Sahte İslâmcılar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 17 Şubat 2019
Salı
Militan marksistler ateisttir, büyük önderleri Marx “Din halkın afyonudur” demiştir. Sovyetler Birliği’nde din ile, bilhassa İslâm ile mücadele edilmiştir. Binlerce camiden ancak birkaç düzine cami kalmıştır. Bezbojnik (Allahsızlar) teşkilatı dinle savaşmıştır.
Türkiye’de hayli Marksist var. Sovyetler Birliği yıkıldı, ideolojisi iflas etti ama onlar vaz geçmediler. İnanç meselesi. Dinsizlik negatif bir dindir.
Bizdeki bazı İslâmcıların (hepsini kasd etmiyorum) militan İslâm düşmanı Marksistlerle çok sıkı fıkı olmaları, aralarında büyük bir dostluk bulunması beni her zaman düşündürmüş, dikkat ve merakımı çekmiştir.
Hem İslâmcı, hem de Marksistlerle sıkı işbirliği içinde. Nasıl oluyor bu? Tenkit etmekten çok anlamak istiyorum bu yakınlığı, anlayamıyorum.
Militanlık yapmayan, İslâm’a ve Müslümanlara saldırmayan, düşmanlık etmeyen Marksistlere bir şey dediğim yok; Türkiye bir çeşitlilikler ülkesidir, onların da mozayiğin içinde yerleri vardır; fitne fesat çıkartılmaması, barış içinde yaşanması gerekir. Lakin her hâl ü kârda Allah’a inanan bir Müslümanla Allah’ı inkâr eden bir Marksist arasında kardeşlik, dostluk, yakınlık mevzuubahis olamaz.
Ateist Marksistlerle pek sıkı dost olan bazı İslâmcılar, görüş ve meşreblerini paylaşmadıkları Müslümanlara çok soğuk davranıyor, onları dışlıyor, zaman zaman saldırıyor. Bu davranışın da tahlili yapılması gerekir.
Son çeyrek asır içinde marksistsever birtakım İslâmcı günlük veya haftalık gazeteler, aylık dergiler çıktı. Bunların mensupları ve idarecileri geleneksel ehl-i sünnet Müslümanlarından uzak durdular, ateist Marksistlerle can ciğer oldular.
İsim vermeden bir örnek arz edeyim:
Her boyaya girmiş, bukalemun tabiatlı bir Maocu var. Bu adam kıpkızıl, kapkara bir din düşmanıdır. Eski müftülerden bir mürted (dinden çıkmış) vardı. Bu mürted o Maocu dinsizin dergisinde her hafta Allah’a, Peygamber’e, Kur’an’a, İslâm’a, tüm mukaddesata saldırırdı. “Ben İslâm’dan çıktım, ölünce cesedimi yıkamayınız, camiye götürüp namazımı kılmayınız, doğrudan doğruya mezarlığa götürüp gömünüz” diye vasiyet etmişti. İşte Maocu azılı Marksist böyle bir İslâm düşmanına dergisinin sayfalarında yer vermiş, dine ve dindarlara saldırtmıştır. Peki birtakım İslâmcılar bu Maocu ile nasıl can ciğer dost olabiliyorlar?
Herif dine saldırıyor, Allah’a saldırıyor, Kur’an’a ve Peygambere dil uzatıyor ve İslâmcı geçinen bazıları onunla hiç çekinmeden, hiç utanmadan dost olabiliyor. Bu işte bir garabet, bir bit yeniği, bir terslik var.
Militan ateist Marksistlerle dost olan İslâmcılar İslâm’ı bir din ve iman olarak görmüyorlar; bir ideoloji, bir güç kaynağı, bir kimlik olarak görüyorlar ki, inançlı Müslümanlara ters gelen bir muhabbete sahip olabiliyorlar.
Müslümanın temel prensiplerinden biri:
Hubbu fillah ve buğzu fillahtır, yâni Allah için sevmek ve Allah için buğz (düşmanlık) etmektir. Marksistlerle dost olan İslâmcıların hali ve tutumu bu temel ilkeye tamamen ters ve zıttır.
