. Bizde ortodoks, entegrist, dindar Yahudi çok azdır. Yahudilerin çoğu Sinagoga gitmezler, ibadetlerini yerine getirmezler, koşer yemek hususunda hassasiyet göstermezler. Yahudilik onlar için din olmaktan çok, bir kimliktir. Sabataycıların hiç olmazsa bir kısmı resmen ve açıkça Musevî olarak ilan edilince Yahudi cemaati içindeki dengeler bozulacak, büyük dalgalanmalar olacaktır. Hem hayli kişinin rahatı kaçacak, hem de nice menfaatler haleldar olacaktır. Statüko taraftarları bunu istemiyorlar. Kaç yüz senedir zâhiren Türk ve Müslüman, bâtınen Yahudi olarak yaşıyoruz, bu minval üzere devam edelim diyorlar.
Yirminci asırda Yahudiler iki büyük hakimiyet kurmuşlardır. Biri Filistin’deki İsrail devletidir.
ABD’de, Fransa’da, İngiltere’de nüfuslarına nisbetle güçleri çok fazladır. Yahudiler Türkiye’nin yakın tarihinde akıl almaz derecede önemli ve şaşırtıcı işler yapmışlardır. Bunları açıkça yazmak bir cesaret meselesidir. Hem henüz zamanı gelmemiştir. İleride bu ülkenin kültürlü, vicdanlı, korkusuz ve güçlü araştırıcıları, sadece doğru bilgilere ve sahih belgelere dayanarak akılları hayretten hayrete düşüren ifşaatta bulunacaklardır.
Şimdiye kadar Müslüman kesimin kodaman ve kocaman şahsiyetlerine, güç ve servet sahibi kişilere hitap ederek, bir “Türkiye Yahudilerini ve Sabataycılarını Araştırma Enstitüsü” kurmalarını tavsiye ve teklif ettim. Bu fikrim hiçbir yankı doğurmadı. Böyle meseleler gazete yazılarıyla, ilmî araştırmalara dayanmayan iddia ve rivayetlerle halledilemez. Dünyanın birçok ülkesinin arşivlerinde Türkiye’nin yakın tarihiyle, bazı önemli şahsiyetleriyle ilgili ve ortaya çıkarıldıkları takdirde atom bombası gibi patlayacak vesikalar bulunmaktadır. İlmî araştırma metodlarına vakıf Müslüman kişilerin bu arşivlere girip, bu belgeleri ortaya çıkartıp yayınlamaları gerekiyor. Kendi şahsî kaprisleri, saltanatları, benlikleri, riyasetleri, şöhretleri için trilyonlar harcayan bazı din baronları bu gibi meselelere hiç mi hiç önem vermezler. Çünkü bu işlerde para yoktur, prestij yoktur, maddî menfaat yoktur. Öyleyse lüzumsuzdur.
Ilgaz Zorlu beyin bir Yayınevi kuracağını ve Sabataycılıkla, Sabatay Sevi ile ilgili ciddî ve ilmî kitaplar yayınlayacağını öğrenmiş bulunuyorum. Bir an önce harekete geçmesini temenni ederim.
İslâm’a ve Müslümanlara düşmanlık etmeyen, Türkiye’de bir azınlık saltanatı kurmak için çalışmayan Yahudilerin ve Sabataycıların çekinmesine lüzum yoktur. Bu memleketin çocukları ve vatandaşları olarak huzur ve güven içinde yaşasınlar. Onlarla bir problemimiz bulunmamaktadır. Biz Müslümanlar, dinimize savaş açan, bize ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci, parya muamelesi yapan, bin türlü hile ve mekir ile kimliğimizi yok etmek isteyen muzır militan kişilerden şikayetçiyiz. 15 Ağustos 2000