Cumartesi

 

Mustafa Kemal’in en büyük inkılabı Mason localarını kapatmış olmasıdır. Atatürkçü geçinenler, onun ölümünden kısa bir müddet sonra locaları açtılar, Masonluğa tekrar hürriyet ve serbestlik tanıdılar.

Bugün ülkemizde ne kadar militan Mason varsa su katılmadık halis Atatürkçü geçinir. Yalandır. Bir zat hem Masonluğu yasak edecek, locaları kapatacak, hem de Masonlar onu sevecekler, ona bağlı olacaklar. Mantığa uygun mudur bu? Masonlar Atatürk’ü kullanıyorlar. Cumhuriyetimizi bir Mason cumhuriyeti yapmak istiyorlar.

İsmet Paşa Atatürkçü idi de, Atatürk’ün kapattığı locaları niçin açtırttı? Mustafa Kemal ile İsmet Paşa arasındaki ihtilâflar hakkında yığınla kitap, makale yazılmış, yayınlanmıştır. Atatürk’ün onulmaz bir hastalığa yakalandığını, çok geçmeden öleceğini anlayan İsmet Paşa onunla bozuşmak için bir bahane aramış ve “Ben rakı sofrasından talimat alamam!” şeklinde bir jest ile “Ebedî Şef” ile arasındaki bağları kopartmıştır. Mustafa Kemal buna çok içerlemiş, İnönü hakkında birtakım emirler vermiştir. Vasiyetnamesinde, İnönü’nün çocuklarına para verilmesini istemiştir. Bu ne demektir?

Tek parti rejimi tarafından cumhurbaşkanı seçilen İnönü, “Millî Şef” ünvanını almış; paraların, pulların üzerine resmini bastırtmış, heykellerini yaptırtmıştır. Bu arada, Atatürk’ün yasaklattığı Farmasonluğu da serbest bırakmıştır.

Atatürk Komünistliğe de karşıydı, komünistlerle de mücadele etmiştir. Nâzım Hikmet onun zamanında yakalanmış, ağır hapse mahkum edilmiş, zindana konulmuştur. Şimdi ne kadar Marksist, Nâzımcı varsa hepsi de Atatürkçü geçiniyor, onun mirasına sahip çıkıyor. Bu adamlar samimî midir? Bir insan nasıl hem Atatürkçü, hem Nâzımcı olabilir? Yahu akıl var, mantık var, iz’an var. Bu şey olur mu? İki zıt ictima eder mi?

Farmasonlar’ın, Marksistlerin, Sabataycıların Atatürkçülük diye ortaya koydukları ideolojinin gerçek Atatürkçülükle ilgisi yoktur. Atatürk’ün ismini kullanıyorlar, bayraklaştırıyorlar, o kadar.

Hiç samimî Atatürkçü yok mu? Elbette var, lâkin sayıları azdır. Üçüncü cumhurbaşkanı Celal Bayar bunlardan biriydi. 27 Mayıs ihtilâlinden sonra, Yassıada mahkemesi kararıyla az kalsın idam edilecekti, canını zor kurtardı.

Bazı adamlar, hem Karadeniz’in soğuk ve karanlık sularına atılarak hayat sahnesinden trajik şekilde silinen Mustafa Subhi ve arkadaşları için ağıtlar yakıyor, kanlı gözyaşları akıtıyor, hem de tâvizsiz Atatürkçü rolleri oynuyor. Bunların Atatürkçülüğüne inanan ahmaktır.

Şimdi herkes Atatürkçü. Nice milliyetçi, Türkçü Atatürkçü… Nice Farmason Atatürkçü… Nice Marksist, solcu Atatürkçü… Nice kapitalist, sağcı Atatürkçü… Velhasıl her inanca, her doktrine, her ideolojiye bağlı binbir çeşit kişi ve zümre hep Atatürkçü. Tavus kuşu mudur bunlar, yoksa bukalemun mudur?

Peki sahte Atatürkçülerin maskeleri nasıl düşürülecektir?

