Sağlık ve Şifa
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Sağlıkla, hastalıklarla, tıpla, tedaviyle ilgili en temel prensip Peygamberimizin şu sözüdür: “Allah ölümden başka her derdin devasını yaratmıştır.”
Dünyada çeşitli tıp ekolleri vardır. Bugün yurdumuzda geçerli olan tıbba “OrtodoksTıp Kilisesi” diyebiliriz. Bunun hizmet ve faydalarını yüzde yüz inkâr etmiyorum. Ancak bunun dışında da tıplar vardır, onlar da insanlığa hizmet vermekte, faydalı olmaktadır. Hatta bazı hastalıklarda onların fayda ve etkisi daha fazladır.
İslâm’ın kendine mahsus bir tıbbı bulunmaktadır. Bu tıbbın özellikleri şunlardır:
1. Sağlığı korur, kural ve öğütlerine uyanların hasta olmalarını önler, yahut hastalıkları en aza indirir.
2. İlaçları tabiîdir, ucuzdur, bazen bedavadır.
3. İslâm tabipleri kendilerine müracaat edenlerden ücret istemezler. Fakirler muayene olur, reçetelerini alırlar, teşekkür ederek giderler, zenginler ücret verirler.
Şimdiye kadar sağlığı koruma ve tabiî tedavi tarzları ve ilaçlarla ilgili birkaç yazı kaleme almıştım. Bugün de bu konu üzerinde duracağım.
Terbiyeli, anlayışlı, üzmeyen ve rahatsız etmeyen kediler, bilhassa yaşlı insanları mutlu kılar, onların sıkıntılarını giderir, oyalanmalarını, hayata gülümseyerek bakmalarını sağlar. Materyalistler ve pozitivistler anlamazlar, kedi olan kediye bakılan evde bereket ve bolluk olur. İçinde rengârenk güzel balıklar bulunan bir akvaryumun karşısına geçip seyreden bir kalp hastası rahatlar. Kafesinde şarkılar söyleyen ötücü bir kuş, ev halkını neşelendirir.
Aklı olan kimseler bol bol
yesinler. Lahana tek başına bir hastane ve eczanedir. Onlarca derde devadır, çiğ yenilsin, turşusu yenilsin, kapuskası yenilsin, dolması yenilsin.
Tıbbın tedavi edemediği
,
edebilirsiniz. Vücudunuzun kireçlenmiş, romatizmalı yerlerine ezilip sulandırılmış lahana yaprağı bağlayınız. Fransızca bir kitapta,
okumuştum.
diyenlere,
demek gerekir.
İslâm tıbbının temel kurallarından biri budur. Doyduktan sonra yemeye devam edenler hasta olmaya mahkûmdurlar. Devamlı ve aşırı şekilde, doyduktan sonra yemek yemek haramdır. Evet, soframızdaki bütün yemekler helâl de olsa, doyduktan sonra yediklerimiz haram kategorisine girer.
Tıbbın tedavi edemediği inatçı, şiddetli migrenleri
günde üç elma yiyerek
bir ay içinde tedavi edebilirsiniz.
Elma, kolesterol ile tıkanmış damarları da açar.
Bazı vatandaşlarımız
ne olduğunu bilmiyor. Acı biber zannediyor.
Baharatçıdan kurusunu alabilirsiniz, İstanbul’daysanız Mısır Çarşısı’nın arkasındaki Çiçek Pazarı’nda saksı içinde yaşını alırsınız. Kurusunun tozunu zeytinyağı üzerine, etlere, tavuklara, balıklara dökebilirsiniz. Çay gibi demleyip içebilirsiniz. Yaşından birkaç yaprak kopartıp çiğneyebilirsiniz. Bu şifalı bitki de tek başına bir hastane ve eczanedir. İhmal etmemenizi tavsiye ederim, aksi takdirde doktor doktor, hastane hastane, eczane eczane dolaşırsınız.
