Sanatsız
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Şubat 2019
Perşembe
Tezhip sanatkarı bir hanımefendi ile konuşuyorum. Zaman zaman eserlerini sergiliyormuş, ilgisizlikten şikayetçi. “Bazı sergilerde bir tek eser bile satamıyoruz…” diyor. Sadece son sergisi onun yüzünü güldürmüş. Pembe Türklere ait bir eğitim vakfında tezhip sergisi açmış. Hatlar, süslemeler… Hayli ilgi görmüş, epey satış olmuş…
Ülkenin çoğunluğunu teşkil eden Müslümanların bir kısmı da son yıllarda hat, tezhip, ebru gibi sanatlara ilgi duymaya başladı ama bu kesimin zenginleri millî ve dinî sanat eserlerine para vermiyor.
Tesbitlerime göre 200 kadar millî geleneksel sanat ve zenaatimiz bulunmaktadır. Ben elle, teker teker geleneksel metodlarla yapılan zenaat eserlerinin bir kısmını da sanat olarak kabul ediyorum. Meselâ döğme bakırdan veya pirinçten, üzerleri süslü eşyalar.
Yukarıdaki listeyi uzatmak mümkündür, bugünlük bu kadarla iktifa ediyorum (yetiniyorum).
Tabiî, kültür denilince ilk hatıra gelen şey kitaptır. Hangi kitaplar? Kıymetli, ciddî, faydalı, kaliteli kitaplar. “Efendim ben doktorum, mühendisim, veterinerin, işletmeciyim, gemi kaptanıyım… Benim sanat, kültür, edebiyat kitaplarıyla bir işim yoktur…” Böyle söyleyenler -darılmasınlar ama- câhil, medeniyetsiz, bedevî kişilerdir. Bırakın yüksek tahsil yapmış, lise diplomasına sahip bir kişi bile bu konularla ilgilenmek, bu konularda kitaba sahip olmak mecburiyetindedir.
Biz yine sanat konusuna dönelim:
Bizde geleneksel millî sanatlar küçük bir azınlığın hobisi haline gelmiştir. Bu konuda seçkincilik, tekelcilik yapılmaktadır.
Ortahalli milyonlarca vatandaş da sanatla ilgilenmeli, evine sanat eseri almalıdır, alabilmelidir.
Zengin koleksiyoncu, müzayededen çok pahalı antika bir İznik çinisi alır, ortahalli vatandaş ise bu kabil sanat eserlerini satan bir dükkandan ucuza yeni bir eser alır. Netice itibarıyla hepsi de sanattır.
On milyonlarca halkımıza millî ve geleneksel sanatlara ilgi ve sevgi aşılanması gerekir.
Bir eşyanın sanat eseri olması için onda “sanat boyutu” bulunması yeterlidir. Kalite ondan sonra gelir. Herkes kesesine, imkânına göre bir şeyler alır.
Zengin bir vatandaş değilim, fazla bir gelirim yoktur. Bazen üç-beş dolara, bilemediniz on-yirmi dolara geleneksel sanat eşyaları alırım, evimi bunlarla süslerim. Sadece Türkiye’den değil, seyahat ettiğim dış ülkelerden de bir şeyler alırım.
Geleneksel sanatın en eski branşı ateşte pişirilmiş toprak eşyalardır. Bunlar eski fizik ve kimyanın dört temel elementiyle meydana gelmiştir: Toprak, su, hava, ateş…
Dünyanın en medenî, en zengin, en ileri ülkelerinde bile hâlâ bundan beş bin sene önceki metodlarla toprak sanat eşyası yapılır. Biz mâşallah melamin çağına atlayalı toprağın pabucu dama atıldı.
Geçenlerde Çamlıca tepesinde Belediye’nin sosyal tesislerinde on kadar dostumuzla kahvaltı yaptık, sohbet ettik. Dönüşte Söğütlüçeşme’de kurulan Salı Pazarı’na uğradım ve bir takım elle dekore edilmiş Çin porselenleri aldım. Bunlara ihtiyacım mı vardı? Yoktu. Lakin zevk için aldım. Zaten kıymetli eşyalar değil. Ama yine de sanat boyutları var.
