Sağlıkla, hastalıklarla, tıpla, tedaviyle ilgili en temel prensip Peygamberimizin şu sözüdür: “Allah ölümden başka her derdin devasını yaratmıştır.”

Dünyada çeşitli tıp ekolleri vardır. Bugün yurdumuzda geçerli olan tıbba “OrtodoksTıp Kilisesi” diyebiliriz. Bunun hizmet ve faydalarını yüzde yüz inkâr etmiyorum. Ancak bunun dışında da tıplar vardır, onlar da insanlığa hizmet vermekte, faydalı olmaktadır. Hatta bazı hastalıklarda onların fayda ve etkisi daha fazladır.

İslâm’ın kendine mahsus bir tıbbı bulunmaktadır. Bu tıbbın özellikleri şunlardır:

1. Sağlığı korur, kural ve öğütlerine uyanların hasta olmalarını önler, yahut hastalıkları en aza indirir.

2. İlaçları tabiîdir, ucuzdur, bazen bedavadır.

3. İslâm tabipleri kendilerine müracaat edenlerden ücret istemezler. Fakirler muayene olur, reçetelerini alırlar, teşekkür ederek giderler, zenginler ücret verirler.

Şimdiye kadar sağlığı koruma ve tabiî tedavi tarzları ve ilaçlarla ilgili birkaç yazı kaleme almıştım. Bugün de bu konu üzerinde duracağım.

Ehlî hayvan, kuş, kedi, akvaryum ve saire ile tedavi:

Terbiyeli, anlayışlı, üzmeyen ve rahatsız etmeyen kediler, bilhassa yaşlı insanları mutlu kılar, onların sıkıntılarını giderir, oyalanmalarını, hayata gülümseyerek bakmalarını sağlar. Materyalistler ve pozitivistler anlamazlar, kedi olan kediye bakılan evde bereket ve bolluk olur. İçinde rengârenk güzel balıklar bulunan bir akvaryumun karşısına geçip seyreden bir kalp hastası rahatlar. Kafesinde şarkılar söyleyen ötücü bir kuş, ev halkını neşelendirir.

Lahana ile tedavi:

Aklı olan kimseler bol bol

lahana

yesinler. Lahana tek başına bir hastane ve eczanedir. Onlarca derde devadır, çiğ yenilsin, turşusu yenilsin, kapuskası yenilsin, dolması yenilsin.

Mide hastalıkları için, elma ve havuç suyu gibi sıkılmış lahana suyu birebirdir

(bekletmeden sabah akşam birer bardak içilmeli).

Tıbbın tedavi edemediği

egzamaları

,

ezilip sulandırılmış lahana yaprağı ile tedavi

edebilirsiniz. Vücudunuzun kireçlenmiş, romatizmalı yerlerine ezilip sulandırılmış lahana yaprağı bağlayınız. Fransızca bir kitapta,

araba tekerleği altında kalıp feci şekilde hurdahaş olmuş ve doktorların kesilmesi gerekir dedikleri bir bacağın lahana ile iyi olduğunu

okumuştum.

“Ben kapuska yiyemem…”

diyenlere,

“Ne haliniz varsa görün!”

demek gerekir.

Doyduktan sonra yememek:

İslâm tıbbının temel kurallarından biri budur. Doyduktan sonra yemeye devam edenler hasta olmaya mahkûmdurlar. Devamlı ve aşırı şekilde, doyduktan sonra yemek yemek haramdır. Evet, soframızdaki bütün yemekler helâl de olsa, doyduktan sonra yediklerimiz haram kategorisine girer.

Elma ile tedavi:

Elma da başlı başına bir hastane ve eczanedir.

Tıbbın tedavi edemediği inatçı, şiddetli migrenleri

(baş ağrılarını)

günde üç elma yiyerek

(iyice yıkadıktan sonra kabuklarıyla birlikte)

bir ay içinde tedavi edebilirsiniz.

Elmaların taze olması, mikroskobik küflerle zehirli olmaması gerekir.

Elma, kolesterol ile tıkanmış damarları da açar.

Biberiye ile tedavi:

Bazı vatandaşlarımız

biberiyenin

ne olduğunu bilmiyor. Acı biber zannediyor.

Biberiye, kekik gibi bir baharattır.

Baharatçıdan kurusunu alabilirsiniz, İstanbul’daysanız Mısır Çarşısı’nın arkasındaki Çiçek Pazarı’nda saksı içinde yaşını alırsınız. Kurusunun tozunu zeytinyağı üzerine, etlere, tavuklara, balıklara dökebilirsiniz. Çay gibi demleyip içebilirsiniz. Yaşından birkaç yaprak kopartıp çiğneyebilirsiniz. Bu şifalı bitki de tek başına bir hastane ve eczanedir. İhmal etmemenizi tavsiye ederim, aksi takdirde doktor doktor, hastane hastane, eczane eczane dolaşırsınız.

Bal ile tedavi:

Yüzde yüz tabiî, hakiki, içinde ziraî ilaçlamadan dolayı kimyevî, zehirli madde bulunmayan bal bulmak çok zordur. Kilosu üç beş liraya satılan ballar maalesef hakiki, katışıksız, saf bal değildir. Sağlıklı bir hayat sürmek istiyorsanız gerçek bal bulunuz, sabah akşam ya birer küçük kaşık bal yiyiniz, yahut birer bardak bal şerbeti içiniz. Saf bal gözlere çok iyi gelir, göz iltihaplarını, kataraktı, glokomiyi (körlüğü) önler. (Ziraî ilaçlama yapılan bölgelerin balları maalesef zararlıdır. Bulabilirseniz, yüksek yaylalarda karakovanlarda üretilen balları yiyiniz.)

