Sanatsız Lüks ve İsraf
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 14 Ocak 2019
Pazar
Bir dostum anlattı: Hanımı (tesettürlüdür) tutturmuş, “Biz de birkaç gün tatil yapalım” demiş. Birlikte Ege bölgemizde, Müslüman ve kapalı ailelerin gittikleri lüks bir otele inmişler. İki yataklı bir oda 250 milyon liraymış. Otel, saçlarını deve hörgücü gibi topuz yapmış tesettürlü Müslüman kız ve kadınlarla doluymuş. Su gibi para harcanıyor, en pahalı ve lüks yemekler yeniyormuş. Otelin otoparkı en lüks, en gösterişli, en pahalı limuzinler, cipler ile doluymuş…
Zenginler böyle yaparken, fakirler ne yapıyor?
Onlar da inliyor ve ağlıyor, “Ya Rabbi!.. Biz ne zaman böyle yaşayacağız” diye kıvranıyor.
Türkiye Müslümanlarının bir kısmı maalesef lükste, israfta, gösterişte din ve Şeriat hudutlarını aşmışlardır. Bu gidişin sonu iyi değildir.
Bir başka zengin çift yeni bir daire almışlar, birkaç yüz bin dolar ödemişler. Dairenin mutfağı ve banyosu pembe renkli Kongo graniti ile kaplıymış. Hanım tutturmuş, “Ben pembe Kongo graniti istemem. Bunların yerine açık eflatun rengi Brezilya graniti kaplansın…” demiş. Yularını zevcesinin eline vermiş olan bey “Başüstüne…” demiş. Ustalar ve işçiler gelmişler, cehennemî bir gürültü ve toz toprak içinde canım granitleri kırmışlar, yerlerine arzu edilen açık eflatun rengi Brezilya granitleri döşemişler. On milyarlarca lira masraf olmuş. Şimdi o Müslüman hanım misafirlerine:
– Kongo granitini istemedim, bizimki onları söktürdü, yerlerine bu Brezilya granitlerini koydurttu… diye caka satıyormuş.
Rezalet, rezalet, rezalet!
Varlıklı Müslümanların bu hallere düşmüş olmaları beni gerçekten üzüyor ve haklı olarak öfkelendiriyor.
Bunlar İslâm ahlâkı değil, Nemrud ve Firavun ahlakıdır…
Pahalı Kongo veya Brezilya graniti döşetmekle iş bitmiyor. Pahalı, parlak, cafcaflı ama sanatlı mı, estetik mi, güzel mi?
Aklını ithal malı pahalı granitlere takmış olanlar, terrakota denilen sırlı toprak malzemenin daha sanatlı ve güzel olduğunu biliyorlar mı?
Ya bazı zengin, çok zengin tesettürlü hanım ve kızların kıyafetlerine ne demeli?
Cesaretleri varsa gelsinler, onlardan on kadarını pahalı tesettür kıyafetleri ile bir salonda toplayalım, uluslararası beş moda uzmanından rapor alalım. Elbiseleri, renkleri, üslupları, çizgileri başarılı mıdır? Sanatlı mıdır? Zarif midir?
Evlerimizin dekorasyonu da genellikle sanatlı değildir.
Sanatlı giyim kuşam, sanatlı tesettür, sanatlı dekorasyon sadece para ile olmuyor. Kültür, uzmanlık, birikim de lazım. Bunlar bizde yoksa, bilenlerden yardım isteyeceğiz. Bu yardımı istiyor muyuz?
“Para benim, canımın istediğini yaparım, kimseye akıl danışmaya mecbur değilim…” Böyle diyenler, yetersiz akılları ile rezil ü rüsvay oluyorlar da haberleri yok.
Yeterli kültürü, birikimi, tecrübesi olmayanların mesken ve büro dekorasyonunda, giyim kuşamda, yeme içmede, otomobil edinmede mutlaka yetkili ve ehliyetli kimselere danışmaları gerekir.
Erkeklerin kıyafetine birşey demem ama, zengin ve üst tabaka Müslüman kadın ve kızların tesettür kıyafeti bir bayrak, bir sembol, bir meydan okuma haline gelmiştir. Tesettür kıyafetinde çok üstün çok başarılı, çok sanatlı olmak zorundayız.
Bu sözleri fakirlere, sıkıntı çekenlere veya kırsal kesim halkına söylemiyorum. Zengin, temsilci durumunda olanlara hitap ediyorum.
Bazıları demagoji yapıyor, “İslâm’da moda yoktur.Müslüman kadın sanatlı ve kaliteli giyinirse yabancı gözleri kendisine çekmiş olur…” diyor. Sanki kötü giyindiği vakit gözleri üzerine çekmiyor.
Aklınızı başınıza toplayınız. Tesettürlü olarak toplum içine çıkıyorsanız, o tesettürünüzün mutlaka kıymetli, sanatlı, üstün, zarif, estetik olması şarttır.
Bir Müslüman hanım elbette seksî kıyafete bürünemez, elbette cinsiyetini teşhir edemez.
Ya evinizde oturun, sokağa hiç çıkmayın veya çok az çıkın; yahut da doğru dürüst giyinin.
Üstün tesettür kıyafeti şudur:
Tesettürlü Müslüman kadın veya kız, uluslararası modacılardan müteşekkil bir bilirkişi heyeti tarafından, çağdaş kadın ve kızlardan daha zarif, daha sanatlı, daha güzel, daha estetik bir şekilde giyimli olarak kabul edilirse o üstündür. Yoksa değildir.
Tesettürlü hanımların, başı açık çağdaş hanımlara bir üstünlüğü vardır: O da, başlarındaki örtüdür. Biz Müslümanlar bu avantajdan yararlanabiliyor muyuz?
Senelerdir yazıyorum: Müslüman sorumlular giyim-kuşam, tesettür, başörtüsü konusunda vakıflar kursunlar, dünyanın büyük modaevleriyle işbirliği yapsınlar, tarihimizden ve millî sanatımızdan ilham alarak dünyanın en güzel, en zarif, en medenî, en üstün, en vasıflı kadın giyimini ortaya koysunlar, sergilesinler.
Geçmiş yıllarda bir tesettür defilesi yapıldı. Bir gün önce bikini mayolarla plaj kıyafetleri teşhir eden mankenlere başörtüsü takıldı, sözde tesettür kıyafetleri giydirildi. Üç yüz kadar elbise içinde de bir tek, evet bir tek millî kıyafet yoktu. Hepsi de Batı kıyafetiydi. Böyle tesettür olur mu, böyle İslâmcılık olur mu?
Biz tesettür denilince Batı elbiselerinin, tayyörlerinin, manto ve pardesülerinin üzerine bir Avrupa eşarbı örtmeyi yeterli sanıyoruz. Ne gaflet, ne cehalet! Ne zaman kaliteli, medenî, vasıflı, akıllı, firasetli, başarılı Müslümanlar olacağız? 11 Ekim 2004