Bundan yedi sekiz yıl önce “Nâme” başlıklı bir broşür yayınlamıştım. İranlı sosyolog Ali Şeriatî’nin
“Allah gerçek bir Janus’tur” cümlesini tenkit eden bir yazım bu broşürde yer alıyordu. Bazı İslâmcılar buna şiddetli tepki göstermişlerdi. Üniversiteli olduklarını tahmin ettiğim birkaç İslamcı genç “Ali Şeriatî büyük bir mücahittir, sen kim oluyorsun da onu tenkit ediyorsun?” diye bağırmışlardı. Kendilerine “Bu zat İslâm-şinasi adlı kitabında Yüce Allah’ı iki yüzlü bir Roma putuna benzetiyor, hem de bu benzetmeyi yaparken “gerçek bir Janus’tur” diyerek te’kid ediyor, israr ediyor. İslâm akaidine göre Yüce Allah’ı herhangi bir şeye benzetmek haramdır, yasaktır. Hele bir puta benzetmek kabul edilebilecek bir şey değildir…” cevabını vermiş, fakat gençleri ikna edememiştim.
Allah’ı bir Roma putuna benzetmek korkunç ve affedilmez bir hezeyandır. Böyle bir hezeyanı hangi mezhebe ve meşrebe mensup olursa olsun bütün Müslümanlar nefretle reddeder. Bunu Sünnî de kabul etmez, Şiî de. Peki bazı İslâmcı gençler böyle korkunç bir küfür sözü, böyle açık bir zındıklığı nasıl normal kabul edebiliyorlar? Ali Şeriatî’nin İslâm-şinasi adlı kitabı yayınlandığı vakit İran’daki ve Irak’taki şiî uleması da tenkit ve takbih etmişlerdi. Ali Şeriatî büyük mücahidmiş… Allah’ı Roma putuna benzeten adam mücahid olabilir mi?
Bütün İslâmcıları suçlamak istemem ama bazı İslâmcıların, kutsal dinimizi bir ideoloji olarak algıladıkları, onu kendi etnik emelleri uğrunda kullanmak istedikleri açıkça anlaşılmaktadır.
Bu kabil İslâmcılar maalesef İslâmî hareketi hayli kirletmişlerdir. Ellerinde imkân yok iken parlak edebiyatlar yapıyor, yaldızlı yazılar yazıyor, nutuklar atıyorlardı. Ellerine imkân ve fırsat geçince yağmacılığa başladılar. Hiçbir ihlaslı, samimî, doğru, ahlâklı, faziletli Müslümanın yapmayacağı eğriliklere, yamukluklara bulaştılar. Yüzde on komisyonlarla, çeşitli hortumlamalarla, bire yapılacak işi ikiye yapmakla, bin türlü kirli işle kısa zamanda büyük kara servetler edindiler.
Şu herife bakınız:İşe başladığı zamanki mal ve serveti belli, maaşı belli. Peki bu herif bu kadar kısa zamanda böyle efsanevî bir servete nasıl kavuştu? Bu soruyu yöneltenlere karşı silahları hazırdır: Münafık!.. Bozguncu!.. Fitneci!..
İslâm dinine, İslâm dâvasına Kur’an, Sünnet, Şeriat prensipleri dairesinde hizmet eden samimî, muhlis, garazsız ivazsız, temiz Müslümanlar başımın tacı olsunlar. Onların ellerinden eteklerinden öperim. Aramızda meşreb ve metod farklılıkları da olsa onlara hürmet ederim. Lakin din sömürücüsü, mukaddesat bezirgânı bozuk adamlara lânet okuyorum. Onlar karı satanlardan, yol kesen eşkiyadan, mafyadan, gangsterlerden daha alçaktır.
Temiz ve saf Müslümanları uyarıyorum: Hem İslâmcılık taslayan, hem de azılı, azgın, saldırgan, militan din düşmanlarıyla dost olan ve kutsal dinimizi alet ederek haram servetler edinen bozuk ve mel’un sahte İslâmcılara dikkat ediniz, onlardan uzak durunuz. 06 Şubat 2002