Samanyolu Televizyonu’na: Bu fotograf düzmece midir yoksa gerçek midir?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 01 Ocak 2019
Cumartesi
Bir okuyucum bir deste fotoğraf ve belge gönderdi. Yukarıdaki resim onlardan biridir. Sol üst köşede sizin logonuz, ortada Sultanahmet Camii, kubbenin üzerinde kocaman bir haç, haçın üzerinde Hıristiyanlığın sembollerinden bir güvercin, altta ay-yıldız. Altında “Arzın Merkezinde Buluşmalar” Hans Küng’den Diyalog Çağrısı… yazıyor. Gözlerime inanamadım. İslâm’ın ulu ve kutsal bir mabedinin resminin tepesine bu haç nasıl konulmuş? Tereddütte kaldım. Acaba bu, size yapılmış bir suikast mıdır? Yoksa gerçek midir? Bu sütunlarda aynen yayınlanmak üzere (kısa olmak şartıyla) açıklamanızı bekliyorum. Selâm ve hürmetlerimle.
Büyük depremin 8’inci yıldönümü… Her şey eski hamam eski tas… Yapılması gerekenler yapılmadı: İstanbul Belediyesi Vezneciler’deki binasını depreme karşı dayanıklı hale getirdi… Sekiz sene içinde bir hayli deprem toplantısı yapıldı… Önce can sonra canan… Deprem konusunda havanda çok su dövüldü.
Yeni yapılan binalar da depreme dayanıklı değil. Çürük zeminlere çok katlı yapılar konduruldu… Bütün suç Veli Göçer’in üzerine atıldı, o şimdi hapiste…
Bilgiç deprem profesörleri İstanbul’da 40 bin bina yıkılacak diyorlar. Ne 40 bini… Resmî bir devlet kuruluşu İst. Fatih bölgesinde tarama yapmış, şu meşhur Akdeniz caddesinde şiddetli bir depremde yıkılmayacak sadece 3 bina çıkmış. Beklenen depremde 20 ile 40 bin arasında vatandaş canını kayb edebilirmiş… Bu da yalan. Kaybın 100 binler, hattâ milyon olmasından korkulur.
Bundan sonra, deprem konusunda gereken işlerin yapılacağından ümitli miyim? Hayır değilim. Ne olacak? Allah bizi korusun. Aklı olan kendisi ve ailesi çapında tedbir alsın. Oturduğu bina çürükse oradan çıkıp sağlam bir yere nakl-i hane etmeye baksın: Sadece hane ile iş bitmiyor, işyeri meselesi de var.
İlim adamları, araştırıcılar Marmara denizinin dibinden fokur fokur gazlar, sıcak sular fışkırdığını tesbit etmişler. “Efendim, halkın moralini bozmayalım…” Hakkınız var rahat ve mutlu ölsünler… Deprem hakkında korkutucu uyarılar yapan profesör için medyada “Felaket Dellalı yine konuştu,..” diye bir başlık gördüm.
Gül, cumhurbaşkanı olacak mı olmayacak mı diye düşünürken geceleri uykusuz kalan vatandaşa sesleniyorum: Gül’ü bırak da, zelzelede senin apartman yıkılacak mı, yıkılmayacak mı onu öğrenmeye bak.
Tek katlı bina (tam deprem fayının üzerinde değilse) yıkılmaz. İki katlı bina sarsılsa, çatlasa, yana yatsa da içinden kurtulmak mümkündür. Hem çok katlı, hem çürük binalar çöker ve içindekiler enkaz altında kalır.
Yakın tarihte birtakım kudurmuş alçaklar deniz kumuyla beş katlı bina yaptılar. Câniler! Çimentodan çaldılar, demirden çaldılar… Katiller! Birtakım müteahhitlerin gözlerini para hırsı bürümüştü. Bütün İstanbul imar imar, yapı yapı, her vatandaşa ev ev haykırışlarıyla çınlıyordu. Öyle geri zekalı, basireti bağlanmış vicdansızlar vardı ki, kendi ailesinin oturacağı binanın demirinden, çimentosundan çaldı.
Bina bina bina… Zina zina zina… Osmanlının ahşap binaları beton binalar kadar çürük değilmiş. Zelzelede sağa sola yalpalar, fakat yıkılıp yassı kadayıf gibi olmazmış. İstanbul’da öyle çürük çarık binalar var ki, günün birinde durup dururken kendi kendine yıkılıyor, içindekilere mezar oluyor.
Deprem profesörlerinden biri “Sayın halkımız, depreme alışalım, depreme alışalım…” deyip durdu ve nihayet alıştık. Deprem sadece fayların kırılıp yerin sallanması mıdır? Onun ardında başka şeyler var mıdır? İlahî ceza…. Yooo buraya kadar vır vır edip konuştun, bundan öteye gidip çizmeden yukarıya çıkma. Mahkemeye verilir ve hapis cezası alırsın. 19 Ağustos 2007