Sahte Demokrasi Havarileri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 18 Şubat 2019
Cumartesi
Merhum Özal yakınlarından birine “Üç hatâ yaptım. Biri, ….. ……’ı başa geçirmem. İkincisi eşim Semra’yı siyasete sokmam…” demiş. Özal âhirete gitti ama başa geçirdiği adam memleketi birbirine katmaya devam ediyor. Bakalım sonunda ne olacak?
(1) Mavi akım projesi ile Türkiye Rusya’ya bağımlı kılınmıştır. Bağımlı kılınmak hafif bir hükümdür. Rusya’nın kucağına atılmış, pençesine düşürülmüş demek gerekir.
(2) Mavi akımda yüz milyonlarca dolarlık işler dönmüştür.
(3) Birtakım şahıslar, güçler, zümreler Mavi akım dosyasının mahkemeye intikalini önlemek için akıl almaz dolaplar çevirmektedir.
(4) Son derece kirlenmiş, şaibeli hale gelmiş bazı adamlar makam ve mevkilerinden olmamak, hesap vermemek, hapse girmemek için demokrasi havariliğine soyunmuştur.
(5) Büyük medya maalesef kirli, şaibeli, lekeli adam ve zümreleri bazen açıktan açığa, bazen sinsice desteklemektedir.
(6) Gırtlağına kadar kokuşmaya bulaşmış bir adam, kendini kurtarmak için demokrasi bayrağını yükseltecek ve bu sayede yargılanmaktan, hesap vermekten, mevki ve riyasetini kaybetmekten kurtulacak. Türkiye bu oyuna gelmemelidir.
(7) Şu anda ülkemizde Amerikan ve Almanya nüfuz ve tesirleri çarpışmaktadır. Kokuşmaya bulaşmış adam sırtını AB’ye ve Almanya’ya dayamıştır.
(8) Türkiye’yi batıranlar, iflâs ettirenler, bugünkü perişan ve feci hale getirenler, şimdi kurtarıcı rolü oynuyor. Bu ne korkunç bir komedidir.
(9) Namuslu, şerefli, temiz politikacılar hesap vermekten, yargılanmaktan korkmaz. Dürüst politikacı Yüce Divan’a da verilse, sonunda beraat eder, temiz olduğu yargı tarafından tasdik edilir.
(10) Gerçek demokrasilerde kirli, şaibeli, kokuşmaya bulaşmış adamlar kesinlikle siyasî hayatta tutunamaz. Bizde ise, tam tersinedir. Bir ülkede demokrasi olması için, siyasî partilerin yapılarının demokratik olması gerekir. Aşiret ağalığı sistemi ile idare edilen partilerden ne ülkeye, ne de demokrasiye bir hayır gelir.
(11) Adam partinin başına geçiyor, genel başkan oluyor ve mutlak hükümdarlık gibi bir saltanat kuruyor. Onu hiçbir güç postundan veya tahtından indiremiyor. Böyle demokrasi olmaz. Bu, bir çeşit diktatörlüktür.
(12) Türkiye’deki siyasî partiler ne seçim kanununu, ne de siyasî partilerle ilgili kanunu değiştirirler. Çünkü böyle bir değişim aşiret ağalarının işlerine gelmez.
(13) Kötü politikacıların yaptığı bir nevi vatan hainliğidir. Memleketi batırdılar, bitirdiler, buna rağmen yerlerinden kıpırdamıyorlar.
(14) Onların mantığı şudur: Biz batırdık, biz kurtaracağız. Memleketi, devleti, milleti kurtarmak gibi şerefli bir vazifeden asla vaz geçmeyiz.
(15) Türkiye’yi milyarlarca dolar dolandıran büyük, saygın, ünlü hırsızları kurtarmak için gece gündüz, harıl harıl plan yapıyorlar.
(16) Bu memlekete elbette tam ve gerçek demokrasi gelmelidir. Ancak bu işi temiz, şaibesiz, dürüst insanlar yapabilir. Pisliklerini örtmek için demokrat görünen pis adamların oyununa gelinmemelidir.
(17) Daha fazla demokrasi mi istiyorsun, o halde önce hakkında söylenenlere cevap ver, adaletten kaçma. Madem ki, temiz bir adamsın niçin korkuyorsun?
(18) Birkaç dosyanın yargıya intikal etmesiyle, birkaç kişinin tutuklanmasıyla iş bitmez. Bütün dosyalar yargıya verilmeli, bütün hırsızlar tutuklanmalı, bütün suçlular cezalandırılmalıdır.
(19) Hortumcular saçı bitmedik yetimlerin, fakir fukaranın, çilekeş halkın hakkını yemiştir. Hiçbir makamın onları affetmeye hakkı yoktur.
(20) Birtakım büyük medya babalarına büyük menfaatler temin ederek onların desteğini kazanmak demokrasiye, ahlâka, hukuka aykırı bir faziletsizlik ve suçtur.
(21) Hapse düşmüş bir medya babasına “Gazete ve televizyonlarınla bizi desteklersen, biz de seni kurtarırız” gibi teklifler yapmak ağır bir suçtur.
(22) Birtakım üçkağıtçı politikacılar iyi bilmelidir ki, pis oyunlarına ilelebet devam etmeleri mümkün değildir. Günün birinde tepetaklak olacaklar, yakayı ele vereceklerdir.
(23) Halkımızın, sahte demokrasi havarilerine aldanmaması gerekir. Bir demokrasi fazilete dayanmıyorsa, onun sadece adı vardır.
(24) Kardeşlerini, yeğenlerini, canlarını ciğerlerini, akrabalarını, partizanlarını gayr-i meşru şekilde zengin eden; devleti, ülkeyi, milleti soyup soğana çeviren adamların baş tacı edildiği bir ülke yıkılma, çökme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
(25) İhalelerden yüzde on komisyon alan, vurgun vurmak ve hortumlamak için bire yapılacak işi ikiye yaptıran bütün sorumlular cezalandırılmadıkça bu memlekette güneş doğmayacaktır.
(26) Her türlü ideolojinin; dinin, inancın, lâikliğin, Atatürkçülüğün istismar edilmesi, sömürülmesi önlenmelidir.
(27) Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti, temel insan haklarının birinci maddesidir, evrensel ve vaz geçilmez bir değerdir. Dine saldırmaktan, İslâmiyeti Türkiye için bir tehdit ve tehlike olarak görmekten ve göstermekten vaz geçilmelidir. Din sömürücüleri ile hakikî ve samimî dindarları aynı kefeye koymak çok vahim bir yanlışlıktır.
(28) Sadece iki değer tanıyan; paraya din iman gibi tapan, kendi nefsini putlaştıran politikacılardan, medyacılardan, sözde aydınlardan bu ülkeye hiçbir yarar gelmez, bir sürü zarar ve uğursuzluk gelir.
(29) Pisliklerle ve pis adamlarla mücadele edenler, hiçbir ayırım yapmamalı, bazılarını görmezlikten gelmemelidir. 12 Ağustos 2001