Hali vakti yerinde halkımız, hele zenginlerimiz birçok konuda hesapsız kitapsız masraf yapıyor. Otomobillerin benzinine, bakımına su gibi para harcanıyor. Yeme içme öyle, giyim kuşam öyle. Cep telefonları vır vır cır cır işliyor ve oburca parayutuyor. Evlerimizde pahalı, gösterişli elektronik eşya var, mobilyalar hep gösterişli ve pahalı. Bunlara para harcarken acımıyoruz da kitaba, sanata, kültüre harcama yapmaya gelince ellerimiz titriyor. Ne korkunç cimrilik!
Okuma yazma bilmeyenlere, ilkokul tahsillilere sözüm yok. Okumuşları kasd ediyorum, onlara hitap ediyorum. Böylelerinin medenî vatandaşlar olmaları için mutlaka kitapla, kültürle, sanatla ilgileri bulunması gerekir. Evinde en pahalısından televizyon cihazı var, fakat kütüphane yok. Böylesi kişiler televizyonlu, lüks cahillerdir.
Üç katlı, on beş odalı, salonlu lüks mü lüks bir villası var. Yatak odası Londra’dan, salon Paris’ten getirilen mobilyalarla dekore edilmiş. Tavandan sarkan âvize bilmem hangi firmanın malıymış… Anladık ama kütüphane odası nerededir? Evet böyle bir devlethânede mutlaka bir kütüphane odası bulunması gerekir. Beyimizin evinde barı var, içinde yüz çeşit içki var, lakin kütüphane odası veya salonu yok. Sonra da kendisini seçkin, okumuş, üst tabaka mensubu sanıyor. Zehi gaflet!
Bugün nice Sabataycı, çağdaş, şucu veya bucu zenginin evinde Hilye levhası var da Müslüman zenginlerin evlerinde yok. Sabataycılar ve benzerleri bu levhaları dinî maksatla alıp asmıyor. Sanat diye asıyor. Peki Müslümanlar niçin ilgilenmiyor, edinmiyor, duvarlarını Hilye ile süslemiyor?
Maddî imkânı olduğu halde Hilye edinmeyen Müslüman bir zengine ben adam demem. Kişi, lüks Mercedes’i ile adam olmaz, sanat eserleri, kütüphanesi ile adam olur.
Moliere’in Mösyö Jourdain’i yine akıllı adammış ki, kendisine birtakım hocalar tutarak ilim, irfan, felsefe edinmek istemiş. Bizim Mösyö Jourdain’lerimizin akılları yok ki, bilmediklerini öğrenmek istemiyorlar.
Elli küsur sene önce lisede bir hocamız “Çocuklar, bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır…” derdi.
Müslüman zenginlere sanat, kitap, kültür dersleri aldırtmak gereklidir.
Evlerimizi, bürolarımızı nasıl süslemeliyiz, nasıl dekore etmeliyiz?
Hilye levhası ne demektir? Orijinal yazılı ve orijinal süslemeli bir Hilye nasıl yaptırılır, kaça yaptırılır? Nasıl çerçeveletilir?
Sanat derken birtakım aç kurtlara fazladan para kaptırmamak, tokatlanmamak için ne yapmalıdır?
Kök boyalı, el dokumalı, ipliği elle eğrilmiş halı ne demektir? Nereden ve kaça alınır?
Hakikî kristal ile kesme cam arasındaki fark nedir?
Türk cam sanatı nasıl bir sanattır? Büfeme, vitrinime koymak üzere bu sanat eserlerini nereden bulabilirim?
Sanat boyutu olmayan pahalı bir gümüş eşya yerine sanat boyutu olan toprak bir eşya almak daha akıllıcadır.Böyle bir toprak eseri nereden, nasıl bulabilirim?
Bugatti “Güzel olmayan bir otomobil iyi bir otomobil değildir” demiş. Güzel otomobil ne demektir?
Salonuma nasıl bir kitap dolabı koymalıyım ve bunu ne gibi kitaplarla doldurmalıyım?
Kitap almakla iş bitmiyor. Her gün hiç olmazsa yarım saat kitap okuma alışkanlığını nasıl kazanabilirim?
Söz uzadı…
Bazılarına bir tavsiyem olacak:
Ellerine bir tesbih alsınlar ve günde yüz kere “Kitap, kültür ve sanatla ilgilenmeliyim…” diye çeksinler. Belki akılları başlarına gelir.
Medeniyet cep telefonuyla vır vır etmek değildir. Medeniyet kitaptır, sanattır, kültürdür, ilimdir, irfandır, inceliktir, zarafettir, hikmettir. 09 Temmuz 2004