Piramitle tedavi:

Hiç duymamış olanları hayretten hayrete düşürecek bir konudur bu.

Ölçülerini ve orantılarını vereceğim şekilde mukavvadan bir piramit yapınız.

Bir et parçası alınız, ikiye bölünüz, birini piramidin altına koyunuz, birini dışarıya.

Dışarıda kalan et mevsimine göre kısa zamanda veya bir iki günde bozulup kokacaktır. Piramidin içindeki et bozulmayacak,

mumyalaşacak, pastırma haline gelecek, kuruyacaktır.

Ben tecrübesini yapmadım, Çekoslovakyalı bir araştırmacı körleşen bir jileti piramidin altına koyuyor, bir iki gün sonra jilet orada kendi kendine bileniyormuş. Üçüncü

özellik:

Bir yatağın altına böyle bir piramit konduğunda üstünde uyuyan şahıs çok sağlıklı oluyor, sabahleyin yatağından gayet zinde, adeta çelik gibi kalkıyormuş.

(Piramidin yanında mıknatıs, elektrikli veya elektronik cihazlar bulunmamalı… Ayrıca dikkat edilmesi gereken başka hususlar da var. İnternette Fransızca Pyramide viande rasoir kelimeleriyle bu konuda hayli bilgi buldum. Arzu edenler bu kelimelerin İngilizce ve Almancalarıyla da arayabilirler.)

Zeytinyağı ile tedavi:

En az kalp ve damar hastalığı Girit adasındadır, çünkü Girit ahalisi dünyada en fazla zeytinyağı tüketen halktır.

Sağlığını korumak, hastalanmamak, hastalandıysa sağlığına yeniden kavuşmak isteyenler

yüzde yüz saf, sızma zeytinyağı yesinler.

Maalesef birtakım sahtekârlar, zeytinyağına bir misli hattâ iki misli başka yağ karıştırıyorlarmış. Sabah kahvaltılarında yassı bir tabağa yüzde yüz saf zeytinyağı koyunuz, üzerine şu baharatları dökünüz:

Kırmızı pul biber, karabiber, beyaz biber

(karabiberin bir türü),

nane, kekik, biberiye, öğütülmüş çörek otu…

Biraz da peynir rendelersiniz…

Birazcık maydanoz ve dereotu…

Fırından yeni gelmiş sıcak kepekli ekmeği bu zeytinyağına banarak yersiniz, yanında limonlu çay…

Kepekli tam buğday ekmeği ile tedavi:

İntihar etmek istiyorsanız, devamlı olarak çok beyaz, bembeyaz, en beyaz, daha beyaz, beyazdan da beyaz ilaçlı, kimyalı, ölü ekmek yiyiniz…

Sağlıklı kalmak istiyorsanız, yaşlandığınızda sürünmek istemiyorsanız rengi koyu, kepekli ekmek yiyiniz. Ekmek de tek başına bir hastane ve eczanedir. Şu anda elenmiş beyaz unlara benim bildiğim üç kimyevî madde konmaktadır, bunlardan uzak durunuz.

Balıkla tedavi:

Cıvalı, bayat, kirli sularda tutulmuş olmamak şartıyla bol bol balık yiyiniz. Kalp hastalıklarından korunmuş olursunuz.

Bugünlük bu kadar yeter.

Gerçek tıp, koruyucu tıptır.

İnsanların hasta olmalarını önlemek, hastaları tedavi etmekten daha önemlidir.

Bugünkü Ortodoks Tıp Kilisesi

bir endüstri haline gelmiştir.

Bugünkü tıp nazarında hastalar öncelikle müşteridir. Bugünkü kimyevî ilaç sanayii insanlığı kolları arasına almış korkunç, merhametsiz, amansız bir ahtapottur.

Ölüm elbette haktır… İnsan bütün tedbirleri alsa bile yine de hastalanabilir. Ancak hastalanmamak için nasıl yaşamak gerekiyorsa o şekilde yaşanmalıdır.

Kısmet ve nasip olursa sağlık korumayla ilgili yirmi beş kadar kuralı anlatan küçük bir kitap hazırlayıp yayınlamak istiyorum.

Dünyanın üç bölgesinde yüz yaşını geçmiş, sağlığını ve zindeliğini korumuş insanlar yaşar: (1) Kafkasya’da Abhazya. (2) Pakistan’ın kuzeyinde Hunzalar diyarı. (3) Güney Amerika’da And Dağlarında bir vadide

(ismini unuttum)

yaşayan halk. Bunların beslenme şekilleri, yedikleri gıdalar birbirine benzemez

. Ancak üçünde de müşterek bir husus vardır: Üç bölge halkı da az yerler, sofradan genellikle doymadan kalkarlar, doyduktan sonra bir lokma bile yemezler.

Sofu, Müslüman geçinip de aşırı şekilde tıkınanların kulakları çınlasın.

NOT: Piramidin Ölçüleri ve Orantıları:

Yükseklik 20 cm olursa kaidesi 31,41 cm, zeminden tepeye 29,89 cm… Başka yüksekliklerde de yapılabilir. Arzu edenler, ölçüler cetvelini şu web adresinden öğrenebilir:

http://perso.wanadoo.fr/portes-inconnu/ondes.htm

19 Ekim 2005