Yüzde yüz tabiî, hakiki, içinde ziraî ilaçlamadan dolayı kimyevî, zehirli madde bulunmayan bal bulmak çok zordur. Kilosu üç beş liraya satılan ballar maalesef hakiki, katışıksız, saf bal değildir. Sağlıklı bir hayat sürmek istiyorsanız gerçek bal bulunuz, sabah akşam ya birer küçük kaşık bal yiyiniz, yahut birer bardak bal şerbeti içiniz. Saf bal gözlere çok iyi gelir, göz iltihaplarını, kataraktı, glokomiyi (körlüğü) önler. (Ziraî ilaçlama yapılan bölgelerin balları maalesef zararlıdır. Bulabilirseniz, yüksek yaylalarda karakovanlarda üretilen balları yiyiniz.)
Ölçülerini ve orantılarını vereceğim şekilde mukavvadan bir piramit yapınız.
Dışarıda kalan et mevsimine göre kısa zamanda veya bir iki günde bozulup kokacaktır. Piramidin içindeki et bozulmayacak,
Ben tecrübesini yapmadım, Çekoslovakyalı bir araştırmacı körleşen bir jileti piramidin altına koyuyor, bir iki gün sonra jilet orada kendi kendine bileniyormuş. Üçüncü
Bir yatağın altına böyle bir piramit konduğunda üstünde uyuyan şahıs çok sağlıklı oluyor, sabahleyin yatağından gayet zinde, adeta çelik gibi kalkıyormuş.
Sağlığını korumak, hastalanmamak, hastalandıysa sağlığına yeniden kavuşmak isteyenler
Maalesef birtakım sahtekârlar, zeytinyağına bir misli hattâ iki misli başka yağ karıştırıyorlarmış. Sabah kahvaltılarında yassı bir tabağa yüzde yüz saf zeytinyağı koyunuz, üzerine şu baharatları dökünüz:
Biraz da peynir rendelersiniz…
Fırından yeni gelmiş sıcak kepekli ekmeği bu zeytinyağına banarak yersiniz, yanında limonlu çay…
Sağlıklı kalmak istiyorsanız, yaşlandığınızda sürünmek istemiyorsanız rengi koyu, kepekli ekmek yiyiniz. Ekmek de tek başına bir hastane ve eczanedir. Şu anda elenmiş beyaz unlara benim bildiğim üç kimyevî madde konmaktadır, bunlardan uzak durunuz.
Cıvalı, bayat, kirli sularda tutulmuş olmamak şartıyla bol bol balık yiyiniz. Kalp hastalıklarından korunmuş olursunuz.
Bugünlük bu kadar yeter.
İnsanların hasta olmalarını önlemek, hastaları tedavi etmekten daha önemlidir.
Bugünkü tıp nazarında hastalar öncelikle müşteridir. Bugünkü kimyevî ilaç sanayii insanlığı kolları arasına almış korkunç, merhametsiz, amansız bir ahtapottur.
Ölüm elbette haktır… İnsan bütün tedbirleri alsa bile yine de hastalanabilir. Ancak hastalanmamak için nasıl yaşamak gerekiyorsa o şekilde yaşanmalıdır.
Kısmet ve nasip olursa sağlık korumayla ilgili yirmi beş kadar kuralı anlatan küçük bir kitap hazırlayıp yayınlamak istiyorum.
Dünyanın üç bölgesinde yüz yaşını geçmiş, sağlığını ve zindeliğini korumuş insanlar yaşar: (1) Kafkasya’da Abhazya. (2) Pakistan’ın kuzeyinde Hunzalar diyarı. (3) Güney Amerika’da And Dağlarında bir vadide
yaşayan halk. Bunların beslenme şekilleri, yedikleri gıdalar birbirine benzemez
Sofu, Müslüman geçinip de aşırı şekilde tıkınanların kulakları çınlasın.
http://perso.wanadoo.fr/portes-inconnu/ondes.htm
19 Ekim 2005