Salı

 

Büyük hadîs imamlarından Müslim’in “Sahih”i dinimizin hüküm kaynaklarının üçüncüsüdür. Birinci Kur’ân-ı Kerîm, ikincisi Buharî’nin Sahih’i, üçüncüsü de Sahih-i Müslim.

İslâm büyükleri bu iki temel hadîs kitabına “Sahihayn” (İki Sahih) demişlerdir.

Şimdi aşağıya, Sahih-i Müslim’den bir hadîsin tercümesini alıyorum:

“Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim: (Birinciler) Yanlarında sığır kuyruğu gibi birşeyler taşıyıp onlarla insanlara vuran kimselerdir. (İkinciler) Giyinmiş çıplak kadınlar ki, bunlar Allah’a itaatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar (kendileri yoldan çıkmış oldukları gibi) başkalarını da çıkarırlar. Başları deve hörgücü gibidir. Bu kadınlar, Cennet’e girmek şöyle dursun, onun kokusunu bile alamayacaklardır. Halbuki Cennet’in kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur.”

İşte Resûlullah âhir zamanda çıkacak bazı kadınlar hakkında böyle buyurmaktadır.

Saçlarını deve hörgücü gibi yapmak ne demektir?

Onları toplayıp topuz gibi yapmaktır. Üzerine bir eşarp örtülünce deve hörgücüne benzer.

Sadece başını bir eşarpla veya başka bir örtü ile örtmekle tesettüre girilmiş olmaz.

Hanım başını örtmüş ama belinden aşağıda yırtmaçlı daracık bir eteklik var, yürüdükçe vücudu çalkalanıyor, hatları belli oluyor, yabancı erkeklerin şehvet bakışlarını çekiyor. Bu tesettüre, gerçek ve ruhuna uygun bir tesettür denilebilir mi?

Teşhircilikle (cinselliğini sergilemekle) tesettür bir arada olmaz.

Tesettürde renklerin, cilbab denilen dış örtünün şekil ve çizgilerinin büyük önemi vardır.

Bendeniz İstanbul’da 44 yıldır gazetecilik yapıyorum. Daha önce Ankara’da da aylık islâmî bir derginin yazı işlerini idare etmiştim. Bütün gazetecilik ve yazı hayatım boyunca islâmî tesettürü savundum, propagandasını yaptım. Sahibi bulunduğum kitabevinde tesettürle ilgili kitaplar yayınladım. “Mürşid-i Müteehhilîn” kitabı bunlardan biridir.

Son yıllarda islâmî kesimde tesettür konusunda şer’î sınırları zorlayan birtakım ölçüsüzlükler görülmeye başlandı. Meselâ:

1. Vücut hatlarını belli eden çok dar elbiselere bürünmek.

2. Herkesin dikkatini çeken çok alaca bulaca, çok cırtlak renkli elbiseler. Bilhassa pembe, kırmızı, acı sarı, çok parlak mavi…

3. Kadının başı örtülü, fakat ince ve dar bir tişört giymiş. Kolları açık, göğüsleri belli oluyor.

Tesettür ne demektir? Yabancı erkeklerin dikkatlerini, cinsellik bakışlarını üzerine çekmemek demektir. Hem başını örtüyor, ben tesettürlüyüm diyor, hem de olanca gayretiyle dikkatleri üzerine çekiyor. Böyle tesettür olur mu?

Her dinin ve cemaatin kendine mahsus bir şeriatı vardır. Biz Müslümanlar İslâm Şeriatını hak olarak kabul ederiz. Yahudi şeriatı vardır, Hıristiyan şeriatı vardır, Mason şeriatı vardır… Bizim şeriatımız meşru nikâh dışında cinsel ilişkiyi helâl kabul etmez. Bizde zina yasaktır, haramdır, büyük günahtır. Müslüman olmayanlar bizim Şeriatımızı kabul etmez. Bu onların bileceği bir şeydir, bizi bağlamaz. Biz kendi şeriatımızın hükümlerine bağlı olmalıyız.

İslâm dininde moda var mıdır? Yoktur. Lakin hayatta moda denilen bir olgu bulunmaktadır. Eskiden kadınların çarşafa büründükleri devirlerde çeşit çeşit çarşaf modelleri vardı. (Hicab adlı kitapta anlatılmaktadır. Bedir Yayınevi’nden temin edilebilir. Tel: 0212/519 36 18)

Zamanımızdaki birtakım Müslüman hanım ve kızlara tesettür konusunda nasihat edilmelidir. Bu nasihatı kimler yapmalıdır? Öncelikle Ankara’daki Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşer bu vazife. Ne yazık ki, Başkanlık hür ve bağımsız değildir, konuşturmazlar, Müslümanlara öğüt verdirtmezler.