Masonluk ve Atatürk konusunda fazla hacimli olmayan, gerekli bütün belge ve bilgileri ihtiva eden (içeren) güzel bir broşür çıkartılacak; Mustafa Kemal’in masonluğu yasaklamış, locaları kapatmış olduğu anlatılacak, onun ölümünden sonra İsmet Paşa’nın locaları tekrar yasal hale getirerek temel bir Atatürk ilke ve inkılabını dinamitlemiş olduğu beyan edilecektir.

Atatürk’ün Nâzım Hikmet’i yakalatıp mahkum ettirdiği, Mustafa Subhi ve arkadaşlarını takib ettirdiği, Marksizmi kanun dışı ilân ettiği yine bir broşürle güzelce anlatılacak; bir kimsenin hem Nâzımcı, hem Atatürkçü olmasının mümkün olmadığı isbat edilecektir.

Bu broşürlerden yüzbinlerce adet bastırılarak bütün yurt sathına dağıtılacaktır.

Böyle bir şeyi Müslümanlardan önce, samimî ve muhlis Atatürkçülerin yapması gerekir.

Evet ne kadar eyyamcı, oportünist varsa Atatürkçü kesildi. Atatürk’ün hatırasını korumak için bir kanun vardır. Bu kanun bu samimiyetsizlere karşı niçin işletilmiyor?

Adam koskoca bankayı soyuyor, trilyonları zimmetine geçiriyor ve sonra “Ne yapayım battı işte” diyor; zararı millet ve devlet ödüyor. Bu sahtekâr ve soyguncu herif Atatürk edebiyatı ve sömürüsü yapıyor. Atatürk’ün devrinde böyle bir rezalet cereyan etmiş olsaydı, onun canına okunurdu.

Bir grup mâceraperest ülkede diktatörlük kurmak istiyor. Onlar da Atatürk’ü kalkan ve paravan olarak kullanıyor.

Velhasıl nice habîsler, habasetlerini icra ederken Atatürk’ü âlet ediyor. Bunlara kim mâni olacaktır?

Atatürk’e en fazla sahip çıkan gizli ve esrarlı bir zümre de Yahudi Türkler ve Sabataycılardır. Atatürk’ü bunların ellerinden de kurtarmak gerekiyor.

Hiçbir Farmasonun, başkalarını Atatürk ilke ve inkılaplarına hıyanet etmekle suçlamaya, bu mevzuda yaygara kopartmaya hakkı yoktur. Asıl hıyanet, Atatürk’ün yasaklamış olduğu localara mensubiyettir

Şu palyaçoya bakınız: Hem Atatürkçü, hem Nazımcı…

İslâmî kesime mensup bir tâife Atatürk için “Sahib-i zamandır, Mehdi çapında bir adamdır” diyormuş. Bir bu eksikti!

Türkiye’nin medenileşmesi, demokratikleşmesi, tarihî devamlılık çizgisi istikametinde yürümesi için Atatürk konusundaki sömürülerin, istismarların son bulması gerekir.

Hakkında on binlerce kitap, broşür, araştırma, makale olmasına rağmen Atatürk hâlâ bir meçhuldür. İngiliz Armstrong’un 1936’da, henüz Atatürk hayatta iken Londra’da yayınlamış olduğu kitabı birkaç yıl önce lisanımıza çevrildi ve kapış kapış satılıp okundu. Niçin?

Atatürk hakkında yabancı ülkelerde, yabancı dillerle basılmış binlerce kitap ve makalenin Türkiye’ye sokulması suçtur. Niçin?

Millî Mücadele ve Atatürk hakkında hâlâ bîtaraf, objektif, gerçek bilgilere ve belgelere dayalı dört başı mâmur bir tarih yazılmamıştır. Niçin?

Atatürk konusunda bizde iki aşırılık var: Birincisi, Atatürk sömürücülerinin samimiyetsiz övgüleri, medihleri, mitolojileri; ikincisi, birtakım âciz ve ahmak kişilerin seviyesizce söğüp saymaları.

Orta yol şudur: Türkiye’nin ve başka ülkelerin arşivlerine inersiniz, binlerce kitap, makale ve araştırmayı tararsınız ve Mustafa Kemal, Millî Mücadele, kemalist inkılap ve ilkeler hakkında son derece ciddî, ağırbaşlı, etraflı, sahih eserler yazarsınız. 05 Kasım 2000