İkinci olarak din âlimlerine düşer. Onlar, tesettür konusunda Kur’ân’ın, Sünnet’in, Şeriat’ın, fıkhın, İslâm ahlâkının hükümlerini halka anlatmazlarsa mes’ul olurlar, vebal altında kalırlar. Ulemanın tebliğ vazifesi vardır.Bu vazife savsaklanamaz.

Üçüncü olarak tarikat şeyhleri, cemaat liderleri tesettür konusunda nasihat etmekle, emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmakla mükelleftir.

Dördüncü olarak Müslüman yazarlar, aydınlar, seçkinler de bu konuda vazifeli ve sorumludur.

Aslında tesettür, namaz, cemaat gibi konularda yazı yazmak benim gibi bir Müslümana kalmamalıdır. Benim din tahsilim yoktur. Kırsal kesimli, fakir, orta halli halka bir şey dediğimiz yoktur. Bizim tenkitlerimiz yüksek, varlıklı, seçkin, temsilci tabakaya yöneliktir. İnsanlar, aileler, zümreler zengin olmakla medenî ve yüksek bir kültür seviyesine otomatik olarak çıkmazlar, yükselmezler.

Birtakım zenginleşen Müslüman ailelerin hanımları ve kızları, bizim paramız ve imkânımız var, dilediğimiz gibi giyinir, dilediğimiz gibi örtünürüz diyorlar. Bu çok yanlış bir tutumdur.

Avrupa’yı, Amerika’yı yüzde yüz taklid ederek tesettür olmaz. Biz Müslüman Türkiyelilerin çok büyük, çok engin, çok zengin bir kültür ve sanat mirasımız ve birikimimiz vardır. Tesettür konusunda kendimize, aslımıza dönmemiz gerekir. Bir milyarlık Hindistan’ın kadınları sari denilen kendi millî elbiseleriyle geziyor. Endonezya kadınları kendi millî elbiselerine bürünüyor.

Siyah Afrika’da kadınlar millî ve mahallî kıyafetlerle geziyor. Bizim de, yüzde yüz olmasa bile kendi tarihimizden, kendi sanatımızdan, kendi kültürümüzden ilham alarak kendimize mahsus Türkiye İslâm kıyafetini çıkartmamız gerekir. Böyle işler kırsal kesim, varoş, gecekondu, taşra, bedevî zihniyetiyle yapılamaz. Kılıkta kıyafette, tesettürde, serpuşta kendimize dönebilmek için Batı dünyasının modacılarından yardım istememiz gerektiği kanaatindeyim. Bu hususu ciddî ve seviyeli bir şekilde tartışmalı ve müzakere etmeliyiz.

Hiçbir seçkin, zengin, imkânlı, temsilci Müslüman hanım kızın hizmetçi ve besleme kıyafetine bürünmesi kabul edilemez. Bazıları, “Bu konular açıkta tartışılmasın, kol yen içinde kırılsın…” diyorlar. Sokaklar pembeli, yırtmaç eteklikli, şehvet bakışlarını üzerine çeken birtakım sözde tesettür kıyafetleriyle dolu ve biz hâlâ “Kol yen içinde kırılsın, aman tartışılmasın…” lâfını ediyoruz. Yahu kol kırılmış ve yen içinde değil sokakta, meydanda, caddede herkesin arasında ve içinde kırılmış…

Hepsi için söylemem ama birtakım tesettür tâcirleri sırf para kazanmak hırsıyla islâmî örtünme meselesini çığırından çıkartmışlardır. Onlara haber veriyorum: Şeriat sınırlarının dışındaki kalitesiz modalarınızla kazandığınız büyük paralar size uğur ve hayır getirmeyecektir.

Dünya çapında olmasa bile bizde de modacılar vardır. Bunların İslâm’a düşman olmayanları, dinimize saygı besleyenleri de çağrılmak üzere bir “Tesettür ve İslâmî Kadın Giyimi Sempozyumu” tertiplenmelidir. Kadın ve kızlara örnek olacak kaliteli tesettür kıyafetleri hazırlanmalı ve sergilenmelidir. Rüküş dediğim için bana kızıyorlar. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış… Herkes için söylemiyorum ama bazıları rüküş değil de nedir? 22 Eylül 2004